DTH faizlerine de sevinecek miyiz?

KREDİ notunun indirilmesini izleyen ilk haftada, bu indirimin nasıl bir etkisi oldu?

Haberin Devamı


Birincisi, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri 4.3 miyar dolar azaldı, ikincisi de yerleşik olmayanların yani ‘yabancıların’ tuttuğu menkul değer miktarı 604 milyon dolar arttı. Ama siyasetçiler madalyonun tek tarafı ile sevinmeyi tercih etti;“yatırımcı Moody’s’i takmadı”

 

İşin doğrusu hemen ilk hafta ne oldu diye bakarak bir sonuç çıkarmaya çalışmak anlamlı değil, sağlıklı da değil. Sonuçları zamana yayılacak. En basitinden, böyle nota bağlı yatırım yapanların ‘zorunlu çıkış’ halinde genel kuralı ‘bir ay içinde’ diyor.

 

Bankalardaki 5-10 milyar dolarlık döviz hesabı (DTH) azalışından “vatandaş TL’ye döndü” diyerek sevinmek, buradan bir ‘kerteriz’ yaratmak ne kadar doğru? Bankalar, bu hesaplardaki açığı-azalışı yerine koymak isteyecektir değil mi? Peki döviz hesaplarındaki azalışa ‘vatandaş döviz bozdurdu’ diye sevinenler acaba döviz hesaplarına teklif edilen faizlerin neden yükseldiği ile dolar hesaplarının faizlerinin 1-1.5 puanlık artışla neden yüzde 3-3.5’e çıktığı ile de ilgili mi? Bunun da, döviz hesaplarını çekici kıldığı, TL’nin cazibesini azalttığı ve dolarizasyonu desteklediğinin farkındalar mı?

 

Haberin Devamı

Siyasetçilerden beklenen, ‘Moody’s vurdu ama sarsılmadık’ türü durumu hafife alan polemikler yerine, ekonomi politikası için gerekeni yapmaları; Fitch’ten olan tek yatırım sınıfı kredi notunu kaybetmemek için politika önlemleri ortaya koymak mesela.

 

İşte onlar arasında, ekonomi politikasının seyir rotası sayılabilecek Orta Vadeli Program (OVP) gibi politika metinlerinin ciddi biçimde hazırlanması geliyordu.

 

DÜŞÜK NÜFUSLU OVP

 

Geçen hafta Salı günü Orta Vadeli Program 2017-2019 (OVP) Başbakan Binali Yıldırım tarafından açıklandı. Asıl veriler, yani OVP metni cuma günü Kalkınma Bakanlığı’nın web sitesine konuldu.

 

Haberin Devamı

Varsayım ve hedefler, büyümenin hangi dinamiklere dayandırıldığı ve en önemlisi bunların gerçekçi olup olmadığı, o programın kredibilitesini ayakta tutacak yegane unsurlardır.

 

OVP’de 2019’a uzanan vadedeki tahminlerin düşük kura dayanması, gerçekçiliğini suya batırmıştı. Yayımlanan OVP metninde de, özensizliğin bir başka unsuru su yüzüne vuruyordu.

 

OVP yayınlandığında görülüyor ki; ‘pastayı’ tabaklara dağıtacak unsur yani kişi başı geliri hesaplamada kullanılan yıl ortası nüfus sayısı da küçük tutulmuştu. OVP’ye göre Türkiye’nin 2016 yıl ortası nüfusu 78 milyon 559 bin kişi öngörülüyordu.

 

Tamam; henüz elinizde veri olmayan parametreler için varsayım ve tahmin yapmanız gerekir, ancak bu durum öyle değil. TÜİK sitesinde duruyor: 2015 sonu adrese dayalı nüfusumuz 78 milyon 741 bin kişi. Basit bir orantı yapılsa yılda kabaca 820 bin kişi arttığımız varsayımı ile 2016 yıl ortasında 79 milyon 152 bin kişi olmamız beklenir. Oysa OVP, 2016 yıl ortasında bunun altında 78 milyon 559 bin kişi olduğumuzu varsaymış. Düşük varsayım devamında da; 2017, 2018 ve 2019 varsayımlarında da tekrarlanmış.

 

Haberin Devamı

OVP eldeki en son cari nüfus verilerini kullanarak bunların üzerine ileriye tahmin yapmak yerine, TÜİK’in üç yıl önceden ileriye dönük yaptığı nüfus tahminlerini yerleştirmiş. Örneğin, geçen hafta açıklanan OVP’de yer alan 2016 ve 2017 nüfus tahminleri 2014 ve 2015’de de aynen yer alıyordu. Hiç güncellenmeden, değiştirilmeden olduğu gibi kopyalanmış. 

 

Bu ne fark eder? Kişi başı milli gelirde 70-80 dolar daha yüksek bir tahmin yapmayı sağlar. Ancak bunun bu amaçla yapıldığından çok, OVP’nin hazırlama özensizliğinin, ‘kes-yapıştırmacı’ özelliğinin nihai metne yansıması olarak görmek gerekiyor.

 

Orta Vadeli Programlar giderek ‘nominal milli geliri yüzde 10-11’er artır, düşük kur tahmini koy ki dolar cinsi milli gelir yüksek çıksın; ‘büyümenin motoru verimlilik artışı olacak’ yaz, olsun bitsin’ şiarı ile hazırlanıyor. Bu da çalkantılı sularda rota kaybı için yeterince belirsiz bir atmosfer sunuyor.

 

Haberin Devamı

DTH faizlerine de  sevinecek miyiz

Yazarın Tüm Yazıları