Bu ayıptan bir an önce kurtulalım!

BU gazetenin sütunlarında önce Mehmet Y. Yılmaz yazdı, sonra Ahmet Hakan ve Yılmaz Özdil meselenin izini sürdüler, nihayetinde Cengiz Semercioğlu da son noktayı koydu.

Haberin Devamı

Dolayısıyla kaç gündür gözüme kestirdiğim konu benim açımdan heba oldu! Şaka yapıyorum elbet, herkesin altını çizmesinin, sürekli gündemde tutmasının önemine inanıyorum ve dün Hıncal (Uluç) abinin de köşesine taşıdığı meseleye bir kez de ben uğrayayım istiyorum.
Malum milli güreşçimiz Rıza Kayaalp, ‘Gezi direnişi’ sırasında ırkçı tweetler attı, hem Ermenileri, hem de direnişçileri aşağıladı. Sonrasında biz ne yaptık, Akdeniz Oyunları açılış töreninde bu ‘ırkçı’ arkadaşa Türk bayrağını taşıttırdık. Bu durumda normal davranış nedir, elbette ki ‘Irkçı olan bir şekilde cezalandırılır’. Nitekim Cengiz de Hıncal abi de Yunanistan’dan verdikleri farklı örneklerle meseleyi somutlaştırdı: Komşu, Afrikalı göçmenler hakkında aşağı-layıcı ifadeler içeren tweet atan kadın üç adım atlamacıyı Olimpiyat takımından, bir lig maçında Nazi selamı veren futbolcuyu da Akdeniz Oyunları’ndan çıkarmıştı. Biz ise Kayaalp’e ‘Tosuncuğumuz’ muamelesi yapıp bağrımıza bastık, üstelik çok özel bir şerefi kendisine bahşettik.
Aslında genel bir perspektifle bakıldığında tablo tamamlanıyor. Tribünlerinde zaman zaman ‘Ayağa kalkmayan Ermeni olsun’ tezahüratları yapılan ve bugüne kadar bu tezahürattan dolayı kimsenin cezalandırılmadığı bir ülkede, bunlar ‘Gündelik faşizm’in sıradan uygulamaları olarak görülüyor. Mesele devletin aklını ve vicdanını tartarak, ‘Tribünleri böyle bağıran bir coğrafyanın sporcusu da böyle olur elbet’i mi, yoksa evrensel insan hakları ve değerlerini mi tercih edeceğidir. Hoş çok yakın bir zaman önce inşa edeceği üçüncü köprüye Alevi vatandaşlarını canını yakacağını, tepkisini çekeceğini bile bile ‘Yavuz Sultan Selim’ ismini veren bir zihniyetin, Kayaalp’e bayrak taşıttırması da son derece normaldir. Maksat vatandaşını mutlu etmek değil üzmek, ezmek ve kaale almamak olduktan sonra…

Haberin Devamı

ERDENER VE KILIÇ GÖREV BAŞINA!

GELELİM benim bu konuya yapabileceğim nacizane katkıya. Önceki gün bir basın toplantısıyla ‘Gezi direnişi’ni değerlendiren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, olası başkaldırıların (tabii kendisi öyle demiyor, olaylar diyor) devam etmesi durumunda 2020 Olimpiyatları’nın hayal olacağını belirtmiş. Önce şunu söyleyelim; bu türden ‘Gençlik başkaldırıları’ Olimpiyatları engellemez aksine esin kaynağı olur. Merak etmeyin uluslararası sağduyu bu olayların nasıl ve neden kaynaklandığını çok çok iyi okuyor ve bu denli dinamik bir topluluğa gıptayla bakıyor. Ama asıl olarak Olimpiyat fikrini ve zikrini zora sokan, oyunların doğasında bulunan dostluk, kardeşlik, eşitlik ve katılım türünden temel vasıflara aykırı olan Kayaalp örneği. Diyelim ki yakın bir zamanda bu olay uluslararası arenaya taşınacak ve denecek ki, “Türkiye Akdeniz Oyunları’nda bayrağını bir ırkçıya taşıttırdı, bu ülke mi olimpiyatlara aday?” Asıl problemler o zaman başlayacak. Naçizane TMOK Başkanı Uğur Erdener’le Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’a buradan sesleniyorum: Bir an önce Kayaalp’i Akdeniz Oyunları kadrosunda çıkarın ve lisanı münasiple halkımızdan özür dileyin. Böylelikle bu ayıptan ‘resmi’ yollardan da kurtulalım…

Haberin Devamı

ÇARŞI BİAT ETMEZ!

GELELİM Çarşı meselesine... Beşiktaş’ın taraftar grubu ‘Gezi direnişi’ndeki özel katkısı nedeniyle cezalandırılmak isteniyor. Bu işin nasıl zorlama bir hukukun eseri olabileceğini geçen hafta yazmıştım. Neyse, sanırım şöyle düşünülüyor; “Elebaşlarını cezalandırırsak grubu susturabiliriz.”
Bir kere Çarşı bir biat topluluğu değildir, üyelerinin şükür ki kendi özgür iradeleri, kendi özgür seçimleri vardır. Elbette halen tutuklu bulunanların ve haklarında tutuklanması konusunda ısrar edilenlerin cezaya çarptırılmalarını istemem ama ola ki böyle bir şey gerçekleştirildi, Çarşı’nın susacağını düşünenlere de önümüzdeki sezonu izlemelerini öneririm. Ben bu sezon sadece Çarşı’nın değil, Fenerbahçe tribünlerinin de her maçta önemli tepki merkezleri olacağını düşünüyorum. Galatasaray cephesinde ise adres ‘Ultraslan’ değil ‘Tekyumruk’ olacak elbet.

Haberin Devamı

Neden seyirci şefkati?

SON olarak ülkemizde düzenlenen ve yarının yıldız adaylarını barındıran FIFA U-20 Dünya Kupası’ndan bahsedelim. Bu çok çok önemli organizasyon ne yazık ki seyirci şefkatinden uzak gerçekleştiriliyor. İlk 12 maç itibariyle izleyici ortalaması 4828 imiş ve bu rakam bizi, 1977’de Tunus’ta düzenlenen turnuvadan sonra en az seyirciyle gerçekleştirilen organizasyon unvanına taşımış. Doğrusu bu konuda kimseyi suçlamak da mümkün değil. Bir kere gündem ‘Gezi olayları’na endeksli... Öte yandan havalar da futbol oynamaya ve seyretmeye müsait değil. Üstelik Brezilya ve Arjantin gibi herkesin merak ettiği takımlar yok, çünkü Güney Amerika elemelerini aşamadılar. Dolayısıyla bu denli az ilgiyi açıklayacak çok sebep var ama yine de bu sayılar hanemize işlenecek, kötü olan bu… Umarım sonraki turlarda, futbol kalitesi ve heyecanın da yükselmesiyle daha fazla izleyici tribünlere teşrif eder. Benim favorilerim Fransa ve İspanya, ki aynı grupta mücadele ediyorlar. Üstelik yarın İstanbul’da TT Arena’da saat 20.00’de gruptaki son maçlarını birbirlerine karşı oynayacaklar. Bir tür ‘erken final’ yani, hoş İspanya ‘2’de 2’ yaptı, Fransa ise 1 galibiyet ve 1 beraberlik aldı. Dolayısıyla ‘Boğalar’ avantajlı, ama yine de ‘Kaçırılmayacak bir maç’ derim…

Yazarın Tüm Yazıları