Paylaş
Bu soruları son 2 yıldır giderek artan ölçüde sıkça soruyoruz. Seçim sonrası bir ara 2.82’ye düşen, sonra 2.92’ye çıkan, ardından yeniden 10 kuruşluk düşüşle tüketici güvenini de yukarı çeken dolar kuru, bugünlerde yeniden 2.90’lı seviyelere geri geldi. Peki, nedeni ne?
Yeni kabinenin açıklandığı gün gölgede kalan bir diğer gelişme de Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı idi. Bu toplantı, aybaşında açıklanan yüksek enflasyon verilerini izleyen ilk toplantıydı. Öyle ki; son bir yılda çekirdek enflasyon artışı yüzde 8.3 iken, Ekim ayında yüzde 2.2’lik bir artışla yıllık artış oranı yüzde 8.9’a gelmişti.
Çekirdek enflasyon ekonomideki temel fiyatlama eğilimini gösterir. Gıda, enerji ve kamu zamlarını içermez. Ekim ayındaki yüzde 2.2’lik artışın farkı şurada; bu denli yüksek bir artış 2009 Ekim ayından bu yana görülmemişti.
Çekirdek enflasyonu yüzde 8.9’a fırlayan ve birikimli kur artışının enflasyona yansımasının devam ettiği bir ülkede, bir merkez bankası piyasaya verdiği paranın ortalamasını 8.70’de bırakmaz. Bıraktığınızda paranıza güven olmaz, değer kaybına açık hale gelir.
Yine döndük geldik; Merkez Bankası’nın ‘otomobil farına tutulan tavşan’ gibi paralize olmasına. İşte o gün, yani bakanlar kurulu listesinin yayınlanması nedeniyle arada kaynayan PPK toplantısı, bu tabloyu veriyor bize. İşte böyle bir tablo içerisinde, diğer gelişen ülkelerde olanlar, sınır hattında başka bir ülkenin uçağını düşürme gibi her ana sıcak çatışmaya dönüşebilecek riskler ortaya çıktığında bir gecede paranız değer kaybeder.
Jeopolitik ‘hikâye’ sunduk
Son 5 günde, TL kabaca yüzde 3 değer kaybetti. Oysa yeni kabine-yeni bir potansiyel hikâye sunulabilecekken; tersine, yapısal zayıflıklar üzerinde, her zaman potansiyeli yüksek sürprizleri olan bir ülke fotoğrafına geri dönüverdik. Kötü olan şu;
Türkiye uluslararası mali piyasalara, sermaye çekme açısından ‘yeni hikâyeyi’, paçadan aşağı çeken Suriye politikasında Rusya ile askeri çatışma eşiğinde olan bir ülke olarak verdi. Hikâye ekonomik ve siyasal reformlar penceresinden değil, jeopolitik risk-askeri çatışma-potansiyel savaş penceresinden sunulmuş oldu. Jeopolitik risklere fazlasıyla atılmaya hazır ülke hikâyesi ortalığa saçıldı.
Umarım bu hikâye, yakınlarda kredi dereceleme notu için masa başına geçecek olan kuruluşların ‘risk sepetini’ şişirmez.Rusya’dan gelen tarife dışı ekonomik engelleme ve çağrılar kısa vadede ‘anons etkisi’ nedeniyle etkili olup kur seviyesine etki yapsa da, uzun vadede bu etki olasılıkla azalarak normale dönecektir.
Sonuçta, uçak düşürme krizi, Merkez Bankası’nın karar alamaması, gelişen ülkelerdeki hareketlilik bu zayıf zemin üzerinde paramızın değer kaybı ile sonuçlandı.Ekonomi politikasının koordinasyonundan sorumlu olarak atanan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in işi her bakımdan zor.
Hem içeriyi, hem de dışarıyı idare etmek zorunda. Bu yetmez; Merkez Bankası’nı siyasal baskıdan sakınan, reformlar ve düzgün bir çerçevesi olan ekonomi politikası için deyim yerindeyse ‘ip üzerinde’ orkestra yönetimi yapmak zorunda.
Paylaş