Paylaş
Tasarruflarımız eksik, başka ülke yurttaşlarının yaptığı tasarrufları harcıyoruz; üstüne üstlük enflasyonumuz yüksek ve kısa vadeli faizleri bu enflasyon oranından düşük tutmakta ısrarlıyız.
Dün Kasım ayı enflasyonu yüzde 0.67 arttı, yıllık ise yüzde 8.1’e yükseldi. Yine ve yeniden enflasyon yüzde 9’a yakın bir oranda yılı bitirecek görünüyor. Oysa Hükümet ve Merkez Bankası’nın hedefi yüzde 5 idi. Son 10 yılda küresel krizin getirdiği ekonomik durgunluk ve emtia fiyat düşüşleri gözlenen 2009 ve 2010 dışında enflasyon hedefi tutturulamadı.
Yine ve yeniden, Merkez Bankası’nın enflasyon tahmini yayımlamasından henüz bir ay geçmişken, 2015 yılı sonunda, enflasyonu orta noktası yüzde 7.9 olmak üzere yüzde 7.4 ile yüzde 8.4 aralığındaki tahmin çöpe gidiveriyor.
Tesellisi; son 10 yılda artık bir ‘uyutma hikâyesi’ haline gelen “enflasyonun orta vadeli hedefler ile uyumlu” olduğu artık söylenmiyor.
Hedeften uzaklaşmanın gerekçesi hep bir bahaneye asılıveriyordu; gıda fiyatları, petrol fiyatları, kamu vergi ayarlamaları, kuraklık. Oysa tüm bu dalgalanmaları getiren, enerji, gıda, içecek, tütün, altın gibi kalemler dışarıda tutulduğunda elde kalan çekirdek enflasyon hep hedefin üzerinde seyrediyor. İşte sonuncusu da neredeyse zirvesinde; (I) tanımlı çekirdek enflasyon yüzde 9.22’ye vurmuş durumda. Grafikten de görüleceği gibi; 2011’den bu yana çekirdek enflasyon orta vadeli bir eğilimde, giderek yükseliyor. Son üç aylık mevsimsellikten arındırılmış enflasyonun yıllık eğilimi yüzde 11’lerde dolaşıyor. Bunun anlamı; ekonomideki fiyatlama eğilimi epey bozulmuş.
Ayrıca, son 3 aylık ortalamalara bakılırsa TÜFE endeksi içindeki 426 kalem mal veya hizmetten ortalama 188’inin (yüzde 44’ü) fiyatı artmış. Bu, fiyatlama davranışındaki bozulmanın başka bir göstergesi.
Normal bir merkez bankasının bu bozulma eğilimini görerek daha sıkı bir para politikası izlemesi beklenir. Amaç bu eğilimin önünü kesmektir. Ancak, bizim Merkez Bankası yine geride kaldı ve arkasından koşuyor. Hem de tüm dünyada petrol fiyatlarının üçte bir düştüğü bir dönemde.
Hep geride kalmanın bedeli, 2011 ve 2014’de görüldü ki; şok faiz artırımları kaçınılmaz oluyor.
Merkez Bankası, yarım ağız söylediği ‘normalleşmeye’ bir türlü geçemedi. Oysa Haziran seçimleri sonrasında elinde altın bir fırsat vardı. Şimdi Fed Aralık toplantısında faizleri yükseltmeye başlarsa bunun gölgesine sığınacak.
Tüketici enflasyonu yüzde 9’a dayanan, enerji-gıda gibi ana kalemlerin etkilerinden arındırılmış çekirdek enflasyonu yüzde 9’u geçen ülkenin merkez bankası faizleri ‘ıkına-sıkıla’ getirdiği yer yüzde 8.7 oldu.
Politika faizi yüzde 7.50’de, ama yüzde 10.75’le gecelik vadede de para verdiği için tüm piyasaya sürdüğü paranın ortalaması yüzde 8.7’e geliyor. Şimdi ‘normalleşme’ ile kastedilen şu; bu yüzde 8.70’i politika faizi haline getirmek, o kadar.
Eğer Merkez Bankası ‘normalleşme’ ile bunu yapacaksa ya da bir çeyrek puan üstüne yani yüzde 9’a çekerek yapacaksa enflasyon bekleyişlerini çapalamak için yeterli olmayacak.
Yine ve yeniden aynı yere geliyoruz; kısa vadeli faizleri yeterince normalleştiremediğimiz için uzun vadeli faizler yüksek kalmaya ya da daha yüksek bir seviyede dalgalanmaya devam ediyor. Ayrıca, bol para döneminin bitmesiyle görece düşük seyretme olanağı da kalmadı. Bundan sonra daha da yüksek bir yerde olacak.
Paylaş