Paylaş
Benim yanıtım şurada; aynı anda birçok şeyle uğraşan Merkez Bankası’nın bu dalgayı nasıl karşılayacağına, hangi araçları kullanacağına bağlı. Daha fazlası; bu araçları eli kolu bağlanmadan rahatça kullanıp kullanamayacağına.
MÜDAHALE AMA NASIL?
Döviz kurundan rahatsız olan bir merkez bankasının taktik olarak iki temel adımı doğru biçimde atması gerekiyor. Birincisi, girdiğinde düşürebileceği doğru yeri gözüne kestirmesi gerekiyor. İkincisi ise girdiğinde etkili biçimde müdahale edebilmesi gerekiyor.
Dövize müdahalede iki kanal açılabiliyor; biri düzenli döviz satım ihaleleri yapmak, diğeri ise doğrudan bankalararası piyasaya girerek satış yapmak.
Merkez Bankası döviz satım ihalelerinde pek de duruşunu değiştirmiş değil, sadece yöntemi değiştirdi. Her gün sattığı döviz miktarı 40 milyon dolar seviyesinde, bunu yüzde 50 artırabiliyor. Döviz satım ihaleleri, hem piyasaya küçük de olsa döviz likiditesi sağlamanın bir yolu, hem de gelen talebi ölçmenin bir aracı.
Doğrudan döviz satışı, döviz kurunda altı pek de dolu olmayan ‘köpüğü’ piyasaya göstermek ve sonrasında da kurun düşüşüne kapı açmak için önemli bir araç. Ancak, yanlış zamanda, yanlış kur seviyesinde yapılacak bir müdahale, güçlü bir döviz talebi üzerindeki ‘battaniyeyi’ kaldırmaya da dönüşebilir. Bu durumda müdahaleyi ‘eline yüzüne bulaştırmak’ olarak tanımlanabilir. Geçen yıl 23 Ocak’taki 3.1 milyar dolarlık doğrudan döviz müdahalesi Merkez Bankası’nın tarihteki en kötü ve başarısız müdahalesi olarak tarihe geçmişti. Müdahale sonucunda kur 1 kuruş dahi düşürülememişti.
TL’SİZ KURU DİZGİNLEMEK MÜMKÜN MÜ?
Başarılı bir döviz müdahalesinin en temel koşulu; TL piyasasında buna yeterli sıkılaştırmayı yapmış olması gerekiyor. Daha açık haliyle, günlük yüzde 2 yükseliş sergileyen bir döviz kuru varken, bir yandan da yüzde 7.5’la piyasaya TL verirse yükselişi beslemiş olur. Bu yüzden, Merkez Bankası’nın rahatsız olduğu bir kur yükselişini frenlemek için ikili sıkıştırmaya gitmesi kaçınılmaz. Bunun yolu da, ucuz fonlama kanalını kısarak, kendi parasını pahalı hale getirmek.
Merkez Bankası henüz yeni faiz indirdi; piyasaya ana kanal olan haftalık repo yoluyla yüzde 7.5’le para veriyor. Sıkılaştırmak istediğinde ise bu ana kanaldan verdiğini azaltarak, yüzde 10.75’e dek uzanan gecelik faizle para verme kanalını açma olanağını da var. Böylece, bugünlerde yüzde 7.60’lara gerileyen ortalama fonlama faizinin yukarı itilmesi gerekebilir.
TL sıkılaştırmasını yapmadan döviz satmaya kalkışan Merkez Bankası’nın rezerv eritmeye başlayacağını, bunun da yeniden ‘rezervler yeterli mi?’ tartışmasını başlatacağı, bunun da kura yeni bir baskı yükleyeceği tahmin edilebilir.
FAİZ İNDİRME FAİZ YÜKSELTMEYE SAVRULMA
Geride kalan 48 günde, faiz indirme baskısı yapılan Merkez Bankası’nın kuru dizginlemek için faizi yükseltmesi aşamasına doğru yaklaşıyoruz.
Hatırlayalım; Merkez Bankası, 28 Ocak 2014 günü, kuru dizginleyemediği için faizleri 4-5 puan yükseltmek zorunda kalmıştı. Dün, o tarihte zirve olan kur sepeti 2.77’ye çok yakın bir yere 2.73’e gelindi. Merkez Bankası’nın faizleri ise o gün artırılmış olan oranlara göre tavanda 1.25, politika faizinde ise 2.5 puan aşağıda.
Konuştuğum bankacılar, bugün gelinen yerde yabancı yatırım bankalarının Türkiye’ye bakış açılarının epey bozulduğunu, Merkez Bankası’na dönük politik baskının biraz dengelenme çabasındaki ülke ekonomisinde ‘şirazeyi kaydırdığını’ anlatıyorlar.
Paylaş