Paylaş
Bir merkez bankası düşünün ki; daha geçen ay ‘enflasyon tavan yaptı, bundan sonra kayda değer bir düşüş olacak’ desin ve faiz indirsin, ama enflasyondaki gerçekleşme böyle olmasın. Bir ay sonraki faiz karar toplantısında bu sözleri metinden çıkarıp “enflasyon düşüş hızını sınırlayan temel faktör gıda fiyatlarındaki yüksek seyir olmuştur” desin ve yine faiz indirsin.
Merkez Bankası dün, piyasaya verdiği paranın faizini yarım puan indirerek yüzde 8.25’e çekti. Aynı zamanda, faiz koridoru olarak tanımlanan yüzde 12’lik gecelik borç verme faizini (tavan) değiştirmeden, gecelik borç alma faizini (taban) yüzde 8’den yüzde 7.50’ye çekti.
Böylece Başbakan Erdoğan’ın 23 Mayıs’ta Merkez Bankası ve Erdem Başçı’ya adreslenen ‘kendine çeki düzen versin’ sözünü ettiği o günden itibaren iki ayda fonlama faizi 1.25 puan, gecelik faizler de 2 puan düşürülmüş oldu.
Hem açıklama metni, hem de faiz kararı şunu söylüyor; Merkez Bankası faiz indiriyor ama bu hareketin doğruluğuna kendisi de inanmıyor. Yani dört bir yandan gelen politik baskının sonucu olarak yaptığını bizlerin anlayışına bırakıyor.
Nereden çıkarıyoruz bunu? Şuradan; hem daha bir ay öncekinde yer alan kuvvetli bir enflasyon düşüşü olacağı vurgusunu açıklama metninden çıkarmasından ve ileriye dönük bir vurgu koymamasından belli, hem de faiz koridorunun tabanını yarım puan aşağı çekerken, tavana dokunmadan aynı yerde bırakmasından belli. Özeti şu; Merkez Bankası çok da uzak olmayan bir gelecekte faiz artırma olasılığını güçlü görüyor olmalı ki tavan faizi aşağı çekmiyor. Ne de olsa, piyasaya verdiği likiditeyi kısarak bankaları gecelik vadede daha pahalıdan borçlanmaya zorlayacak bir mekanizması var elinde. Bu nedenle, gündelik likidite operasyonları ile faizleri yeniden yüzde 12’ye getirme olasılığını hiç de az bulmuyor olmalı.
Geçmişte hem de çok uzak değil 2011’de faiz indirim süreci yaşanırken, hem kendi fonlama faizini düşürüp, hem de koridor faizlerini beraberce aşağı çekerken; Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ‘faiz oranlarının simetrik bir koridor içinde yer almasından’ bahsetmişti. Dolayısıyla, faiz indirimleri de koridorda simetrik biçimde orantılı olmuştu.
Merkez Bankası mali piyasaya, para kazanacakları faiz indirimi ‘havucunu’ sunuyor, piyasa bu ‘havuçla’ faiz indirimini enflasyondan ayrı biçimde lezzetle kabul ediyor. Çünkü faiz düşüşü para kazandırıyor. Sonra bu ‘bakın piyasa beklentisi dahilinde’ diyerek normalleştiriliyor.
Oysa faiz kararının enflasyonla, enflasyon bekleyişleri dikkate alınarak alındığına dair bir vurgu yok, zaten olamaz da. Olsaydı faiz indirmemesi gerekiyordu. Vadelere göre faiz oranlarını gösteren verim eğrisi gösteriyor ki; gelecekte enflasyonda düşüş beklenmiyor. Ama Merkez Bankası hala verim eğrisi yatay olduğu sürece faiz indireceğini işaret ediyor. Oysa verim eğrisi pozitif eğimli; yani vade uzadıkça daha yüksek bir faiz söz konusu.
Görev süresi gelecek yıl dolan ancak Başbakan’ın o sözlerinden sonra o koltukta otursa da artık işlevsiz kalan Erdem Başçı, görev süresinin son yılında enflasyonu hedefe getirmeyi arzu ettiğini söylemişti. Görünün şu; ne enflasyon beklentileri, ne de verim eğrisi önümüzdeki iki yıl içinde enflasyonun yüzde 5’e düşeceği bir görünümde değil. Başçı da muhtemelen Durmuş Yılmaz’dan devraldığı enflasyon seviyesini daha yüksek bir enflasyon oranıyla selefine devredecek görünüyor.
ugurses@hurriyet.com.tr
Paylaş