Hayaller kaynak gerçekler dolarizasyon

MALİ kısıtların belirdiği dönemlerde, Ankara’da cin fikirli uzmanlar da belirir ve siyasetçilere, çalışmayacağı baştan belli kaynak bulurlar.

Haberin Devamı

1994’te, 2001’de ve 2009’da da olduğu gibi, şimdi yine o kaynakçılar sahaya çıktı; proje defalarca “yeniden keşfedilen” yastıkaltı altınlar.

Önceki gün Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek “müjdeledi” ki; Ziraat Bankası aracılığı ile altın tahvili ile altına dayalı kira sertifikası çıkarılacakmış. Şimşek, halkın elinde yaklaşık 2 bin 200 ton altın bulunduğunu, bunun ekonomiye kazandırılması için bu yatırım aracının etap etap vatandaşa ulaştırılacağını anlatıyordu basına.

Asıl hikaye, “altınını devlet güvencesiyle değerlendirme” vurgusunda yatıyor. Sistem şöyle çalışacakmış; vatandaş isterse yastıkaltında ya da kasalarda tuttuğu altınları belirlenen banka şubelerine getirecek, karşılığında “altın tahvili” ya da “altına dayalı kira sertifikası” edinecek. Bu yatırıma ek getiri de elde edecek.

Altınlar Hazine eliyle Merkez Bankası’na teslim edilecek. Geri ödeme ise külçe altın ya da darphane baskısı paralarla (Cumhuriyet altını) ile yapılabilecek.

Yıllardır şehir efsanesi biçiminde olan “7 bin ton altın”, son 3-5 yıldır “en az 2 bin 200 ton” olarak telaffuz ediliyor artık.

Kağıt üstünde güzel görünüyor değil mi?

Hukukun askıya alındığı bir ülkede, yastıkaltı altınlar için devlet güvencesine işaretle bu proje çalışmaz. Çünkü tarihsel olarak o altınların, yurttaşlarca fiziksel olarak tutulma nedenlerine uzak bu.

Bu topraklarda yurttaşların altın tutma eğilimini sadece geleneksel nedenlerle açıklamak yetersiz kalır.

Vatandaş altınını ne yapacağını bilemediği için, modern yatırım araçlarını bilmediği için evinde, kolunda tutmuyor. En temel nedenlerin başında “tarihsel deneyim” geliyor.

Başkalarının başına gelenler, diğerlerinin de hafızalarına işliyor. Servet vergisi, darbeler, hukuksuzluklar, istikrarsızlık, kamu idaresine güvensizlik, kayıt dışı kalma, serveti gizleme, göç ya da demografik hareketlilikte servetini de kolayca taşıma gibi onlarca neden var.

En dolaylı olanı da şu; siyasetçilerin durmadan vatandaşa parasını ne yapması gerektiği konusunda telkinde bulunmasının, önemli etkisinin olduğu çok açık.

Şimdi altınlarını yatırması istenen bankaların yakın zamana kadar “dövüldüğü”, ne alması gerektiği, nereden bozdurması gerektiğinin söylendiği, ne yaparsa bozguncu olarak damgalanacağı gibi konuşmaların vatandaşta bıraktığı tortu, gelecekte devletin bunlara bir gün “ortak çıkması” kaygısı yaratır.

Altına dayalı menkul kıymet işine dönersek; Bakan Şimşek, bununla “ekonominin büyümesi için ihtiyaç duyduğu kaynak ihtiyacında dışa bağımlılığın azalacağını” söylemiş. Kağıt üstünde, altınların sisteme girmesi halinde kaynak olarak işe yarayacağı doğru.

Ancak gerçeklik öyle değil. 2010 sonrasının altın mevduatı pek çalışmadı. Hem de yukarıda saydığım “öğrenilmiş” bir tutum var.

Ayrıca, altının yan araçlara teşvik edilmesi nihai olarak dolarizasyonu teşvik eden bir mekanizmaya döndürür.

2010’da başlatılan altın mevduat hesapları ile bankacılık sisteminde oluşan en yüksek altın mevduat miktarı kabaca haziran 2013’te 268 ton oldu. Dolar değeri olarak zirve ise nisan 2013’te 12.1 milyar dolar oldu. Temmuz 2016’ya gelindiğinde en düşük seviyesi kabaca 75 tona gerileyen altın mevduat hesapları, Temmuz 2017’ye gelindiğinde yükselişle 161 tona çıktı.
Hayaller kaynak gerçekler dolarizasyon
O zaman şu soruyu sormak gerekiyor; özellikle son dönemde altın mevduat hesapları, kolundaki bileziği ya da sikke altını getirip bankada altın mevduatı olarak yatıranlar nedeniyle mi yükseldi? Yoksa TL karşılığı altın satın alıp altın mevduatı yapanlar yüzünden mi yükseldi?

Birincisinde yastık altı altın sisteme giriyor, ikincisinde ise mevcut TL varlıklar altına dönüyor. Yani bir nevi “dolarizasyon”. Var olan TL kaynakla altın almak suretiyle nihai olarak döviz talebi yaratılıyor.

Anımsayalım; kredi notumuzun düşürülmesinden sonra vatandaşlara dolar değil altın tutmaları tavsiye edilmişti. Nitekim son bir yılda 3.3 milyar dolarlık (87 ton) altın mevduatı artışı olmuş. Bunun TL ödenerek satın alındığı çok açık.

Nihai olasılık şu; altın hesaplarının ya da yeni altına dayalı menkul kıymet “promosyonu” ile bankacılık sistemine kaynak girişinden çok, kaynak eritmeye yardımcı olması çok daha yüksek olasılık.

Dolarizasyon eğiliminin yükseldiği bir dönemde altın promosyonu iyi bir fikir değil. Kaş yapayım derken göz çıkartmamalı.

 

 

Haberin Devamı

Facebook Ülke Direktörü Derya Matraş “Gençler telefonsuz yaşamaktansa küçük parmaklarını kaybetmeyi tercih ediyor.”

 

Yazarın Tüm Yazıları