Enflasyonda ‘kayda değer’ düşüş yok

“Yine ve yeniden başlangıca dönüyoruz; faizler yarım-bir puan daha düşük olsun diye, ileride 4-5 puanlık faiz zıplamalarına ulaşan yolun taşlarını döşüyoruz.”

Haberin Devamı

Siyasetçiden sürekli ‘dayak’ yiyen ve de bu yüzden faizi düşürmeyi görüş alanına koymuş bir merkez bankası için beklenenden görece yüksek gelen enflasyon hız kesmez; mutlaka bir bahane bulunur. Dün açıklanan verilerden görüldü ki; enflasyon beklenenden daha yüksek geldi, Haziran ayında fiyatlar yüzde 0.3, yıllıkta ise yüzde 9.16 arttı.
Oysa daha birkaç gün önce açıklanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantı özetlerinde söyleniyordu ki “Baz etkisinin de katkısıyla Haziran ayından itibaren yıllık enflasyonda kayda değer bir düşüş gözleneceği tahmin edilmektedir”. Haziran ayında ‘kayda değer’ bir düşüş yok. Mayıs ayında yüzde 9.66’dan yarım puanlık bir düşüş var; bu da geçen yılın Haziran ayındaki yüksek enflasyon oranının hesaplamadan düşmesiyle (baz etkisi) sağlandı. Zaten bu da beklenen bir gelişmeydi. Gıda fiyatlarında Merkez Bankası’nın beklentiye soktuğu kadar ‘kayda değer’ bir düşüş yok.
Oysa diğer etkilerden arındırılmış (I tanımlı) çekirdek enflasyon hala görece yüksek, biraz düşüş olsa da yıllık yüzde 9.50’nin üzerinde seyrediyor. Çekirdek enflasyon şunun için önemli; mevsimsel ya da kamu eliyle yönlendirilen fiyatlama etkilerinden temizlenmiş genel fiyatlama eğiliminin iyi bir göstergesi. Yani, fiyatlama yapan kesimler, son 5-6 yıldaki eğilimin de üzerinde bir fiyatlama patikasında hareket etmeye başlamışlar.
Ekonomist Dergisi’nin anket verilerine bakılırsa ekonomide genel fotoğrafı daha iyi koklayabilen şirket CEO’larının yüzde 73’ü yılsonu enflasyonunu yüzde 8’in üzerinde tahmin ediyor. Bu Merkez Bankası’nın tahminlerinin de çok üzerinde. Dahası, bu tahminlerin altı da çok boş değil; döviz kuruyla ilgili beklentiler pek de iyi değil. Haziran sonu itibariyle şirket CEO’larının yüzde 55’i yılsonu için dolar kurunu 2.20’nin üzerinde bekliyor.
İşte bu tabloda Merkez Bankası şu ya da bu nedeni bahane ederek faizleri, beklenen yüksek enflasyona görece düşürmeye devam ederse belki de Cumhurbaşkanlığı ve sonraki genel seçimler için fazlasıyla kırılgan bir mali piyasa ve çalkantılı ekonomi zemini yaratıyor olacak. Bunun iyilik olmadığını siyasetçiler gecikmeyle de olsa fark edeceklerdir.
Normal koşullarda bir merkez bankası piyasa teknik analisti gibi enflasyonun nerede zirve yapacağını söylemekten çok, enflasyonu ne zaman nereye getirmeye çalışacağını söyler. Ya da tepki fonksiyonunu açıklar; enflasyon hangi seviyeye gelene kadar faizi ne yapacağının kilometre taşını dizer.
Görünen köy kılavuz istemez; faiz indirim baskısı altındaki Merkez Bankası, yükselen emtia ve enerji fiyatları, kuraklık ve meteorolojik koşullar gerekçeleri ile itirazları savuşturarak faiz indirimlerine devam edebilir. Zaten Başçı’ya güvenerek tahvile yatırım yapan finansal kurumlar da para kazanmak için buna dair beklentileri yeterince seslendiriyorlar. Çünkü siyasetçiler Başçı’ya, Başçı da oyunu piyasalara emanet etti; verim eğrisini yatay tutma sözü verdi. Bu oyuna katılanlar hala faiz indirimi beklerken, enflasyon verisi sonrasında piyasadaki tahvil faizleri yükseliyordu. Peki, bu durumda verim eğrisinin bir ucu yükselirken yatay tutma sözü veren Başçı’nın diğer ucu yani kısa vadeli faizleri artırması gerekmeyecek mi?
Ülkeyi yöneten siyasal kadroların açıklamalarına ve taleplerine, daha da fazlası doğrudan kurumsal baskıya bakılırsa, yine ve yeniden başlangıca dönüyoruz; faizler yarım-bir puan daha düşük olsun diye, ileride 4-5 puanlık faiz zıplamalarına ulaşan yolun taşlarını döşüyoruz.

Enflasyonda ‘kayda değer’ düşüş yok

ugurses@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları