Paylaş
93 sayfa uzunluğundaki ekonomi bölümünü okuyan hiç bilmeyen biri, bunun ‘planlamadan Başbakan’a iletilmiş bir iç yazışma’ olduğunu sanabilir. Beyanname önümüzdeki 4 yılda ekonominin nasıl bir rotada, hangi vizyon içinde yönetileceğini söylemiyor.
Önce biçimsel bir karşılaştırma; 2011 seçimlerindeki beyanname 150 sayfalık bir metin iken, Davutoğlu’nun başkanlığında seçime giden partinin beyannamesi 350 sayfaya çıkmış. Zaten büyük bölümü somut adımları içermeyen dönüşüm programındaki ayrıntılar, seçim beyannamesine kopyalanarak boca edilmiş. İlginç biçimde, ekonomiyle ilgili bölümü her iki seçimdeki beyanname metninin aynı oranda yüzde 26’lık bölümünü içine alıyor.
Ankara’dan aldığım bilgiler, beyannamenin ekonomi ile bölümünün Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz tarafından hazırlandığını söylüyor. Zaten 93 sayfalık ekonomi ile ilgili bölümlerin içeriği çok açık biçimde Bakan Yılmaz’ın damgasını taşıyor; dönüşüm programlarından ‘kes-yapıştır’ olmuş.
Haziran seçimi ertesinde ekonomi politikasından elimizde kalan en önemli taahhüt, enflasyon hedeflemesinin devam edeceği, Merkez Bankası’nın da bu hedeflemede araçlarını kendisinin seçeceğinin anlatılması; “Enflasyon hedeflemesi, temel para politikası rejimi olmaya devam edecektir. Enflasyon hedefleri, hükümetimiz ve Merkez Bankası tarafından üçer yıllık vadeler için belirlenecektir. Dalgalı döviz kuru rejimi sürdürülecektir.”
Bu yeni bir durum değil, uygulanıyor. Önemli olan tarafı şurası; Ankara’da son 3 aydır özellikle Beştepe’den işaret edilen ‘seçimlerden sonra para politikasının eskisi gibi gitmeyeceği’ mesajlarını ters yüz eden bir taahhüt ortaya koyuluyor. Bu açıdan, bu kaygıları sakinleştirme çabası olması açısından önemli. Bu kaydın düşülmesinde, “Ali Babacan sonrası ne olacak?” sorularına da yanıt verme çabası var. Ancak, o dönemde şüpheleri dağıtmak için güven oluşturmak için ilk kez 2002 seçimlerinde beyannameye giren bu taahhüdün, bugün fiiliyatta bir günde yerle bir olabileceği ekonomik birimlerce hesaba katılıyor, güven vermiyor. AK Parti’nin 2002’de beyannamesini yazan ‘ortak akılın’ şimdi kalmadığı çok açık. Beyannamenin açıklanması ile dolar kurunun yükselmeye devam etmesi, bu taahhüdün beyannameye yazılmasının fark yaratmadığının nişanesi kabul edilebilir.
Ekonomi bölümünde her maddenin anlatımı yöntem olarak ikiye ayrılıyor; birincisi ‘ne yaptık’ başlığı altında bugüne kadar yapılan icraatlar sayılıyor, 350 sayfanın neredeyse yarısı bu. İkincisi ise ‘neler yapacağız’ başlığı altında yazılanlar. Yapılacaklar ya da taahhütler ise yakın zamanda açıklanan 25 maddelik ana başlık altında açıklanan dönüşüm programlarının eylemlerinden oluşuyor. Yani Bakan Cevdet Yılmaz’ın tüm bu eylem planlarını beyannameye taşıdığı çok açık.
Temelinde ‘niyet beyanının ilanı’ niteliği olan dönüşüm programlarının eylemlerini ‘reform’ olarak kamuoyuna açıklayan Başbakan Davutoğlu, bunları seçim beyannamesine de taşımış oldu. Somut çözüm niteliği olmayan ama ‘çözüm arama niyeti’ ilanı olan bu eylemler, aynı muğlâklıkla yenilenmiş.
İktidar rehavetinin iyi bir göstergesi de, 2011 seçim beyannamesinin ana omurgası olan 2023 ekonomik hedeflerinin gözden ırak bir rafa kaldırılması olsa gerek. Sadece 500 milyar dolarlık 2023 ihracat hedefinden ve yüzde 5’lik işsizlik gibi hiçbirinin tutmayacağı iki hedef ‘kuru kuruya’ olduğu gibi metin içine yerleştirilmiş. 2011’deki o iddialı kişi başı 25 bin dolarlık milli gelirden bahis olmadığı gibi yeni bir hedef de belirtilmemiş.
İlginç son not da şöyle; ‘yoksulluk’ 350 sayfa içinde sadece 4 defa geçiyor. O da genel hamasi söylem içinde. Hiçbir sayısal hedef ya da politika adımından bahsedilmiyor. Medyan gelirin yüzde 50 altındaki 11 milyon yoksula hiçbir somut perspektif sunamayan bir beyanname olarak kalıyor.
Paylaş