Paylaş
Banka yüzde 8.25’le piyasaya para verirken, faiz koridorunu da değiştirmeden yüzde 7.50 ile yüzde 11.25 aralığında bıraktı. Hiçbir şey yapmama duruşunun ardında bir neden var mı? Bana kalırsa evet; epey neden var.
Geçen hafta uluslararası piyasalarda tanık olunan yüksek bantlı çalkantı, muhtemelen Ankara’da Başçı’yı tedirgin etti. Neredeyse Mayıs ortasından bu yana gevşetilen 1 haftalık repo faizine, aradaki fark kapatılarak düşürülen gecelik faizler eşlik etmişti. Son bir aydır durum değiştirildi; gecelik faizlerin daha yüksek, yüzde 11 civarında oluşması sağlanıyor. Yani, Merkez Bankası piyasaya yüzde 8.25’le para verirken, gecelik faizleri yüzde 11’de tutuyor. Nedeni de Eylül başından bu yana tanık olduğumuz döviz kurundaki yükseliş. İşte bu yüzden, ‘Kur yükselir, enflasyon yükselir, beklentiler bozulur, uzun vadeli faizler yükselir’ sarmalı olasılığı Merkez Bankası’nı tedirgin etmiş olmalı.
Açıklamasında, gıda fiyatlarındaki yüksek seyrin enflasyon görünümündeki iyileşmeyi geciktirdiğini, uluslararası piyasalarda düşen petrol ve emtia fiyatlarının ise enflasyondaki düşüş sürecini destekleyeceğini not düşmüş. Merkez Bankası muhtemelen, ‘bekle gör’ pozisyonuna geçmiş görünüyor. Nedeni ise birkaç kalemde sayılabilir.
Birincisi, Merkez Bankası atfettiği enflasyon gerekçelerinde iyileşme sağlamadan faiz indiremeyeceğini, ‘önden koşarak’ kredibilite kaybettiğini artık fark edip hesaba katıyor olabilir.
İkincisi, bu ay sonunda açıklayacağı Enflasyon Raporu’ndaki enflasyon tahminini olasılıkla daha yukarı çekmesi, ekonomistlerin ve analistlerin tahminlerine yaklaştırması güçlü olasılık. Bu yüzden, önce beklentilerde ‘eşitlenme’ sağlayıp, sonra da enflasyonda iyileşme sağlandığında adım atmayı planlıyor olabilir.
Üçüncüsü, gelecek hafta 28-29 Ekim’de yapılacak olan Fed toplantısında ABD’deki parasal gevşetmeden nasıl çıkılacağının yol haritası ortaya çıkabilir. Malum, tahvil alım programı bu ay sonunda sona eriyor. FED’in faizi hangi ‘makul bir sürede’ artırmaya başlayacağının görüntüsü netleşebilir. Merkez Bankası da bu fotoğrafı, hatta piyasaya yansımalarını görmek istemiş olmalı.
Dördüncüsü, Avrupa’da da hem ekonomide, hem de Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) para politikasındaki yeni adımları fazlasıyla çalkantılı bu döneme yakıt sunuyor. Bu hafta sonu da, ECB tarafından yapılan Euro Bölgesi’ndeki büyük bankaların bilanço analizleri yayımlanacak. Bunun sonuçları gelecek hafta çalkantıya neden olabilir. Bu yüzden, ana gelişmelere eskiden ‘hedge fon’ yöneticisi gibi pozisyon alan Merkez Bankası yönetimi, şimdi olan biteni daha soğukkanlı analiz edip adım atmayı tercih ediyor olabilir.
Beşincisi, her ne kadar hala etkili olsa da, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması ve günlük ekonomi politikasının birincil siyasal sorumlusunun artık Ahmet Davutoğlu olması, muhtemelen Erdem Başçı’ya daha ılımlı-rahat bir esneklik getirmiş olabilir. Parasal sıkılaştırmanın fiilen gecelik piyasada etkin biçimde yapılabiliyor olmasına olanak sağlamış olabilir. Ana politikanın ‘tabelasını’ değişirmeden gecelik sıkılaştırmayla Merkez Bankası’nın olması gerekene yöneliyor olması önemli.
Geçen haftanın fotoğrafında, ihracatçıya daha fazla reeskont kredisi sağlama, bunların faizinde de minimal bir düşüş sağlama; bankalara da, TL zorunlu karşılıklara faiz ödemeye başlayarak kredi maliyetlerinde mini bir iyileşme sağlama haberleri yer alıyordu. Bunlar, bir tarafta sıkı gitmeye karşılık diğer tarafta ‘bakın destekleyici ve gevşetici adımlar da attık’ diyebilmek için ‘ön yükleme’ sayılabilir.
Özeti şu; Merkez Bankası dünkü açıklamasında, önceki dönemlerdeki gibi ‘önden koşmayı’ bırakıp, daha temkinli bir duruş sergiliyor. Hem küresel gelişmeler, hem de kaybettiği kredibilite nedeniyle de, böyle bir duruş gösterilmesine ihtiyaç olduğu çok açık.
ugurses@hurriyet.com.tr
Paylaş