Paylaş
Peki, Türkiye yenilenebilir enerjiye (güneş, rüzgâr ve hidrolik) önem verse ‘yerli’ kaynak sorununa, nihai olarak da yılda kabaca 50 milyar dolara patlayan enerji ithalatını düşürebilse iyi olmaz mı? Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF Türkiye), tam da bunu söylüyor; hazırladıkları raporu paylaşan WWF Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, Türkiye’nin 2030 yılında enerji talebinin yarısını yenilenebilir kaynaklardan karşılayabileceğine dikkat çekiyor.
WWF’nin Avrupa İklim Vakfı’nın (ECF) maddi desteği ve Bloomberg New Energy Finance (BNEF) işbirliğiyle dün yayımlanan “Türkiye’nin Yenilenebilir Gücü; Türkiye için Alternatif Elektrik Enerjisi Arz Senaryoları” başlıklı raporunda, yenilenebilir enerjiye öncelik veren bir elektrik enerjisi politikasının maliyetinin, kömüre dayalı bir politikadan daha yüksek olmadığı, ayrıca sera gazı emisyonlarındaki artışın durdurulmasına ve dış ticaret açığının azaltılmasına yardımcı olacağı savunuluyor.
Raporda, elektrik piyasası ve sektörün güncel durumu, hükümet politikaları ve mevcut proje stoku parametreleri üzerine inşa edilen Mevcut Politikalar Senaryosu’nun (MPS), diğer senaryolara göre daha düşük sermaye maliyeti gerektirdiği, yeni kurulu güç inşasının daha fazla olması nedeniyle Yenilenebilir Enerji Senaryosu’nun (YES) kısa vadede daha maliyetli göründüğü vurgulanıyor. Bu yüksek maliyete rağmen, YES’teki düşük yakıt maliyetlerinin 2014-2030 döneminde iki senaryo arasındaki toplam maliyet farkını ortadan kaldırdığı anlatılıyor. Raporun öngörüsü; YES’deki yakıt harcamalarının MPS’ye göre toplam 18 milyar ABD Doları daha düşük olacağı yönünde.
Peki karbon emisyonu ne olacak?
Rapor, mevcut durumda Türkiye’nin elektrik enerjisi üretiminden kaynaklanan yıllık sera gazı emisyonunun 110 milyon ton Co2 (mtCo2) eşdeğeri seviyesinde bulunduğunu, Mevcut Politikalar Senaryosu çerçevesinde, kömür kullanımındaki artış sonucu 2030 yılına gelindiğinde elektrik üretimi kaynaklı emisyonların neredeyse ikiye katlanıp, 200 milyon tonu aşacağını öngörüyor.
Oysa Türkiye Yenilenebilir Enerji Senaryosu’nu tercih ederse emisyonların önümüzdeki 5 yıl boyunca bir nebze yükseleceği, ancak sonrasında 120 milyon ton mtCo2 eşdeğeri seviyesinde sabitleneceği hesaplanmış. Aradaki fark, mevcut yıllık toplam emisyonlarının beşte birine denk geliyor.
Bu bulguya maliyet analizi ile birlikte bakıldığında, Türkiye’nin elektrik üretiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını önümüzdeki 5 yıl içerisinde sabitleyebileceği ortaya çıkıyor. Bunun için, Türkiye yenilenebilir kaynaklara yönelirse mevcut kömür odaklı politikaların maliyetinden daha fazlasına katlanması gerekmiyor; 2014-2030 döneminde her iki senaryonun toplam maliyeti neredeyse aynı çıktığına işaret ediliyor.
WWF Türkiye raporundaki belli başlı öneriler şöyle;
1. Yenilenebilir enerji, arz güvenliğinin ana unsuru haline getirilmeli; yenilenebilir enerji teknolojilerinin maliyeti ise her geçen gün düşüyor. Doğru hedefler ve politika araçları ile desteklenirse elektrik üretiminde ithal girdi kullanımının önüne geçilebilir.
2. Yenilenebilir enerji için daha gerçekçi ve iddialı hedefler koyulmalı; yatırımcılara yenilenebilir enerji teknolojilerine gerekli yatırımı yapmaları için güçlü sinyal verilmeli.
3. Yenilenebilir enerjiye verilen destekler daha etkin kılınmalı; arz güvenliği stratejisi ve elektrik piyasası mevzuatı, bu eğilimi yansıtacak; yenilenebilir enerjiye öncelik verilecek şekilde gözden geçirilmeli. Güneş ve rüzgârda alım garantisi fiyatları ve sürelerinde artırıma gidilmeli.
4. Başta kömür olmak üzere fosil yakıtlardan elektrik üretimi için sağlanan teşvikler kaldırılmalı. Termik santraller yerine yenilenebilir kaynaklara finansman sağlanmalı. Yenilenebilir enerji, sanayi politikasının bir parçası olmalı.
Paylaş