Paylaş
Buruk bir ses tonuyla açtı telefonunu. Geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Antibiyotik kullanmaya başladığını söyledi. Hatta öyle ki dün sabah Merkez Bankası sözcüsü Yücel Yazar aracılığıyla ilettiğim geçmiş olsun dileklerim ulaşmış, teşekkür etti. Öyle görünüyordu ki; sürekli olarak gelişmeler ve hatta en küçük ayrıntı kendisine iletiliyordu. İstifa söylentilerini sordum; ‘istifasını sunduğu ve Başbakan’ın kabul etmediği, kendisini ikna etmeye çalıştıkları’ yönünde söylentileri aktardım. Buna ilk karşılığı “Başbakanlık açıklama yaptı” dedi. Başbakanlık açıklamasında Babacan ve Başçı’nın istifa ettiği haberlerini yalanlamıştı. Ben de Babacan ve kendisinden doğrudan bir açıklama gelmesi yerine, kamuoyunu diğer partilerin yalanlamaları ile baş başa bıraktıklarını söyledim. Bu defa, “böyle bir şey yok” dedi. Başçı, belli ki bunun ön plana çıkmasını istemiyordu. Sağlıkla ilgili açıklamanın ön planda tutulmasını arzu ediyordu.
Dün olan bitenlere ve arka plan gelişmelere bakılırsa belli ki Erdem Başçı rahatsız; Başbakan’a böyle devam edemeyeceğini deklare etmiş olmalı. Başbakan’ın da zaman kazanmak istediği ve Başçı’yı ikna etmeye çalıştığı belli.
O arka planda ne vardı?
Önceki geceki Ali Babacan’ın istifa haberini dün sabah Erdem Başçı ile ilgili gelişmeler takip etti. Ömer Şahin’in Ankara Review sitesinde dün öğle yayımlanan haberine göre, Merkez Bankası başkanı Erdem Başçı’nın dün yapılan Banka Meclisi toplantısına katılmadı ve vekâleti başkan yardımcılarından birine bıraktı. Bu haber yayımlandıktan hemen sonra, Merkez Bankası sözcüsü Yücel Yazar’ın “Başkan Erdem Başçı’nın sağlık kontrolü yaptırdığını, önemli bir sağlık problemi bulunmadığını ve yarın (bugün) öğleden sonra görevinin başında olacağını” söylediği açıklama yapıldı.
Oysa Merkez Bankası Banka Meclisi, aynı zamanda Meclis’in de başkanı olan Merkez Bankası başkanının programına göre toplanıyor. Yani başkan hasta ya da seyahatte ise başka bir gün toplanabiliyor. Kaldı ki, Başbakan Yardımcısının istifa söylentilerinin olduğu akşamın sabahında önemsiz bir sağlık sorunu nedeniyle hiçbir merkez bankası başkanı sağlık kontrolüne gitmez. Hele ki yeterince doktor istihdam eden bir kurumda.
Kontrollü gerilim
Ankara son iki gündür ekonomi yönetiminde istifa söylentileri ile çalkalanıyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası başkanı Erdem Başçı’nın istifa ettikleri ve vazgeçirilmeye çalışıldıkları söylentisi idi bu. Ancak istifa edeceği söylenen taraflardan değil, diğer muhataplardan yalanlama geldi. Nedeni de olasılıkla, böyle bir niyetleri olup karşı taraftan yanıt bekliyor olmalarında. Yani olasılıkla yanlış giden işlere karşı ‘rest’ demiş olmaları. Ancak açık etmemek istemelerinin nedeni de, öncesinde bunun sonuçlarını göğüsleyebilecek durumda olmamaları; potansiyel kayıpların peşinen kendilerine fatura edilmesini istemedikleri için olabilir.
Bugünkü koşullarda ekonomi yönetiminde ortaya çıkacak bir istifa, en başta istifa edecekleri ürkütüyor. Bu yüzden, ne Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın, ne de kol kanat gerdiği Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın istifa etme gerekçeleri ve niyetleri fazlasıyla olsa da istifa sonrası ortaya çıkacak sonuçlarından sorumlu tutulma tedirginliği içinde oldukları da çok açık.
O koltukta olanlar ne diyor?
Son bir ayda 6 defa yaylım ateşine tutulan Merkez Bankası’nda görev yapan eski merkez bankası başkanlarına sordum; “siz Erdem Başçı’nın yerinde olsaydınız ne yapardınız?” diye. Biri ‘hemen istifa ederdim’ derken, bir başkası ‘önemli olan duruş göstermektir; neyi yapamayacağımı doğrudan ya da dolayı olarak anlatırdım her defasında’ diyordu.
En son önceki gün Cumhurbaşkanı tarafından son bir ayda altıncı kez eleştirilen Başçı, “yani bize karşı bağımsızlık mücadelesi veriyorsun da başka bir yerlere karşı bir bağımlılığın mı var?” sorusuyla epey rahatsız olmuş olmalı.
“Faiz insin” baskısı uzun vadeli faizleri 1.2 puan yükseltti
Hürriyet Ekonomi Servisi çetelesini çıkarmış; 16 Ocak’tan bu yana Beştepe’den tam 6 kez Merkez Bankası’na yönelik ‘yaylım ateşi’ gelmiş, bu da döviz kurunu zıplatmış. Sadece döviz kuru değil, uzun vadeli faizler de zıpladı bu 6 yaylım ateşi sonrasında. 20 Ocak’ta 10 yıllık tahvil faizleri yüzde 7.05 iken, dün yüzde 8.32’ye kadar yükseldi. Ayrıca, sadece kur ve faizin seviyesinde yükselişler bir tarafa, geniş bir bantta dalgalanması da ayrı bir sorun. Sert iniş çıkışlarla sergilenen mali çalkantı, en çok reel kesimde büyük bir hasar bırakıyor. En basitinden normalde rutin giden bir hammadde alımında bile kayda değer maliyet dalgalanması ortaya çıkıyor.
Kısa vadeli faizleri düşürme baskısı uzun vadeli faizleri yaklaşık 1.2 puan yükseltmiş oldu. Oysa 20 Ocak-26 şubat arası dönemde Merkez Bankası faizleri 0.75 baz puan düşürdü. Bunun özeti çok açık; Merkez Bankası’nın faiz düşürmesi uzun vadeli faizleri aşağı çekmiyor, tersine zamansız ve baskıyla indirilen faizin, asıl düşüşe ihtiyaç olan uzun vadeli faizleri yukarı çekmiş oldu.
Son bir ayda 6 defa politik yaylım ateşi altında olan merkez bankası başkanı normal koşullarda istifa ederdi. Ancak koşullar normal değil; iktidar çevrelerinde kimlerince istifası arzu edilse de, ekonomideki mevcut çalkantıyı derinleştirecektir. Faizi indirerek her şeyi çözme ‘sanrısı’, koltuğa oturacak halefin selefi aratacağı düşüncesini besliyor.
Paylaş