Paylaş
Maliye Bakanlığı her yıl olduğu gibi bu yıl da gelir vergisi rekortmenleri listesini açıkladı. Malum, bu liste yüksek kazanç ve dolayısıyla yüksek vergi tahakkuku oluşan bireysel vergi mükelleflerini sıralıyor. Bu listede benim dikkatimi başka bir şey çekti. Bakın o ne?
Bu listeler etrafında bir sürü tartışma yapıldı. Ama şunu merak ediyordum; listeler Türkiye ekonomisindeki makro gelişmeleri nasıl yansıtıyordu? Örneğin 2012’de Türkiye ekonomisi yüzde 2.05 büyürken, enflasyon da yüzde 6.2 oldu. Cari fiyatlarla ekonomi yüzde 9 büyüdü. Bunu, fiyat artışlarını da içeren bir hasılat büyümesi gibi görelim. 2013’de ise ekonomi yüzde 4 büyürken, enflasyon da yüzde 7.4 oldu. Cari fiyatlarla ekonomi yüzde 10 büyüdü. İki yılda cari fiyatlarla nominal büyüme toplam yüzde 20’yi buluyor.
İlk 100 vergi rekortmeni listesine bakınca bu tablo tam görünmüyor. Görünen şu; birincisi, 2012’de nominal yüzde 9 büyüyen bir ekonomi varken, vergi rekortmenlerine tahakkuk eden vergi yüzde 5 küçülmüş. İkincisi, 2013’de vergi rekortmenleri listesi ekonomideki nominal yüzde 10’luk artışa paralel hareket ederken, listeyi çoğunlukla oluşturan İstanbul mükelleflerinin tahakkuklarındaki artış sadece yüzde 2.7’de kalmış.
İki yıllık özette ise ekonomide yüzde 20’lik bir nominal büyüme sağlanırken, ilk 100 listesinin vergi tahakkuku sadece yüzde 5.3, İstanbul mükelleflerinin vergi tahakkuku ise yüzde 2 büyüyebilmiş.
Vergi rekortmenlerinin bireysel gelirinden bahsediyoruz; ya şirketleri yatırım yapmış dolayısıyla elde ettikleri gelir ve temettüleri daha az olmuş, ya da şirketlerinde sermaye artırımı yapılmış. En son olasılık ise kazançları azalmış. Genel bakış, sonuncu faktörün daha baskın olduğunu düşündürüyor. Hele en sonda işaret edeceğim listedeki kent kaymaları da hesaba katılırsa.
Hükümete yakın çevrelerde, ‘İstanbullu büyük iş adamları hem hükümeti sevmiyorlar hem de hükümetin icraatları sayesinde vergi rekoru kırıyorlar’ sözü hem doğru durumu yansıtmıyor, hem de bu tabloda pek de doğrulanmıyor.
Rekabetçi bir sanayinin varlığı için, şirketlerin iktidarlarla baki yatırım yapılması, ekonomik faaliyette bulunmaları nerede görülmüş? Ülkenin köklü kuruluşları, sabit sermaye yatırımlarını üst üste ekleyerek, müşteri tabanı ve hizmet şebekesi kurarak 40-50 yılı aşan bir süreçte oluşuyor. Bu kuruluşların belli bir dönemde elde ettikleri kazançları nasıl olur da tek başına o dönemin iktidarına kredi yazılır? Geride kalan on yıllardaki yatırım ve birikimleri ne yapacağız?
İkincisi, vergi listeleri gösteriyor ki İstanbullu rekortmenler ‘zemin’ kaybediyor; gelir vergisinde ilk 100’ün İstanbullu mükellefleri geçen yıl ilk 100’deki toplam tahakkukun yüzde 87’sini oluştururken, bu yıl yüzde 82’sine gerilemiş.
Asıl ilginç olanı Anadolu mükelleflerinin yükselişi; Ankaralı mükellefler yüzde 8.3’lük payda sabit kalırken, İzmirli mükellefler yüzde 1.6’dan yüzde 2.5’e çıkmış, Konukoğlu ailesi sayesine Gaziantep ilk 100’ün yüzde 3.6’sına çıkmış. Önceki yıl da yer alan Afyon, Burdur ve Bursa’ya, bu yıl Denizli, Antalya ve Eskişehirli mükellefler de katıldı.
Hem rekortmenlerin toplam vergilerindeki patinaj, hem de bu kaymalar bir dönüşümün sinyali mi? Anadolu sermayesinin güçleniyor, kazanıyor ve vergi rekortmenleri listesine tırmanıyor olmasının mı? Yoksa bugüne kadar itici güç olan İstanbul sermayesinin güç kaybının, ülkedeki yapısal sorunların derinleşmeye başladığının bir göstergesi olduğunun mu sinyali?
Paylaş