Paylaş
Merkez Bankası’nın Cuma günü Twitter hesabından yaptığı kısa açıklama bu haberi yalanlamıyor; bu şirketlerin döviz ihtiyacının “gerekli görülen kısmının” Hazine ve Merkez Bankası tarafından doğrudan karşılandığı vurgulanıyordu. Açıklama, Aralık 2014’de bu işe başlarken yapılan ilk duyurudan farklı değildi. Ayrıca, Başkan Erdem Başçı’nın 30 Nisan'da Enflasyon Raporu açıklaması sırasında “BOTAŞ'ın döviz alımlarını kademeli olarak kamu bankalarına devredebiliriz” sözleri de belleklerde. Kimi gazetelerde, yalan yanlış bilgiler yer alsa da, bankadan veriler dışında başka bir açıklama da yapılmadı.
Merkez Bankası’nın hatası
90’lara yaklaşırken Merkez Bankası, bir yandan mali piyasaları kurarken, diğer yandan da enerji ithalatçısı kamu şirketlerinin döviz ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri ve ithalatlarını sorunsuz biçimde, pahalıya mal olmadan yapabilmeleri için kamu enerji şirketleri ve bankalar arasında aracılık işlevi üstlenmeye başlamıştı. O yıllarda Merkez Bankası ve bankaların döviz varlıkları çok düşükken, döviz piyasası da çok sığdı. Yüklü bir döviz alıcısının döviz kurlarını darmadağın etmesi istenmiyordu. 1989 kambiyo rejiminin serbestleşmesi ile tam konvertibiliteye adımla birlikte Merkez Bankası aradan çekildi; şirketler ve bankalar serbestçe kendi aralarında anlaştılar. Merkez Bankası hiçbir şekilde müdahil olmadı. Bu kendi ayakları üzerinde duruş; döviz piyasası için önemli bir kazanım, piyasa oluşumu açısından da derinlik sağladı. O yıllarda bile Merkez Bankası’nın kamu enerji şirketlerine doğrudan döviz satması söz konusu olmamıştı.
Bankanın bugünkü yönetimi, faizleri görece düşük tutarken kur yükselişine frenletici etkisi olacağını sandığı o kararı 16 Aralık’ta açıklamıştı; kamu enerji şirketlerine Merkez Bankası döviz satacaktı. Ne yazık ki geçmişte edinilen bu deneyimi ve oturmuş piyasayı yok sayarak, yeni baştan öğrenmek tercih edildi. Kurumsal hafıza korunuyor olsaydı; bunun yanlış olduğu en baştan biliniyor olacaktı.
Peki, nereden çıktı bu?
2013 Ağustos sonunda, Hindistan Merkez Bankası kendi ülkesindeki mali sistem ve piyasa koşulları için isabetli biçimde, üç büyük kamu rafinerisinin petrol ithalatı için doğrudan dolar satışı yapma kararı aldı. Bu süreci 90’lı yıllarda geçen Türkiye’nin mali piyasaları, Hindistan’dan daha gelişmiş ve ileri durumda. Kendi geçmiş deneyimini bilmeyen bugünkü Merkez Bankası yönetimi, Hindistan’ın yaptığını parlak bir buluş zannetmiş olabilir.
En büyük hata şuydu; bu satışlar sonrasında döviz rezervleri azalmaya başlayınca ortaya çıkacak görünümün, bu satış kararının başlangıçta gözettiği kur kaygılarını vitrine koyacaktı; nitekim öyle de oluyor. Bu işe girişmek de, sonradan yol değiştirmeye kalkmak da; hem çalkantıya neden oldu, hem de bankaya itibar kaybettirdi.
Sonuç ne oldu?
Merkez Bankası Cuma günü o Twitter açıklamasında, yorumsuz biçimde türlerine göre bankanın döviz alım ve satım işlemlerinin dökümünü toplu biçimde yeniden yayımladı. Zaten rutin biçimde yayımlanan aylık verilerin özeti şöyle; Aralık-Ağustos arası dönemde ihracat reeskont kredi dönüşlerinden gelen dövizlerin alımından 11.1 milyar dolar giriş, bankalara yapılan günlük döviz satış ihalelerinden 8.3 milyar dolarlık çıkış, kamu enerji şirketlerine yapılan döviz satışlarından ise 9.2 milyar dolarlık çıkışla toplam net 6.5 milyar dolarlık net çıkış olmuş. Bu tabloda gösterilmese de, Hazine’nin dış borç ödemelerinin bir bölümünün de Merkez Bankası’ndan TL karşılığı satın alınan dövizlerle yapıldığı hesaba katılırsa bankanın rezerv kaybı sayıları yerini buluyor.
Peki, rezervlere ne oldu? Bankanın döviz rezervlerindeki net değişimi gösteren veri, net döviz pozisyonu verisidir. Bu veri, karşılığı TL olan döviz alım-satım işlemlerin sonucu döviz pozisyon değişimini gösterir. Aynı dönemde Merkez Bankası net döviz pozisyonundaki azalış ise 9.7 milyar doları gösteriyor. Yani, kamu enerji şirketlerine satılan döviz kadar Merkez Bankası rezerv kaybetmiş demek bu.
Paylaş