Bu festivalin 40 yıl hatırı var...

Sinemaseverler için bir ‘okul’ görevi gördü hep. İlham verdiği onlarca kişi bugün hayatını yönetmen, senarist, eleştirmen olarak sürdürüyor. Bilet kuyruğunda pek çok defa sabahladığımız, sinema sanatının ölümsüz yaratıcılarını ve oyuncularını dünya gözüyle görmemizi sağlayan İstanbul Film Festivali bu yıl 40’ıncı yaşına basıyor. Bu vesileyle etkinliğin geçmiş yıllarında nostaljik bir geziye çıkalım ve kentin belleğinde, kültür haritasında bıraktığı izleri takip edelim...

Haberin Devamı

Dile kolay, tam 40 yıl... Bir kentin ve o kentin sinemaya gönül vermiş insanlarının kalbinde ve ruhunda geçen upuzun bir süre. Şimdiki adıyla İstanbul Film Festivali ilk kez 1982 yazında İstanbul Festivali olarak ‘Sanatlar ve Sinema’ temalı altı filmin gösterildiği bir ‘film haftası’ olarak demir aldı. Ertesi yıl Uluslararası İstanbul Sinema Günleri adıyla bir ay boyunca 36 yabancı film gösterildi. Takvimler 1984’ü gösterdiğinde şehre baharla birlikte gelen bir etkinlikti artık ve adı da Sinema Günleri’ydi.

Bu festivalin 40 yıl hatırı var...

Festival, 1982’den bugüne şehir kültürünün önemli bir parçası.
Fotoğraf: Muhsin Akgün/MAStüdyo

Haberin Devamı

Klasik salonlardan biri...

Benim için hikâyenin başlangıcı da burasıydı. Çünkü üniversite öğrencisi olarak yazları düzenlenen festivalde memleketimdeydim (Bursa) ama faaliyet bahara alınınca o büyük coşkunun çok sayıdaki paylaşanından biri olmuştum. Bilet kuyruğunda sabahladığımı dün gibi hatırlıyorum. Üstelik öyle çok da param yoktu, dört-beş film için sıraya girmiştim ve bu bana yetmişti.

Aslında paraya gerek olmadığını zaman gösterecekti çünkü orada bir yer vardı ve elimizden yitip gittiğinde bizim ‘Cinema Paradiso’muz olduğunu anlamıştık. Emek Sineması’ydı bu yer, yani şehrin sinemasal kalbi... Eskilerin geniş koltuklu, çok sayıda seyirciyi buyur eden klasik salonlarından biri. Malum, birkaç yıl önce modernizm ve kapitalizm el ele verip elimizden aldı orayı. Alışveriş merkezine dönüştürülen arazi üzerinde yeni bir mimari kütle yükseldi, dördüncü kata da Emek’in imitasyonu yerleştirildi. Oysa eski salon, film çıkışı hemen sokağa karıştığınız bir mekândı.

Kalburüstü yapıtlar

Sadece mimarisi değildi onu farklı kılan. Çünkü işletmecisi İsmet Bey (Kurtuluş), müdürü Hikmet Bey (Dikmen), yer göstericileri Murat, Hayri, Ahmet, Aykut, gişede Naciye Hanım ve isimlerini hatırlayamadığım diğer çalışanlarıyla bugünden bakıldığında çok farklı bir inceliğin temsilcisiydiler. Bazen bilet bulunmazdı, bazen de bilet almak için para... Ama önemli değildi; geçen nisanda kaybettiğimiz çok kıymetli Hikmet Bey kapının önüne çıkar, (öğrenci olduğumuz o kadar belliydi ki) “Çocuklar ışıklar sönsün, sizi içeri alacağım” derdi.

Haberin Devamı

Tabii sadece Emek yoktu festivalin ana durakları arasında; Atlas, Beyoğlu, artık yerlerinde olmayan Alkazar, Sinepop, Dünya, Fitaş; Şişli’de Site, Kent, Gazi; Anadolu Yakası’nda Rexx, Moda, Kadıköy Sineması; hepimizin belleklerinde yer eden buluşma noktalarıydı. 1985’te Şakir Eczacıbaşı’nın öncülüğünde biri uluslararası, diğeri ulusal olmak üzere iki yarışmalı bölümün eklendiği festival, 1989’dan itibaren ‘nüfus kâğıdına’ İstanbul Film Festivali adını yazdırdı.

