Paylaş
Şimdi, mali sistem için giderek tehlikeli bir hal alan olgu; daha fazla kişiye çok daha hızlı ulaşan sosyal medya söylentileri ve trol hesaplar.
Dün dolar kuru 2.20’ye yaklaşırken, sosyal medyada ‘Fuat Avni’ mahlaslı hesapta yazılanlar, mali piyasada endişe yarattı. Nedeni; ‘10 bankanın BDDK tarafından izlemeye alınacağı’ iddiası. Küresel koşulların Türkiye’yi zorlayacağı bir arka planda, bankacılığın politik bir savaşın odağına çekilmesi çok tehlikeli. Sokaktaki yurttaşlar, sonuca bakar.
17 Aralık sonrasında hükümet, Gülen cemaati ile olan savaşı bankacılık sisteminde yer alan kuruluşlar üzerinden de yürütüyor. Buna karşı verilen yanıtların da yine bankacılık üzerinden olması, bankacılık sistemine hasar veriyor. Ben ‘10 banka’ iddiasına ihtimal vermiyorum. Ancak, etkisiz hale getirmek istediğiniz tarafa karşı kullanılan yöntemler, gün gelir karşı taraftan da misli ile kullanılırsa nihayetinde sistem zarar görüyor. Bugün olan da bu.
Hükümete yakın bir kaynak olduğu belli olan sosyal medya kullanıcısı ‘Gizli Arşiv’ adlı hesapta da, sürekli olarak cemaate yakın bankaya dair olumsuz satırlar yer alırken, yurttaşların parasını çekmesi için ‘mevduat garantisi sınırının düşürüleceği’ yazılmıştı.
Sosyal medyadaki mahlaslı ‘trol’ hesaplar, yazdıklarının gerçekleşmesi nedeniyle ciddiye de alınmaya başlanıyor, yarattıkları etki güçleniyor.
Politika arka plan öyle destekli ki; geride kalan 8 ay içinde Başbakan’dan partililere, gazetelerden sosyal medyada kimliği belli olmayacak biçimde haber yayan ‘trollere’, bir banka hakkında Bankacılık Yasası’nda çok açık biçimde suç olarak tanımlanan sözler, haberler ve söylentiler çıkarıldı. Bizatihi Başbakan, banka için “iyi bir konumda değil ve mal varlıklarını satmak suretiyle likiditelerini artırma gayreti içindeler. Şu anda bütün onlara rağmen sıkıntı devam ediyor ve bunu finans sektörü de gayet iyi biliyor” diyerek ilan etti. Bu sözler söylendiğinde, bu banka için bankacılık otoritesi BDDK’nın, durumu iyi olmayan bankalar için uyguladığı herhangi bir girişim ya da önlem yoktu. Belli ki durumunu kötüleştirmek için yapılan bir açıklama idi.
Bunlar yapılırken, başta vergi idaresi ve sosyal güvenlik kuruluşları, ilgili bankayla vergi ve prim tahsilatı yapmayı kestiler. Adeta çıkarılan söylentinin ‘kamu otoritelerince teyit edildiği’ gibi zımni bir algı yaratmaya çalışıldı.
Bankanın borsaya bildirdiği dönem bilançosunda yazılı olmayan devasa bir ‘batık kredi’ rakamı Başbakan’ın ekonomi başdanışmanı tarafından bir TV programında ilan edildi. Halka açık bir banka hakkında, doğru olup olmadığı bir tarafa, kamuya açık olmayan bir bilgi, izleyenler için ‘muhtemelen BDDK’nın verdiği bilgi’ olduğunu düşündürecek biçimde uluorta telaffuz ediliyordu.
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan belli ki, ‘şahinler’ eliyle epey batması için çaba gösterilen bankanın, diğer bankalar için de, Hazine için de risk demek olacağının farkında olmalıydı ki, bir kamu bankasının içine monte ederek sistemi kurtarma ve de kamuya daha az maliyetli olmasına gayret etmiş olmalı. Ancak görüldü ki; ‘bir de kamu parası mı koyacağız?’ denilerek Başbakan yardımcısının değil, danışmanın dediği oldu; dosya kapandı.
Bankaya gösterilen bu olumsuz tavır ve çaba yurtdışında da endişe yaratıyor; geçen hafta görüştüğüm yatırım bankası analistleri, bu durumu endişe ile izlediklerini anlatıyorlardı. Bakış açısı net; bugün bir cemaatin bankasına, yarın bir başka sermaye grubunun bankasına. ‘Hükümet şu ya da bu nedenle kızdığı bir sermaye grubunun bankasına da, şirketine de benzerini yapabilir’ düşüncesi yayılıyor.
Ancak şunu unutmamak gerekiyor, bu ülkenin tasarruf açığı büyük; bu açığı kapatmak için ülkeye para getirmesini istediğimiz yatırımcılar, ülkenin kredi notuna bakıyor. Bu kredi notunu verenler de, yöneten siyasetçinin banka batırmaya çalıştığı ülkenin notunu yatırım sınıfında tutmaz. Nihayetinde herkesin ödediği pahalı derslerle sonuçlanabilir.
Paylaş