Paylaş
En zor kararı Merkez Bankası’nın kurulu verecek. Zira son birkaç haftada ‘neyin olmayacağını’ gösterdi. Döviz kurundaki yükselişe, faizi artırmadan ‘etraftan dolaşarak’ deneysel çözüm çabaları pek etkili olmadı.
Normal zamanlarda temkinli ve tedbirli olunsaydı; ekonomik durgunluk ortamında faiz artışından kaçınmak anlaşılabilir bir durum olurdu. Şimdi, ötelenmiş ekonomik sorunları sadece faiz artışıyla aşmanın yeterli olmadığı bir patikadayız. Ama ‘itfaiye’ olarak Merkez Bankası’na bakıyor herkes.
Merkez Bankası geçen hafta, kademeli olarak piyasaya verdiği likiditenin tamamını gecelik vadeye sıkıştırdı. Bunun yüzde 40’ını da ‘geç likidite penceresi’ diye adlandırılan saat 16’dan sonra açılan bir likidite kanalına bıraktı. Yani piyasaya verdiği her 100 TL’nin 40 TL’sini gün sonunda, saat 16’ya kadar bankaları bekleterek veriyor.
‘Şapkadan çıkan’ ikinci enstrüman da ‘döviz-TL takası’ oldu. Merkez Bankası’nın bankalara haftalık vadede döviz mevduatı yapacağı, aynı anda da onlardan TL mevduatı alacağı bir işleme başladı. Adı ‘para takası’ (swap) olarak geçse de, temel olarak ‘karşılıklı mevduat’ anlamına gelen bir piyasa açtı. Böylelikle, bankalar Merkez Bankası’ndan ucuza dolar borçlanırken, ellerindeki eşdeğer TL’yi Merkez Bankası’na vereceklerdi.
Merkez Bankası’nın iki amacı olduğu anlaşılıyor; özellikle Londra’daki kısa vadeli TL faizlerini yukarı ittirmek, ikincisi de bu piyasaya giden Türkiye’deki bankaları içeriye çekmek.
Yalnız bir sorun var; Merkez Bankası’nın bu para takasının bir tarafı olan TL borç alma tarafında teklif ettiği faiz, ilk gün yüzde 8, ikinci gün yüzde 8.5, dün de yüzde 9 idi. Oysa banka, para takası için “Yüzde 8’le TL borçlanırım, yüzde 0.75’le dolar borç veririm” diyerek ihaleye çıktığı gün çoktan; bir taraftan yüzde 8.50 ile diğer taraftan yüzde 10’la para veriyordu piyasaya. Bir bankacı, “ben yüzde 10’la diğer bankalara para satarken neden Merkez Bankası’na yüzde 8’le para vereyim, neden dolar borçlanayım ki?” diyordu.
Nitekim bu ‘para takası’ ihalelerine gelen teklifler de zayıf oldu. Önce 500 milyon dolar, sonra 300’er milyon dolarlık ihalelere neredeyse bu miktarlar kadar teklif geldi. Olasılıkla dolar bulmakta zorlanan veya iç ya da dış piyasalarda çok pahalıya borçlanan kimi bankalar katılmış olmalı.
Dün şöyle bir tuhaf ve ‘çorbaya dönen’ faiz fotoğrafı vardı; banka bir yandan yüzde 8.50 ve yüzde 10’la piyasaya para verirken, diğer taraftan yüzde 9’la para çekmek için ihale açıyordu.
İşin başka bir ilginç tarafı daha var. Daha önce de yazmıştım. Bankanın 15 Temmuz sonrası döviz teminat karşılığında da TL verme kararı doğruydu ama uzun süre sürdürülmemesi kaydıyla. Çünkü arbitraj yaratıyordu. Ama devam ettirildi. Bankalar Euro yağdırıp karşılığında TL borç aldılar. Bunun ana kanalı da, Londra’daki ‘para takası’ piyasası idi. Londra piyasasına akan bol TL, o piyasada TL faizinin Merkez Bankası’nın borç alma faizinin bile altına düşürdü. Bu da, ‘ucuza TL borçlan, dolar al’ spekülatörlerine yakıt oldu. Hatta bu konuyu, ekim sonunda bir toplantıda Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’ya sormuştum, “Bunun döviz kuruna baskı yaratacağını düşünmüyor musunuz?” diye, “hayır” yanıtını almıştım.
İşte şimdi Merkez Bankası, geçmişte kendi eliyle katkı verdiği bu anomaliyi “Para takası” açarak düzeltmeye çalışıyor. Londra’da olan, ‘Mars’tan gelen bir anomali’ değildi. Aslında Ankara’da ne yapılıyor ise Londra’ya yansıyan da oydu.
Mali piyasadaki uzmanlar, bu tablonun 24 Ocak günkü PPK toplantısına kadar zaman kazanma amaçlı olduğunu umuyor. O gün geldiğinde de yeni kararlar alınarak faizlerin ‘tabelada’ yeni bir çerçeveye oturtulacağı beklentisi egemen. Umalım ki öyle olsun.
Paylaş