Sinematek yedinci sanatın hayranlarına bambaşka bir sinema anlayışının varlığını hatırlatan önemli bir kurumdu. Lakin 12 Eylül faşizmi onu da ortadan kaldırmıştı. Festival işte bu kurumun boşluğunu da dolduruyordu adeta. 80’lerin ortasından 90’ların sonuna kadar birçoklarımız için bahar aylarındaki bu iki haftalık serüven aynı zamanda bir eğitim-öğretim süreciydi. Yeni ve eski kuşaktan çok önemli yönetmenleri keşfediyor, klasikleşmiş filmleri izliyor, Cannes, Berlin, Venedik’te gösterilen kalburüstü yapıtlarla buluşuyorduk. İzleyicilerden bir kısmı o filmlerden aldığı ilhamla bugün artık hayatını yönetmen, senarist, eleştirmen kimliğiyle sürdürüyor.

Haberin Devamı

Bu festivalin 40 yıl hatırı var...

Türkan Şoray’la birlikte hatıra fotoğrafı çektiren Elia Kazan 1988’de Uluslararası Yarışma’nın Jüri Başkanı’ydı.

Kimler gelmedi ki!

Sinemaseverler için ‘11 ayın sultanı’ydı festival... Sadece şehre gelen baharın ve filmlerin müjdecisi değildi, aynı zamanda sinema sanatının ölümsüz yaratıcılarının ve oyuncularının da buluşma noktasıydı.

Bu 40 yılda festival dolayısıyla kimler uğramadı ki İstanbul’a! Sophia Loren, Claudia Cardinale, Catherine Deneuve, Gérard Depardieu, Harvey Keitel, John Malkovich, Jeanne Moreau, Patricia Arquette, François Ozon, Theo Angelopoulos, Abbas Kiarostami, Emir Kusturica, Elia Kazan, Krzysztof Kieslowski, Gus Van Sant, Béla Tarr, Christian Petzold, Asghar Farhadi...

Haberin Devamı

Bu festivalin 40 yıl hatırı var...

Önce öğrenci, sonra bir basın emekçisi ve sinema yazarı kimliğiyle bu tarihin parçası olurken Fernando Solanas, Jean-Pierre Leaud, Peter Greenaway, Catherine Deneuve gibi efsanelerle söyleşi yapma fırsatı buldum, Ulusal Yarışma’da jüri üyesi oldum, dünya gözüyle birçok sinemacıyı gördüm. Bu açıdan fazlasıyla mesut ve bahtiyarım.

Bu arada organizasyonun bugünlere gelmesindeki katkılarından dolayı da Şakir Eczacıbaşı, Hülya Uçansu, Onat Kutlar, Atillâ Dorsay, Vecdi Sayar, Görgün Taner, Azize Tan ve artık bayrağı devralan Kerem Ayan gibi isimlerin yanı sıra emeği geçen birçok gizli kahramanı da anmak gerek.

Öte yandan artık bizim kuşak için eski festivallerin tadı ve ruhu bugün yok elbette. Ama geçen yıldan itibaren pandemi dolayısıyla hiçbir şeyin eski tadı ve ruhu da kalmadı.

Haberin Devamı

Bu yıl 40’ıncı yaşını kutlayan organizasyon önce 1 Nisan’da çevrimiçi gösterimlerle yola çıkacak ve çeşitli etkinliklerle 29 Haziran’a kadar sürecek.

Her zaman olduğu gibi iyi festivaller diyoruz...

Bu festivalin 40 yıl hatırı var...

Sophia Loren, 2005’te festivalden ‘Yaşamboyu Başarı Ödülü’ almıştı. Ödülünü Şakir Eczacıbaşı takdim etmişti.

BU YILKİ PROGRAM NASIL?

1 Nisan’da çevrimiçi olarak başlayacak gösterimler mayıs ve haziranda hayat ‘normal’e döndüğü takdirde çevrimiçinin yanı sıra sinema salonlarında ve açık hava sinemasında devam edecek. Ulusal Yarışmalar 20-29 Mayıs’ta Uluslararası Yarışma’ysa 18-29 Haziran’da yapılacak. Festivalin çevrimiçi gösterim platformu filmonline.iksv.org’da nisan ayı boyunca 20 film gösterilecek.

Sinemaya gönül ve emek veren isimlere takdim edilen onur ödülleri bu yıl ‘jet rejisör’ lakaplı, kült film ‘Dünyayı Kurtaran Adam’ın yönetmeni Çetin İnanç’a, oyuncu Suna Selen’e, oyuncusu Salih Güney’e ve ses ve dublaj sanatçısı, oyuncu Belkıs Özener’e verilecek.

Bu festivalin 40 yıl hatırı var...

Ulusal Yarışma’nın jüri üyeleri şöyle: Tolga Karaçelik (Başkan), Ece Dizdar, Naz Erayda Kurdoğlu, Nadir Öperli ve Şebnem İşigüzel. Uluslararası Yarışma’nınsa henüz sadece jüri başkanı belli; Rumen yönetmen Radu Jude.

