Paylaş
Bloomberg haberi, adının saklı tutulmasını isteyen Çinli bir yetkiliye dayandırılmıştı. Şöyle deniliyordu: “ABD tahvil piyasası giderek daha az çekici hale geliyor; ABD-Çin arasındaki ticaret gerilimi Çin’in tahvil alımlarını azaltmasını ya da durdurmasını getirebilir.” Yayımlanmadan önce bu haberin sorulduğu Çin rezervlerini yöneten kurumun (SAFE) ise yanıt vermediği de yazıyordu haberde.
Bu sözler “çarşıyı” karıştırdı; ABD tahvil faizleri yükseldi. Çünkü Çin, 3.1 trilyon dolarlık rezervinin 1.2 trilyon dolara yakınını ABD tahvillerinde tutuyor.
Yalanlansa da bunun olası bir “ticaret savaşına” karşı ön bir manevra olduğu ve devamının yineleneceği açık. Ama asıl hikâye Ankara’da. Meğerse manevrayı yapan Ankara’da Merkez Bankası olmuş.
Merkez Bankası geçen yıl ortasından itibaren rezerv politikasında rota değişikliğine gitmiş; yıllardır değiştirmediği altın stoklarını artırmaya başlamıştı. Banka kendi mülkiyetinde olan altınların miktarını 116 tondan 2017 sonunda 202 tona çıkarmıştı. Böylece Merkez Bankası, döviz rezervinde duran kabaca 3.5 milyar doları altına çevirmişti. Döviz rezervleri için yüzde 4 gibi küçük, ama orta vade için rota değişikliğine işaret ettiğinden büyük bir adımdı.
İşte bu adımın devamı ikinci adım geldi; bu defa, Merkez Bankası’nın Yuan cinsi Çin devlet tahvilleri almaya başladığını öğrendim. Merkez Bankası, bir taraftan dövizden altına doğru rezerv tercihi değişimi yaparken, şimdi de döviz içinde de dolar ve Euro gibi temel rezerv paralar tercihinden Çin Yuanı’na doğru yönelimi başlatmış görünüyor.
Merkez Bankası döviz rezervlerinin önemli bir bölümünü ABD devlet tahvillerinde tutuyor; ABD Hazine Bakanlığı verilerine göre, ekim sonu itibariyle Türk Merkez Bankası’nın tuttuğu ABD devlet tahvili tutarı 61 milyar dolar. Bu miktar, aynı dönemdeki toplam döviz rezervlerinin üçte ikisine karşılık geliyor.
Çok açık ki; Türkiye’nin uluslararası alandaki pozisyonu ekonomik ilişkilere ve “banka hesabına” da yansıyor. Ancak bunun bugün için anlamı şimdilik sadece sembolik; belki en fazla, “dolar rezervini azaltma kaygılı” bir ısınma çabası denilebilir. Çünkü Çin para birimi Yuan henüz tam konvertibilitesi olan bir para değil. Rezerv tutma amaçlı bir tercih edilebilecek bir niteliği yok. Çin, kambiyo rejimini yani döviz rejimini serbestleştirip parasını da daha konvertibil ve istikrarlı hale getirdikçe rezerv para niteliğine kavuşacak.
Gelecekte, Çin Yuanı ile ticaret ve sözleşmeler yayıldıkça bunların tarafı olan şirket, banka ya da merkez bankaları Yuan varlık ya da rezerv tutma ihtiyacı duyacaklar.
ÖDEMELER DENGESİNDE ALTIN TUHAFLIĞI
Dün ödemeler dengesi verileri yayımlandı. 2017’de Kasım ayında son 12 aylık toplamda cari açık 43.7 milyar dolar olmuş. 2016’da aynı dönemde 33.7 milyar dolar. 2017’de 2016’ya göre cari açık 10 milyar dolar artmış. Daha önce de yazmıştım; çok belirgin bir tuhaflık var, o da 2017’de 9.5 milyar dolarlık net altın ithalatı yapmışız. Yani 2017’de 9.5 milyar dolarlık altın ithalatı dışında cari açığımız değişmemiş demek bu.
Türkiye’nin, Merkez Bankası’nın ithal ettikleri hariç olmak üzere net 9.5 milyar dolarlık altın ithalatı üzerindeki perde öylece duruyor. Normal koşullarda iç pazar ve turistlere satış gibi temellere dayanan 5-6 milyar doları geçmeyecek bir ithalatın 16 milyar dolara, net ithalatın da 9.5 milyar dolara çıkması açıklanabilir bir durum değil. Hele ki 2016’nın aynı döneminde 2.7 milyar dolarlık altın ihraç ederken.
Bu kadarlık ithalata; öncesinde 5-6 milyar dolar civarında seyrederken 2013’te Reza Zarrab’ın altın operasyonları ile 15 milyar dolara kadar ulaşıldığını anımsatalım.
Paylaş