Paylaş
Türkiye halı altına süpürdüğü reformları yapmazsa sanayisi rekabet edemeyen ve zarar eden bir sanayi görünümüne girecek. O çok umut başladığımız ‘ihracata dönük’ rekabetçi sanayi olamayacak.
Birincisi, 2013’de finansman giderlerinin yüzde 122 artığı görülüyor. 2012’de 500 firmanın toplam 8.1 milyar TL olan finansman gideri, 2013’de 19.1 milyara fırlamış. Hemen ‘faiz yükseldi ondan’ diyeceklere ‘sıkı durun pek de öyle değil’ demek gerekiyor; 2013’de her düzeydeki faizlerin ortalaması 2012’ye göre düşüktü. Faiz neden değil. Tabloda da yer alıyor; 2013’de Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği paranın maliyeti dahil olmak üzere tüm faizler 2012 ortalamasının altında. Tek bir unsur var; dolar kuru önceki yılsonuna göre yüzde 20 artış göstermiş. Döviz sepeti bazında ise yüzde 23’e yakın. Toplam borçların 190 milyar TL’den 238 milyar TL’ye yüzde 25 artmış olmasının önemli ve başta gelen nedenlerinden biri de bu; kur artışı. İşte bu yüzden, 2012 yılında 500 şirketin ödediği finansman gideri, faaliyet kârının yüzde 34’üne denk gelirken, 2013 yılında bu oran yüzde 53’e çıkmış.
İkincisi, 500 şirketin kaynakları içinde toplam borçların payı yüzde 57’ye ulaşmış. Sermaye ve kazançlardan beslenen özkaynaklar ise yüzde 43 paya sahip. Bu pay oranları son 10 yılın en kötü tablosu anlamına geliyor. Rekabet ettikleri gelişmiş ülke firmalarının ortalama özkaynak oranı yüzde 60-70’lerde.
Üçüncüsü, toplam borçlar içinde kısa vadeli borçların payı üçte iki. Türkiye ekonomisini taşıyan dev firmalar kısa vadeli borçla dönüyorlar. Uzun vadeli borçlanmalar içinde de tahvil borçlanmalarının payı yüzde 1’i geçmezken, gelişmiş ülkelerde yüzde 15-20’lerde.
Özetle, döviz kuru artışından karlılıkları önemli ölçüde düşen, zarar eden sanayicilerin faizlerden şikâyet edecek bir gerekçeleri yok; sorun, döviz borçlarının önemli bir bölümünün döviz karşılığı olmamasında (açık döviz pozisyonu) ve de yüklü kısa vadeli borçlanmayı çevirmekte.
Türkiye enflasyon sorununu çözmek için kararlı bir irade göstermedikçe sanayicinin kendi ulusal parasından, düşük faizle, bankacılık kesimi dışında sermaye piyasasında çok uzun vadeli borçlanma olanaklarının kapısı açılamayacak. Reformları yapmadıkça, rekabetçi hale gelemeyecek. İşin tuhafı, bu tablo çok açık halde iken İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın konuşma metninde ‘reform’ kelimesini bulamadım. Böyle olunca, sanayici de siyasetçi de ‘kur-faiz’ tartışmaları içinde inip-çıkmaya devam edecek. Değişen dünya parasal konjonktüründe borçlanma ve kaynak bulma olanakları azaldığı gibi, pahalı hale de gelecek. Reform konusunda en ilgisiz ve uzakta olan Merkez Bankası’nı birlikte ‘dövmeye’ devam edecekler.
Paylaş