Paylaş
Gümrük Bakanlığı müfettişinin Reza Zarrab’ın altın ticaretini soruşturduğu işlemlerde öyle bir skandallar dizisi ortaya çıkmış ki; birinde de, Türkiye’de üretilmiş külçe altınların Birleşik Arap Emirlikleri (BAE-Dubai) ile Türkiye arasında gidip geldiği anlaşılıyor. Yani, gümrük beyannamelerinde farklı bildirimler yapılarak bir nevi sahtekârlık yapılmış. İhracat gibi gönderilen altınların parasının gelmediği malum iken, Türkiye’de üretilen altınlar yeniden ithalat olarak getirilirken parası da transfer edilmiş. Türkiye’nin dış ticaret verilerinin de doğruluğunu kaybetmiş olduğu anlaşılıyor.
İran’ın petrol ve gaz parasının sadece altın ihracatı yoluyla transfer edilmediği, aynı zamanda Türkiye’de üretilmiş külçe altınların bir yandan Dubai’ye ihraç edildiği, sonra da oradan yanlış gümrük beyanlarıyla ithal edilerek, bedelinin transferinin yapıldığı ortaya çıkıyor.
Peki, ne yapılmaya çalışılmış?
Amaç İran’ın ambargo ve kısıtlamalar nedeniyle Halkbank’ta ‘tutuklu’ kalan parasını İran’ın kullanabileceği biçimde transfer etmek. Bu yüzden, ilk başlarda külçe altın ihracatına kısıtlama henüz yokken, iki yol açılmış. Birincisini biliyoruz; Halkbank’taki para ile Türkiye’ye külçe altın ithal edip gelen altınları da fiziksel olarak İran’a göndermek.
O dönemde Dubai ile yapılan altın ticaretine pek de anlam verememiştim. Öyle anlaşılıyor ki; İkinci yol da Gümrük müfettişlerince yapılan soruşturmada ortaya çıkıyor; belli bir miktar külçe altın önce Dubai’ye ihraç ediliyor, sonra aynı altınlar Türkiye’ye ithal ediliy0r. Amaç parasal bir değeri, yani altını göndermek ise ithalatın sırrı nedir? Şurada; Türkiye’ye gelen altının parası ‘ithalat yapıldığı için’ Dubai’ye transfer ediliyor. Peki, bunu kendi başlarına da altın olmadan yapamazlar mıydı? Para İran’ın olduğu için transfer yasağı nedeniyle Halkbank’tan ya da herhangi bir bankadan doğrudan transfer yapılamazdı. İşin içine altın sokularak ve de külçe haline Türkiye’de getirilen altın Dubai’den Türkiye’ye ithal edilerek para transferi yapıldığı anlaşılıyor.
Sonuç şu; kurulan çarkla, Türkiye’den giden ‘ihraç’ altınların parası gelmiyor, ortada döndürülen yani Türkiye-Dubai arasında gidip gelen bir miktar altının, ithal görüntüsü altında parası yurtdışına transfer ediliyor. Böylece içeride biriken İran parası yurtdışına çıkarılıyor.
Altın ambargosu öncesinde gayrimeşru olan bir durum yok. Kısıtlama olmadığı için altın ihracatı normal. Normal olmayan şu; Türkiye’den giden altınların yeniden ithal ediliyor olması. Bunun da bildiriminin ‘yanlış’ yapılması. Bir de, ambargoyu ithalat yapıyormuş gibi delerek para transfer edilmiş. İçeride siyasi himaye olmadan buna cesaret edilemezdi.
Tabloda da var; BAE ile 2011-2015 arasında yapılan külçe altın ticaretinin neti 4.8 milyar dolar. Yani Türkiye Dubai’dan 5 milyar dolara yakın altın ithal etmiş görünüyor. Soru şu; Londra, Zürih, Viyana gibi fiziksel altın piyasasının suyu mu çıkmış, nasıl olmuş da Dubai birden parlayıvermiş, sonra da normale dönmüş? Müfettiş raporuna göre Zarrab’la bağlantılı biçimde ithalat yapan şirketler 89 beyannameyi ‘yanlış’ doldurmuş.
Makro sonucu da şu; ihracat yapılan ama parası gelmeyen altınlara, havuz içinde döndürülerek aynı zamanda ithal de edilerek parası çıkan ama ortada olmayan altınlar eklenmiş. Bu da ödemeler dengesinde ‘kaynağı bilinmeyen para’ olarak geçen net hata noksanı büyüten bir tablo yaratıyor. Herkes ‘nereden geldiği belli olmayan’ para ararken, cari açığı yaratan ithalatın bir kısmının gerçek olup olmadığı sorgulanmıyordu. Ortaya çıkıyor ki; gerçek olmayan ama para transferi için kayıt altına alınan bir ‘ithalat’ işlemi var.
Paylaş