Paylaş
MERKEZ Bankası’nın karar verici organı Para Politikası Kurulu (PPK) dün tüm kısa vadeli faiz oranlarını değiştirmeden sabit tutma kararı verdi. Haftalık repo faizi yüzde 7.50’da, gecelik borç verme faizi ise yüzde 8.25’te tutuldu. Bankanın bu iki kanaldan piyasaya verdiği paranın ortalama faizi ise yüzde 7.75’de bulunuyor. Bankanın açıklamasının ardından 3.07 lira seviyelerinde olan dolar 3.0518 liraya kadar geriledi. Bankanın açıklamasında, neden bu kararın alındığına ilişin olarak iki nokta ortaya çıkıyor; biri finansal koşullarda yeterince gevşetme yapıldığı, diğeri ise son dönemde döviz kurundaki yükseliş eğilimi.
Birincisi, Merkez Bankası hem kendisinin yeterince gevşettiğini, hem de BDDK’nın kredi kartındaki limitleri gevşettiğini, “Parasal koşullardaki sıkılığın azalması ve makro ihtiyati alandaki düzenlemeler genel finansal koşulları desteklemektedir” diyerek not düşüyor.
İkincisi, banka geçen ay olduğu gibi ekonomide toplam talepteki yavaşlamanın çekirdek enflasyonda kademeli düşüşü destekleyeceğini söylüyor, ama gıdadaki fiyat düşüşünün enflasyondaki düşüşe desteği konusunda fikrini değiştirmiş. Geçen ay “gıda fiyatlarındaki aşağı yönlü seyrin de etkisiyle kısa vadede enflasyonda düşüş öngörülmektedir” sözleri metinden çıkarılmış. Asıl, döviz kurundaki gelişmelerin yani artışın ‘enflasyon görünümündeki’ iyileşmeyi sınırladığı ve temkinli durmayı gerektirdiğini not düşüyor.
İTİBAR KAYBI
Belli ki; döviz kurundaki artış ve bankanın gıda fiyatlarındaki ay içi gelişmeler “burada duralım” düşüncesine getirmiş.
Buraya kadar bu gerekçeler anlaşılabilir. Bana kalırsa faiz indiriminde durmak için çok geç kalındı.
Banka karar alırken tartışılması gereken asıl başka bir sorun var; dün Merkez Bankası faizleri değiştirmedi ama, bunun böyle olacağının 24 saat öncesinden ortalığa dökülmesiyle fena itibar kaybetti.
Kur baskısı nedeniyle faiz indirimi yapmadan durması doğru; ama bu kararın önceden ortalığa dökülmesi yanlış oldu. Mali piyasalardaki analist ve ekonomistlerin önemli bir bölümü, döviz kurundaki artışa karşın hâlâ “Merkez Bankası faizleri çeyrek puan düşürür” beklentisini korurken, önceki gün Ankara’dan bir danışmanın “bu defa pas geçebilir” sözleri Merkez Bankası’nın kararının açıklanmasından 24 saat önce gündeme düşmüştü. Belli ki ekonomi yönetiminde sorumluluğu olmayanlar bile kur yükselişine fren koymak için “sözlü müdahale” çabasına girişiyorlar. Oysa bugüne kadar Merkez Bankası ne karar alırsa alsın, Ankara’da hiçbir siyasetçi ya da danışman potansiyel kararın ne olacağını, olabileceğini fısıldamadı. Gönüllerinden geçeni söylemek başka, potansiyeli söylemek başka.
PEKİ BUNDAN SONRASI?
MERKEZ Bankası’nın açıklamasında, “Kurul, para politikasında sadeleşme sürecindeki bir sonraki adımın yönü ve zamanlamasının verilere göre şekilleneceğini belirtmiştir” notu düşülmüş. Açıklama metni bize, “kurdaki seyir nedeniyle durdum, sakinleşirse devam edeceğim” mesajı veriyor. İşin doğrusu; Merkez Bankası fazlasıyla faiz indirdiği gibi indirime fren koymak için de geç kaldı. Dövizdeki arbitraj kapısı da kura baskı yarattı.
Birincisi Başkan Murat Çetinkaya ve yeni ekibi göreve başladıktan sonra ‘sadeleşme’ ambalajlı faiz indirimlerine devam edildi; kısa-uzun vadeli faiz farkı açıldı. Pozitif eğimli bir getiri eğrisi demek olan böyle bir farka bakanın çıkaracağı sonuç şudur: Enflasyonun yükseleceği bir gelecek görünümü. İkincisi de, geçen gün yazdığım gibi; bir arbitraj kapısı açılarak, bankaların ellerinde ne var ne yok Merkez Bankası’na döviz götüreceği bir likidite penceresi sonunda, bankaların müşterine teklif ettiği dolar hesaplarının faizini yüzde 3.5-4 arasına çekti. Dolarizasyonun hızlanma kapısı açıldı. Aynı zamanda bu, bankaların elinde daha az döviz likiditesi bıraktığından, bu kur üzerine de baskı yaratıyor. Merkez Bankası’na yeni atanan üst yönetim, bu işten para kazanan bankacıların bile uyarısını hafife almaya devam ediyor.
Paylaş