Paylaş
Steven Spielberg’ün Michael Crichton uyarlaması ‘Jurassic Park’ı çağlar önce gezegeni terk ettiği düşünülen dinozorları salonlara davet ediyordu. 1993’te başlayıp 2001’de biten üçlemede karşımıza çıkan devasa yaratıkların kenara çekildiği düşünülürken 2015’te bu kez ‘Jurassic World’ serisiyle arzı endam ettiler. Spielberg’ün yönetici-yapımcı sıfatıyla yer aldığı yeni hamlenin son halkası ‘Hâkimiyet’ (Jurassic World Dominion) bu hafta itibariyle vizyonda. 2018 tarihli, ‘Yıkılmış Krallık’ isimli ikinci adımın devamı niteliğindeki yapım, Kosta Rika’ya bağlı Nublar Adası’ndaki tema parkının yok edilmesinden dört yıl sonra başlıyor. Artık dinozorlar dünyanın her yerinde insanlarla birlikte yaşamaktadır. Bu yeni dengenin nereye evrileceği tartışma konusuyken dev çekirgelerin istila ettiği tarlalar, olası bir gıda krizinin habercisidir. Gelişmelerin nereden kaynaklandığını araştırmak da ilk serinin temel karakterlerinden Ellie Sattler ve Alan Grant’a düşer. Öte yandan dinozorları yeniden aramıza katan John Hammond’ın ortağı Benjamin Lockwood’un, Owen Grady ve Claire Dearing’in himayesindeki torunu Maisie’nin kaçırılmasıyla başlayan süreçte bütün ana karakterlerin yolu İtalya’daki Dolomit Dağları’nda inşa edilen gizli bir tesiste birleşir. Burası Biosyn adlı biyoteknoloji şirketinin ana merkezidir ve başında Lewis Dodgston bulunmaktadır. Kahramanlarımız çok geçmeden burada ‘bilimsel araştırmalar’ adı altında insanlığın geleceğine ilişkin felaketler üretildiğinin farkına varacaklardır.
‘Jurassic World’ serisinin ilk filmini yöneten Colin Trevorrow’un imzasını taşıyan, senaryosu da yönetmenle birlikte Emily Carmichael tarafından kaleme alınan ‘Hâkimiyet’ bence son üçlemenin en zayıf halkası olmuş. Zorlama bir öyküye sahip görünen yapım, modern bilimkurgu aksiyonlarındaki klişelerle dolu. Genlerle birlikte gezegenin de doğasıyla oynayan zengin kötü adam, ona engel olmak için çabalayan kahramanlar; ‘Bourne’, ‘Görevimiz Tehlike’ ya da ‘Hızlı ve Öfkeli’ serilerinden ödünç alınmış gibi görünen dinozorlu kaçma-kovalama sahneleri, dünyanın çeşitli yerlerine (Amerika’dan Malta’ya, oradan İtalya’ya) uzanan bir serüven... ‘Hâkimiyet’in özel yanıysa ‘Jurassic Park’la
‘Jurassic World’ serilerinde yer alan ana karakterleri bir araya getirmesi. Bir tür resmi geçit gibi yani.
Öyküden öte efektler...
Öte yandan filmin onca aksiyonunun yanı sıra arka perdedeki mesajları ‘Ekoloji çok önemli, çılgın projelerle gezegenin dengesini bozmamak lazım’ şeklinde özetlenebilir. Ama bu seri, dinozorları tarihsel uykularından kaldırıp zaten dengeleri bozmuş. Filmin konu hakkındaki çözüm önerisi de naif bir fikre dayanıyor: Hep birlikte uyumlu yaşanabilir! Laura Dern, Sam Neill ve Jeff Goldblum gibi serinin eski yüzlerinin tekrar sahalara döndüğü, Malta’daki aksiyon sahnelerinin nispeten iyi durduğu, mutasyona uğramış dev çekirgelerin etkili kareleri, Dilophosaurus, Giganotosaurus, Therizinosaurus, Quetzalcoatlus, Pyroraptor, Lystrosaurus gibi dinozor türlerinin boy gösterdiği, Blue adlı Raptor’la yavrusu Beta’nın evcil hayvanları andırdığı ‘Hâkimiyet’, serinin diğer filmleri gibi öyküsünden ziyade efektleriyle dikkat çekiyor. Gelecek ne getirecek bilinmez ama yaratıcı ekibin bu kurdeleyi uzatmak için zorlandığı belli. Kim bilir, genetik mühendisliğindeki kimi buluşlar, yeni filmler için ilham olabilir, bekleyip görelim.
Zihni uçuk çocuklar…
Modernist mimarinin ifadesi apartmanlar, yanı başında bir orman ve bu ‘ekosistem’ içinde otistik ablası Anna’yla birlikte var olma savaşı veren küçük Ida... Diğer çocukların dışladığı Ben ve yine kendi yalnızlığı içinde yolunu arayan Ayşe’yle birlikte çok geçmeden sıkı bir dörtlü olurlar. Lakin kimi gelişmeler, içlerindeki olağandışı güçlerle iyilik ve kötülüğü de ortaya çıkaracaktır. Senarist kimliğiyle tanıdığımız Eskil Vogt’un ilk uzun metrajı ‘Masumlar’ (De uskyldige), 2008 yapımı İsveç filmi ‘Gir Kanıma’yı çağrıştıran hamlelerle başlıyor ve sonrasında adeta özel efektleri olmayan bir ‘X-Men’ öyküsüne dönüşüyor. Filmde kurulan atmosfer ve görüntü yönetmenliği iyi fakat karakterler pek inandırıcı değil. Çocuklardaki dönüşüm ve Ben’in kötülük yolundaki ısrarı ikna edici olmaktan uzak. Film, küçük beden ve ruhlardaki sadizm üzerine kulak kabartmaya değer bir öykü anlatırken paranormal sulara açılıyor ama sağlam bir temel üzerinde yükselemiyor. Yine de ‘ilginç film’ kontenjanından izlenebilir.
Ve diğer seçenekler...
Hafta sonu için bir ev kiralayan iki çiftin yaşadıklarını anlatan gerilim filmi ‘Issız Ev’i (The Rental) Dave Franco yönetmiş; oyuncular Alison Brie, Dan Stevens, Sheila Vand, Jeremy Allen White ve Toby Huss. Tekerlekli sandalyeye mahkûm bir kızla atanamamış bir öğretmenin yakınlaşmasını anlatan ‘Aşk Engel Tanımaz’ın yönetmen koltuğunda Nurettin Özel var; oyuncular Ömer Aslan, Kardelen Saray, Tevfik Cemal İnceoğlu ve Banu Bakikuşağı Çabar. TRT ortak yapımı animasyon ‘Mutlu Oyuncak Dükkânı ise H. Sinan Güngör ve Semih Turalı’nın ortak imzalarını taşıyor. Haftanın yerli gerilimleriyse şöyle: ‘Şerr-i Cin’ (Yön: Bülent Aydoslu) ve ‘Köşk-ü Ammar’ (Yön: Osman Moustafa).
Paylaş