Nisan seçkisinin biletleri 31 Mart Çarşamba 10.30’dan itibaren satışa açılacak. Tek film 12 lira, 20 filmlik kombine paket 200 lira.

Bu festivalin 40 yıl hatırı var...

Bu yılki afişte kolaj sanatçısı Selman Hoşgör’ün imzası var.

HAZİRANDA ALFRED HITCHCOCK’LA GERİLECEĞİZ!

Festivalin özel retrospektif bölümü bu yıl Alfred Hitchcock’a ayrıldı. Hitchcock’un geçen yıl pandemi nedeniyle gösterimi yapılamayan, aralarında ‘Kuşlar’ ve ‘Gizli Teşkilat’ gibi klasiklerin olduğu 15 renkli filmi haziranda yenilenmiş kopyalarından sinema salonlarında gösterilecek.

Bu festivalin 40 yıl hatırı var...

SİNEMA BİR ŞENLİKTİR
Görgün Taner (İKSV Genel Müdürü)

Sene 1983, aylardan mart. Gümüşsuyu, İnönü Caddesi, Mithatpaşa Apartmanı üçüncü katın zilini çalıyorum. Kapıyı sonraları uzun yıllar beraber çalışacağım Zeliha Kaya açıyor: “Sinema Günleri için geldim” diyorum, “Hülya Uçansu’yu arıyorum”. Arkadaki odada güler yüzlü bir hanımefendi “Benim” diyor. Hemen çalışmaya başlıyoruz. 20 Haziran-15 Temmuz  arası Sinema Günleri 83, Uluslararası İstanbul Festivali’nin tarihleri içinde yapılıyor. İki sinema var: Emek ve Şişli Kent. Hülya Hanım, “Emek için koordinatör bir arkadaş var. Kent Sineması koordinatörü de sensin artık” diyor. Yolculuk başlıyor...

Kent Sineması’nda bir coşku seli, başka yerde izleme olanağı bulamayacağınız birçok film; ‘Basileus Dörtlüsü’, ‘Oblomov’un Yaşamından Üç Gün’ ve daha niceleri... Fellini’ler, Wajda’lar, fuayede sohbetler, Emek’le Şişli Kent arasında koşturmalar... Film izlerken üzerine yapılan çeviriler... Buna sinirlenen izleyiciler... Ahh ne hatıralar... Sene 2021, artık 35 milimetre filmler yok, her şey yeni teknoloji, her filmin Türkçe altyazısı var, Emek Sineması da yok, Şişli Kent de (1983’teki halleriyle), Sinema Günleri de yok. Çoğu şey değişti. Ama değişmeyen şeyler de var, 40’ıncı yaşına basan bir İstanbul Film Festivali ekibi ve İKSV hâlâ var. Sinemalara akın eden izleyiciler hâlâ var ve İstanbul Sinema Günleri ve şimdiki adıyla İstanbul Film Festivali’nin yetiştirdiği kuşaklar... Kameramanlar, senaristler, eleştirmenler, yönetmenler ve oyuncular hâlâ var. Onat Kutlar demişti değil mi? “Sinema bir şenliktir.”

Bu festivalin 40 yıl hatırı var...

Baharın ve festivalin gelişini müjdeleyen afişler.

GENÇLİK YILLARIMIN EN GÜZEL ANILARINDAN...
Kerem Ayan (İstanbul Film Festivali Direktörü)

Bundan 33 yıl önce Yıldız Yokuşu’nun tepesindeki tarihi binaya girip rehber olmak için başvurduğumda İKSV’nin bunca yıl hayatımda olacağını düşünmemiştim sanırım. Astor Piazolla’yı AKM’de seyretmek, Miles Davis’in Açıkhava Tiyatrosu’nda trompet çalışına şahit olmak, Martha Graham, Paul Taylor, Michail Baryshnikov, Pierre Boulez, Arturo Ripstein ve daha niceleriyle tanışmak ve onlara rehberlik yapmak gençlik yıllarımın en güzel anılarından... Sonra sinemayı sevdiğimi anlayıp eğitimini almak için yurtdışına gittiğimde de her zaman İKSV ama özellikle de İstanbul Film Festivali hayatımda oldu. Yıllar sonra yurda dönüşümün sebebi de yine festivalden gelen iş teklifiydi. Bunca yıldır çizgisinden ödün vermeden ayakta kalmayı başarmış ve seyircilerinin sevgisiyle büyümüş film festivalimiz 40’ıncı yaşına basarken bu başarının bir parçası olabilmekten mutlu ve bir o kadar da gururluyum.

Bu festivalin 40 yıl hatırı var...

‘Bitmeyen’ bilet kuyruğu...

Yazarın Tüm Yazıları