Paylaş
Çünkü ilki moral verme amaçlı olsa da iç kamuoyu adresli; oysa ikincisi, kafasında soru işareti olanlara ‘ne yaptıklarını biliyorlar’ mesajı veriyor.
Darbe girişimi sonrasında, olumsuz raporlara ya da olası bir gelişmeye karşı ‘şahin’ açıklamalar, sakin açıklamalar ve ayrıca ‘işgüzar’ açıklamalar birbirine karışıyor. Doğru sinyal bile gürültüye gidiyor.
Türkiye’nin kredi notunu indirme eşiğinde olan dereceleme kuruluşlarına söylenecek ilk söz, sakin ve soğukkanlı biçimde ‘bu dalgayı nasıl önleriz?’ üzerine kurulu olmalı. Ayrıca, dün Merkez Bankası Başkanı Çetinkaya’nın “Kredi notları yatırım kararlarında tek belirleyici değildir” sözü, durumu hafife almak demek.
Türkiye’nin mevcut yatırım sınıfı iki kredi notundan birini kaybetmesi halinde, ülkeden ne kadar sermaye kaybı olacağını artık uzman olmayan bir gazete-internet okuru bile biliyor. Ayrıca, yerel ya da uluslararası düzlemde bankalararası sermaye akışlarında ‘Basel 3’ kuralları risk ağırlıklandırmasını esas alınıyor. Bunda da kredi derecesine bakılıyor. Bunların hesabını da, en başta Türkiye’ye kredi açanlar, sermaye getirenler biliyor ve yapıyor.
VARLIK YÖNETİM FONU
Önceki gün mali piyasalarda konuşulan konu şuydu; Başbakan Binali Yıldırım’ın “varlık yönetim fonu kuruyoruz” sözü. Ne yazık ki bunu, gündeme getirmek için bile doğru zaman değil.
Dün bu konudaki soruya, bütçesini bir defalık gelirlerle toparlayan ve kamu borcu olan ülkenin merkez bankası başkanı, “istikrara ve iktisadi faaliyete sağlayacağı katkılar açısından olumlu buluyoruz” diyor.
Her kriz zamanında olduğu gibi işgüzarlar ortaya çıkar ve siyasetçilere ‘cin fikirli’ tavsiyelerde bulunur. 1994’de, 2001’de hep karşılaşıldı bu önerilerle; ya işleri daha kötüye götürdü, ya da ortalığı bulandırmaktan başka hiçbir işe yaramadı.
Darbe girişimi öncesinde de kamu eliyle bir ‘varlık yönetim fonu’ kurma düşüncesi alttan alta işleniyordu. Hatta bunun en son örneği; Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) çerçevesinde ‘5 ana merkezi fon kurulması’ şeklinde çalışma vardı. Bu fonlardan birinin büyük kamu yatırımlarına yatırılması fikri de seslendirilmişti.
Varlık yönetim fonu nedir? Ne işe yarar?
Varlık yönetim fonları, temel olarak nakit fazlası olan, bütçe fazlası ve en önemlisi doğal kaynak akarı olan hükümetler tarafından kuruluyor. Nedeni de, gelecek yıllarda bu akarın azalması ve sona ermesi halinde bir rezerv oluşturmak. Özellikle petrol geliri olan Körfez ülkeleri, Rusya, Norveç gibi ülkelerle, cari fazla veren Çin’in çok uzun zamandır başvurduğu bir yöntem. Böylece, merkez bankalarının klasik kısa vadeli likiditeyi önceleyen rezerv yönetim ve biriktirme perspektifinin ötesinde, belli sektörlere stratejik ve uzun vadeli yatırımlar yapılıyor.
FAİZİ YÜKSELTİR
Bizim gibi tasarruf açığı olan ve kamu kesiminin borçlanma gereği ve borç stoku olan bir ülkenin varlık yönetim fonu kurmasına dair bir örnek duymadım. Anlamı da yok. Varlık yönetmek için; yükümlülüklerden (borçlardan) daha fazla varlığa sahip olmak gerekiyor. Bunun da her yıl tekrarlanıyor olması, yani sürekli akıyor olması gerekiyor.
Son birkaç aydır telaffuz edildiği hali ile olası bir varlık yönetim fonunun kaynağı olarak tasarlanan ‘varlıkların’, ya BES çerçevesindeki bireylerin tasarrufları, ya da İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken fonlar olduğu anlaşılıyor.
Ayrıca bir sorun da şurada; ister BES fonları olsun, isterse İşsizlik fonu olsun, bu fonlar hali hazırda paralarını belli varlıklara yatırmış durumda. Bu fonlardan yeni kurulacak kamu fonuna para aktarmak demek; o fonların varlıklarını bozdurmak demek. Bu da genel olarak ülkedeki mali piyasalardaki varlık fiyatlarını düşürmek, faizleri de yükseltmek pahasına mümkün olabilir.
Varlık fonu oluşturacak paranız varsa kamu borcunu azaltarak, uzun vadeli faizi düşürmek daha iyi değil mi?
Her hal ve durumda; kamu eliyle fon kurup piyasalara müdahil olmak, bununla bütçe dışı yatırım yapmak, potansiyel mali piyasa derinleşmesine takoz koymak olur.
Önerim şu; bu ortamda, ekonomi yönetiminin yeniden tek bir kabine üyesine bağlanması ve doğru sinyaller verilmesi.
Paylaş