Paylaş
Yüzündeki o şaşkın ifadeye, “Nasıl yani, bildiğimiz, hani o stada ismi verilen Meazza mı” cümlesi eşlik etmişti. Haksız sayılmazdı, yaşı itibariyle sadece uzak bir tarihe hâkim olmak değildi meselesi, İtalyanlar bu toprağın futbol iklimine pek karışmıyorlardı, böyle de bir gerçek de vardı... Beşiktaş sadece Meazza’ya değil Sandro Puppo ve Leandro Remondini’ye de emanet etmişti takımı işte o uzak zamanlarda. Benzer şekilde Remondini Galatasaray’ı da çalıştırmıştı. Sonrasında ‘İtalyan defteri’ tekrar Nevio Scala’nın Beşiktaş ve Walter Zenga’nın Gaziantepspor serüvenleriyle tekrar açıldı. Galatasaray için zaman zaman Trapattoni, Fenerbahçe için Ancelotti ve Lippi isimleri telaffuz edilse de Roberto Mancini’nin geçen sezonki çalıştırıcılığı dışında İtalyanlar yine uğramadı bu topraklara. Manchester City’yi 44 yıl sonra Premier Lig’de ‘Şampiyonluğa ulaştıran teknik adam’ apoletiyle gelen Mancini ise G.Saray’daki öyküsünü ‘Lig ikinciliği’, ‘Şampiyonlar Ligi ikinci tur başarısı’ ve ‘Türkiye Kupası şampiyonluğu’ unvanlarıyla bitirdi. Bu coğrafyada ‘Büyük’ bir takımın başındaysanız şampiyonluk dışında her şey nafiledir, İtalyan hoca da ‘başarısız’ addedildi (Yıllar önce Graeme Souness de kazandırdığı ‘Türkiye Kupası’na rağmen Galatasaray’da niye başarısız olarak nitelendirildiğini hiç anlayamadığını söylemişti.)
JUVE’DE ALTI SEZON FORMA GİYDİ
İLGİNÇTİR bu yaz Dünya Kupası’nda İtalya’nın ‘Başarısız’ performansı Galatasaray’ın ileride yaşayacağı olası başarılara kapı araladı ve ‘Azzuriler’le yollarını ayıran Cesare Prandelli’nin payına Florya’lı günler düştü. Peki aramıza katıldıktan sonra sempatik ve akılcı hamleleriyle dikkat çeken ama hakkındaki ‘gerçek’ notu elbette sezon sonu (ya da ortası da olabilir, malum burası Türkiye) vereceğimiz İtalyan çalıştırıcının hikâyesinden pasajlar neler olabilir? Birlikte göz atalım...
‘Galatasaray’ın 56. teknik direktörü’ olarak takımın başına geçen Cesare Prandelli, 19 Ağustos 1957’de Brescia’ya bağlı Orzinuovi’de doğdu. Profesyonel futbol kariyeri Cromenese’de başladı. Peşi sıra Atalanta’daki bir sezonluk serüvenin ardından İtalyan devi Juventus’un yolunu tuttu. Torino ekibinde altı sezon forma giydi, üç ‘Serie A şampiyonluğu’, bir ‘Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğu’ (Şimdiki ‘Devler Ligi’) ve bir ‘Kupa Galipleri Kupası şampiyonluğu’ zaferlerini tattı. Futbolu beş sezon daha formasını giydiği Atalanta’da bıraktı.
BIRAKTIĞI YERDE YENİDEN BAŞLADI
TEKNİK adamlık kariyerine ise yine Atalanta’ta adım attı, sırasıyla Lecce, Verona, Venezia, Parma’yı çalıştırdı. 2004 yazında Fabio Capello’nun yerine Roma’nın başına geçti. Ve fakat yıllardır beklediği ‘Büyük takım’ çalıştırma arzusu pratikte karşılığını bulamadı. Karısı Manuela Caffi kanserdi ve Prandelli bu zor günlerde “Karımın yanında olmak istiyorum” diyerek sarı kırmızılı takımı bıraktı. Bu hareket, başta futbol camiası olmak üzere bütün İtalyan kamuoyunda ‘Büyük bir cesaret ve vefa’ örneği olarak takdir topladı. Bir sezon sonra en dikkat çekici performansını verdiği Fiorentina’nın başındaydı. ‘Rönenansın başkenti’nde giderek parladı, 2008’de ‘Serie A’nın en iyi teknik direktörü’ seçildi, nihayetinde ‘Menekşeler’in tarihinde en uzun görev yapan hoca olarak müstesna bir unvanın da sahibi oldu. 2010 itibariyle artık Milli Takım’ın başındaydı. İtalya, Euro 2012’de grupta 1-1 berabere kaldığı İspanya’ya finalde 10 kişiyle 4-0 yenildi ve ‘Avrupa ikincisi’ oldu. ‘Azzuriler’ 2014 Dünya Kupası’nda ise bir başka Avrupa devi İngiltere’yle birlikte gruptan çıkamadı. Prandelli, Uruguay yenilgisinden sonra, Federasyon Başkanı Giancarlo Abete’yle birlikte istifa etti. Birkaç gün sonra da bu sezon sürekli Alman ya da Hollanda ekolünden bir teknik adamla yola devam edeceğini açıklayan başkan Ünal Aysal’ın, Prandelli’yi Galatasaray’ın başına getirdiğini öğrendik.
KATENAÇYO’DAN UZAK BiR PROFiL
GÜNÜMÜZ İtalyan teknik adamları değişen futbol modellerinin de etkisiyle ‘Katenaçyo’dan uzak oyun felsefeleri üretiyorlar Prandelli, de ‘Azzuriler’ kariyerinde tanık olduğumuz üzere göze hoş, sert, yıpratıcı, ısıran ama mutlaka hücum yönü ağır basan bir futbol oynatıyordu.
Prandelli, bu standartları Galatasaray’da yakalayabilir mi; bir Pirlo’su, bir Balotelli’si, bir Buffon’u var mı? ‘Belli ölçülerde evet.’ Muslera Buffon’u, Sneijder Pirlo’yu, Melo da Balotelli’yi ikâme eder!.. Ama defans problemleri çözülmüş değil. Balanta ile belki giderilebilir,
Son olarak ülkesindeki, “Dünya Kupası’ndan sonra hesap vermeden Türkiye’ye kaçtı” eleştirileri gücüne gitmiş. Çizme basınına“Başarılıyken iyiydi, şimdi kötü. Ben dava adamıyım ve Türkiye’ye her şeyi kazanmak için gittim” dedi.
‘AŞKSIZ YAŞAYAMAM’
Uzun bir süredir kendisinden 14 yaş küçük, ilaç mümessili sevgilisi Novella Benini’yle birlikte. İlişkisine ilişkin, “Hayat bana ikince kez aşkı tatma şansı verdi” diyor ve ekliyor: “Aşksız ve heyecansız yaşayamam...”
HOMOFOBİ KESiNLiKLE IRKÇILIKTIR
2012’de ‘Homofobiye karşı kampanya’ya katıldı. ‘Aşık Şampiyon: Spordaki Yasak Oyunlar’ kitabını yazdığı makalede şu ifadeleri kaleme aldı: “Futbol ve spor dünyasında eşcinsellik hâlâ tabu. Oysa herkes duygularını ve arzularını yaşamakta özgürdür. Bazı futbolcuların eşcinselliğini topluma açıklayacağı günü bekliyorum. Homofobi ırkçılıktır.”
YARIN: YİNE, YENİ, YENİDEN VAHID HALILHODZIC
Paylaş