Sorun faizde değil bekleyişlerde

EKONOMİK büyümesini de, kredi büyümesini de dış alemden sağladığı finansmanla belli bir seviyede tutabilen açık bir ekonomide, politik alanda kurum ve kuralların çökmesi önünde sonunda ekonomiye yansır.

Haberin Devamı


Siyasetçiler çeşitli bahanelerle anayasal güçler ayrılığını ve demokratik temelleri hiçe sayan keyfi uygulamalara kaydıkça bunun ekonomiye yansımasının olmayacağını beklemek hatalı olur. On yıl önce kendini gelişmiş ülke değerlerine; hukukun üstünlüğü ve demokratik değerlere yakınsama üzerine konumlayan ve çaba sarf eden ülke nasıl çekim alanı olduysa şimdi tersine doğru hareket ediyor.

 

Siyasetten ekonomiye yansıyan birkaç kanal var; birincisi döviz kuru. Mali piyasalar geleceğe dair olumlu ya da olumsuz olası gelişmeleri bugünden fiyatlara yansıtır. Nasıl ki 2004 sonunda AB üyelik müzakeresi için tarih verilmesi önemli bir ivme ve sermaye girişi getirdiyse; bugün AB değerlerinden, Kopenhag kriterlerinden hızla uzaklaşan bir Türkiye ‘fiyatlamasının’ da mali piyasalara yansıdığı görülüyor.

 

Haberin Devamı

İkincisi, kredi kanalı. Hem ülkeye akan sermaye azalıyor; hem de içeride kredi talebi artışı azalıyor. 15 Temmuz sonrasındaki sürecin yönetilme biçiminin, hane halkının iktisadi kararlarına ‘hız kesme’ olarak yansıdığı görülüyor. Kredi talebinin de düşmesinin ardında bu var; faiz değil.  

 

Diğer tarafta ise bu yavaşlamanın şirketlere yansıması var. Son dönemde tanık olduklarımız ‘ateş olmayan yerden duman çıkmaz’ sözünü kanıtlıyor. Bankalara kredi ve faiz oranları üzerinden siyasi baskının bir temeli var; o da, ekonomin yavaşlamış olması ve ticari alandaki kredi mekanizmasının, yani piyasada şirketlerin birbirine olan kredi ilişkilerinin zayıflamış olması. Bir bankacı, bankaların üzerine dönen spotların aslında reel kesimdeki ve ticaretteki bu ilişkinin zayıflamış olmasına bağlıyor.

 

Basit örnekle; üreticinin ara mal tedarikçisiyle, onun ithalatçıyla, tüccarın üreticiyle olan alışverişinde parasal ödemelerin ‘vade’ ile yapıldığı malum. Sorunlu dönemlerde, ekonomide yavaşlama olan dönemlerde bu ödeme vadesi uzuyor. Daha doğrusu; ekonomik gücü olan kuralı koyuyor; “malı alırım ama ödemeyi bugünkünde olduğu gibi 90 gün yerine, 180 gün sonra yaparım” diyebiliyor. Bu da şirketlerin nakit akışını ‘öldürüyor’. Özellikle de durgunluk döneminde güçlü alıcı, kuralı belirliyor.

 

Haberin Devamı

Güçlü belirsizlik anlarında, şirketler alacaklarını daha önce tahsil, borçlarını ise ötelemeye çalışıyor. Bu da, şirketler seviyesinde zincirleme bir etki yaratıyor. Konuşulduğu hali ile “piyasada para yok” deniliyor.

 

Şimdi bu süreci böyle yöneten siyasetçiler, medeti bankalardan bekliyor; ‘Kredi açsınlar, daha düşük faizle açsınlar, ilave teminat istemesinler’.

 

Ama sorun şurada; ekonomik büyümeyi canlandıracak kredi büyümesi taleple oluyor. Ya tüketici talebiyle, ya da şirketlerin çalışma sermayesi ihtiyacının artmasıyla ticari kredi talebiyle. Türkiye’de ekonomik büyümenin ana lokomotifinin kredilerdeki büyüme olduğu, buradaki ana ivmenin de tüketici kredilerindeki artışta olduğu izlenebilir.

 

Haberin Devamı

Tüketici kredisi talebinin en önemli lokomotifi de bekleyişlerdir. Hane halkının ileriye dönük beklentileri iyi ise satın alma için kredi almaya çalışır, kredi faizinin binde 1 fazla olması ya da düşük olması talebi belirleyen unsurlar arasında tali kalır.

 

İşte bu yüzden kredi talebinin tabanı olan hane halkı beklentileri ve tüketim eğilimi çok önemlidir. Hane halkının ileriye bakışını belirleyen en önemli unsur da; en başta ülkenin siyasi ve toplumsal resmidir. Sandıkta başka partilere oy verse de; hane halkı başka bir hanenin komşusudur. Genel resimden, komşusunun başına gelenden, olan bitenden ayrı düşünemez.

Siyasetçi kredi vermeyen bankalardan, yüksek faizlerden şikayet ediyor. Tahvil faizleri, daha uzun vadeli genel resmin bir sonucudur. Uzun vadeli yatırımların belirleyicisidir. Siyasetin de imzasıdır. 20 haziran gününden bu yana Merkez Bankası gecelik faizleri 1.25 puan düşürdü ama 2 yıllık tahvil faizi o günkü yüzde 9’dan bugün yüzde 9.50’ye çıktı. Bu faiz tablosunun sorumlusu siyaset, neden düşük faizi önce başkalarından talep ediyor?

Yazarın Tüm Yazıları