Paylaş
Cumhurbaşkanı Erdoğan İran ziyareti sırasında, “döviz kuru noktasında başka paraların baskısı altında kalmayalım. Biz alımları İran’ın yerli parası ile yapalım, İran TL ile yapsın. İran ve Türkiye’nin parası alışveriş paramız olsun” diyerek bir pencere açtı. Peki, pratikte bu mümkün mü? Baştan söyleyelim; koşullar buna uygun değil.
Önce İran’la ticaret ilişkimizi hatırlatarak bir not düşelim; Türkiye İran’dan yaklaşık 10 milyar dolarlık ithalat yapıyor, kabaca 4 milyar dolarlık da ihracat gerçekleştiriyor. Nette 6 milyar dolar borçlu çıkıyoruz.
Erdoğan’ın önerdiği biçimiyle; Türkiye 10 milyar dolarlık ithalatını İran Riyali ile yapacak, İran’a sattığı 4 milyar dolarlık malı da TL ile yapacak. Bu öneriye ilk önce iki ülkenin ihracatçıları karşı çıkar. Nedeni basit; her iki ülkede de enflasyon, doların basıldığı ülkeden çok çok yüksekte. İran’daki döviz kuru da, serbest biçimde oluşmuyor, konvertibilitenin temel koşulları mevcut değil. Bizde TL ile mal ihraç edecek bir ihracatçının, yıllık yüzde 10’a yaklaşan maliyet artışlarına karşılık, son 4 yılda yüzde 21-35 arasında ‘resmi’ yıllık enflasyonu olan İranlı gaz ve petrol ihracatçıları var.
Temel sorun; İran’daki kur seviyesinin kambiyo rejimi, iç ve uluslararası kısıtlar nedeniyle sağlıklı oluşamıyor olmasında. İran Riyali, TL gibi konvertibl bir para birimi değil. 2011 sonrasında uygulanan uluslararası kısıtlamalar olmasaydı bile TL gibi uluslararası finansal piyasalarda alınıp satılabilen bir para birimi değil. Riyalde çeşitli kesimlere farklı kur geçerliliği üzerine dayanan katlı kur uygulaması olduğu gibi, resmi kur ile piyasadaki seviyesi arasında farklar var. Piyasa kuru, İran Merkez Bankası’nın (Bank Markazi) açıkladığı resmi kurun en az yüzde 20 üzerinde. Ülkeye para sokmak, para çıkarmak katı kurallara bağlı. Türkiye’de ise Merkez Bankası ile piyasa kuru arasında fark yok. Ayrıca oldukça yüksek bir serbestisi olan kambiyo rejimine sahibiz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önerdiği haliyle uygulamaya kalkılsa Türkiye’nin ithalatı için yıllık ihtiyacı olan İran Riyali nereden bulunacak? Önce takasla. Yani belli bir TL-Riyal kuru üzerinden iki ülkenin merkez bankası TL-Riyal alış verişi yapacak. Peki, hangi kurdan hesaplanacak? İran’ın resmi kuru mu yoksa piyasa kuru üzerinden mi? Haydi diyelim ara formül bulundu. Buraya kadar tamam. Peki, iki ülke ticaretinde net ithalatçı olan Türkiye’nin, net olarak 6 milyar dolar karşılığı riyale ihtiyacı olacak ki ödemede kullanabilsin. İran Merkez Bankası Türkiye’den TL alacak, karşılığında Türk Merkez Bankası’na riyal verecek; İran enerji şirketlerinin Türkiye ihracatı karşılığında bu riyaller Türkiye tarafından İran’a ödenecek. Soru şu; İran Merkez Bankası, öncesinde ülkesinin rezervlerine her yıl dolar olarak giren 6 milyarlık net geliri bırakıp, neden görece daha değer kaybetmeye meyilli ve son 4 yılın en yüksek dalgalanan para birimlerinden biri olan TL olarak tutmayı tercih etsin? Öte yandan Türkiye tam tersi durumda olsaydı; kasasında döviz rezervi diye riyal tutmayı tercih eder miydi? Hayır.
Türkiye izlediği politikalarla, dış konjonktürdeki pembe tablonun rehavetine kapılmadan reformlarla ekonomisini sürdürülebilir bir patikaya çekmiş olsaydı; makul bir ekonomik büyümeyi, sürdürülebilirliği olan bir cari açığa ve fiyat istikrarı düzeyinde düşük enflasyona kavuşsaydı TL de istikrarlı bir para birimi olacak, bölgesel olarak da tercih edilir olacaktı. “Size TL verelim” denilmesinden çok öncesinde, çoğu ülke tarafından TL talep edilen para birimi olacaktı. Türkiye’nin ve TL’nin koşulları görece daha iyi olsa da, böyle bir ticaret sürecine girilebilme koşullarından uzaktayız. Bugün düşünüldüğü gibi ‘ikili para takasına’ dayalı ticaret ilişkisi siyasetçilerce ‘düğmeye basınca’ çalışmıyor ne yazık ki.
Paylaş