Paylaş
Türkiye’ye ‘yatırım sınıfı’ not veren iki kuruluştan biri (Moody’s) görünümü ‘negatif’ olarak belirlemişti. Not açıklamayı 3 ay sonraya erteledi. Diğeri ise (Fitch) yaptığı açıklamada, ‘bu gidişle not düşer’ diyor. Üçüncüsü ise (S&P) ‘Biz zaten notunuzu yükseltmemiştik, durum değişmedi’ havasında.
Özellikle politik risklere yapılan işaret, şöyle bir şaşkınlık yaratıyor; nasıl olur da yakın geçmişte sandık sonuçlarıyla da teyit edilen tek parti iktidarında, politik riskten bahsedilebilir? Siyasal istikrarı ‘tek parti iktidarı’ olarak tanımlayanlar için tabii ki sürpriz bu. Özellikle anayasal güçlerin felç olduğu bir tablo, politika kadar ekonomi yönetiminde de ‘ortak aklın’ kaybedildiği unutuluyor.
Oysa kredi dereceleme kuruluşlarının artık kıyısından köşesinden dillendirmeye başladıkları unsur; kötü yönetim riski ve öngörülebilirliğin ortadan kalkmasıdır. Kötü yönetişimin ekonomide sorunlara yol açması riski gözle görülür biçimde artıyor. Küçük parçalardan bütüne ulaşmak mümkün; akil politikacılar yerine absürt fikirlerle ekonomi politikası önerileri olanların el üstünde tutulması, Merkez Bankası’na olmadığı kadar baskı ve yıldırma politikasının izlenmesi.
Son dönemde bu riskler artarken, siyasetçilerin de; hem bu kuruluşların verdiği notlara dayanarak borçlanma yapan Hazine’nin kaynaklarıyla bitirilen yatırımlarla övünmesi, hem de nota ilişkin değerlendirmelerine kızmaları şaşırtmıyor.
Küresel koşulların artık Türkiye’nin aleyhine işlediği bir dönemde, doğrudan yatırımcıları ama dolaylı olarak da bizi uyaranlarla ‘yel değirmeni’ savaşının anlamı yok. Tersine risk algısının ne olduğunu iyi anlayıp buna uygun biçimde politika adımları atmak en doğrusu.
Henüz Moody’s açıklama yapmadan ‘göreceksiniz notumuzu düşürecekler, bunun arkasında da siyasi nedenler var’ diye önden koşan bakanlar, parti yöneticileri mali piyasaları karıştırmakta, o çok maharetli ‘dış mihraka’ ihtiyaç bırakmadılar.
Bu işe yaradı mı? Bence evet, olası bir not indirimi muhtemelen püskürtüldü. Öyle ki; Moody’s, 8 Ağustos’ta açıklayacağı notu üç ay sonraya, 5 Aralık tarihine bıraktı. Moody’s dereceleme kuruluşu, Nisan ayında Türkiye’ye verdiği ‘yatırım sınıfı’ notu korumuş, ancak görünümü negatif izlemeye çevirmişti. Bunun anlamı; ekonomi ve siyasette gelişmeler böyle seyrederse not indirimi yolda demekti.
Önceki gün, bir başka dereceleme şirketi Fitch de seçim sonucuna dair bir açıklama yaptı. Dereceleme şirketleri önemli gelişmeler, olaylar sonrasında bu tür açıklama notu yayımlıyorlar. Bunda tuhaf bir durum yok. Fitch de, Türkiye’nin dış şoklara karşı dayanıklı olduğunu bir taraftan not ederken; politik risklerin, hükümetin etkinliğinde ve politika öngörülebilirliğine ters etki ortaya çıkarması halinde not indirimine uzanacak bir kredi notuna zayıflığı yarattığına işaret ediyor. Bu, ekonomi politikasına ve yönetimine dair endişelerin örtülü biçimde ama kuvvetle belirtildiği bir açıklama. Son 6 aydaki tartışmalara, ekonomi yönetiminde akil havanın örselenmesine bakılırsa ciddi bir uyarı. Fitch de kredi notumuzu 3 Ekim tarihinde açıklayacak.
Kredi dereceleme şirketleri, değerlendirme yaptıkları şirket ya da ülkenin hem güçlü, hem de zayıf yanlarına vurgu yapıyor. Kırılganlık ve risklere işaret ediyorlar. Politikacıların, hem piyasalardan borç almaya devam edip, hem de hoşlanmadıkları değerlendirmeler için dereceleme şirketlerine kızma lüksü yok.
Bakanlar, parti yöneticileri dereceleme şirketlerine kızadursunlar; asıl o şirketleri para ödeyerek dinleyen fon sahiplerinin ne yaptıkları, ne yapacakları çok daha önemli. O taraftan bakınca da, işlerin pek de sevimli gitmediği söylenebilir. Kısa vadede mali piyasaların görünümü bunun iyi bir göstergesi. Merkez Bankası kısa vadeli faizleri düşük tutsa da, uzun vadeli faizler yükseldi.
İş her zaman dönüp dolaşıp sonunda döviz kurunun seviyesine gelecektir. Kur arttıkça Merkez Bankası’nda alarm zilleri çalmaya başlayacak, piyasaya verilen likidite kısılmaya başlanacak, bu da kısa vadeli faizleri yükseltecektir.
Ona buna kızarak zaman geçiren, ‘yel değirmeni savaşı’ yürüten siyasetçiler, ekonomi politikasına nasıl bir yeni çerçeve çizilebileceğine enerji harcasalar, zor küresel konjonktürü aşmamıza epey yararı olacak.
Paylaş