Büyüme ve bölüşüm sorunlu ekonomik model sürdürülemez

“2007 sonrası sonuç; gelir artış oranı düştü, gelir eşitsizliğinde mesafe alınamadı.”

Haberin Devamı

2001 krizi sonrasını izleyen dönemde, işler yoluna girdikten sonra da bir türlü, gelir eşitsizliğine ne yapılacağı sorusu politika yapıcıların ekonomik ve sosyal politika çerçeveleri içine girmedi.
Türkiye gerçekten de ilginç bir ülke, gelir dağılımı eşitsizliği üzerine epeydir yapılmayan bilimsel bir çalışmayı gelir eşitsizliği yükü altında ezilen en yoksul yüzde 20’nin kurumsal temsilcileri örneğin sendikalar değil de ‘en zengin yüzde 1’ sayılan işveren örgütü TÜSİAD yapıyor. Hem de Türkiye’nin ekonomik büyüme modelinin teklemeye başladığı son birkaç yıldır, politika yapıcıların öncelik sıralamasında gözden kaybolmasın diye, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde kamuoyunun dikkatini buraya toplamak için.
Türkiye’de Bireysel Gelir Dağılımı Eşitsizlikleri başlıklı raporu, Doç. Dr. Raziye Selim, Prof. Dr. Öner Günçavdı ve Dr. Ayşe Aylin Bayar TÜSİAD için hazırlamış.
Raporun özeti şu; Türkiye’de bireysel gelir eşitsizliği, 2001 reformları sayesinde 2002-2007 arasında enflasyon düşüşüne bağlı olarak gelir eşitsizliğinde kısmen düzelme yaratmış, 2007-2011 arasında düzelme durmuş, minimal bozulma bile olmuş. Kaynağı da emek gelirleri arasındaki eşitsizliğin katkısındaki büyüme.
İlk dönemde enflasyon düşüşü faiz düşüşüne yol açtığından, faiz gelirlerinin azalmasına yol açmış, bu da en zengin yüzde 20’lik dilimin gelirden aldığı payı 2002’de yüzde 49.8’den 2007’de yüzde 43.7’ye düşürmüş. 2011’e gelindiğinde ise yüzde 44.8’e çıkmış. Oysa en yoksul yüzde 20’nin gelirden aldığı pay 2002’de yüzde 5.3’den 2007’ye yüzde 6’ya gelirken, 2011’de yüzde 6.1 olabilmiş.
Özetin özeti şu; en yoksul dilimlerdeki iyileşmeden değil, en zengin dilimdeki gelir kaybından dolayı, ‘uçurum’ azalmış. Araştırmacılar gelir eşitsizliği ölçütü olan Gini katsayısının 2005’de 0.43’den 2007’ye 0.40’a düştüğünü, 2011’de ise yine 0.40’da kaldığını hesaplıyorlar. Eşitsizliğe katkıda toplam gelirler içinde faiz gelirlerinin payının yüzde 1’in altında olduğu, emek gelirlerinin ise toplam yüzde 60’a yakın payının olduğu dikkate alınırsa eşitsizlik sorununda odağın burası olduğu unutulmamalı.
2007 sonrası dönemin, Türkiye’de hem ekonomik olarak hem de politik olarak iniş çıkışların, çalkantıların olduğu bir dönem olduğu malum. Reformlar duraklatıldı, ekonomik büyüme yavaşladı, hükümet politik kutuplaşmayı artırdı. Sonuç; gelir artış oranı düştü, gelir eşitsizliğinde mesafe alınamadı.


Büyüme ve bölüşüm sorunlu ekonomik model sürdürülemez

Haberin Devamı

***
Türkiye ekonomisi 2001 krizi sonrasında bir süre Derviş reformları ve IMF programı ile 2007 sonrasında ise bol küresel likidite (sıcak para) ile ekonomik büyümesini sağladı.
2007 sonrası Başta Başbakan Erdoğan ve hükümet içindeki kimi bakanlar, ekonomi politikasını ‘kur ve faiz’ çerçevesine sıkıştırırken, yeni bir ekonomik modelin nasıl kurulabileceği ve dış finansman sorununa kalıcı olarak nasıl çözüm bulunacağı, bu modelin sürdürülebilirliği ile bölüşümde iyileşme üzerine, hangi reformlara ihtiyaç olduğu üzerine kafa yorulmadı. Portföy yatırımları gibi kısa vadeli kaynaklarla dönen ekonomi, 2010 sonrası sert iniş çıkışlar, enflasyon, mali çalkantılarla yüz yüze kaldı.
Son 4 yılda, yıllık ortalama 60 milyar dolar cari açık veren Türkiye, her yıl ortalama net 10 milyar dolar doğrudan yatırım alabildi. Peki, bu normal mi? Cari açığın finansmanını neden başka ülkeler gibi daha yüksek bir doğrudan yatırım alarak yapamıyoruz? Sorunun yanıtı; 2007 sonrasında savsaklanan reformlarda, politik kutuplaşmada, hukukun üstünlüğünün tek siyasal iradenin gölgesinde kalmasında, güçler ayrımının giderek etkisiz bırakılmasında.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNCTAD verilerine göre; Türkiye son 10 yılda gelişen ülkelere akan doğrudan yatırımlarda payını sorunlarına katkı sağlayacak ölçüde artıramadı. 2004 yılında gelişen ülkeler gelen 284 milyar dolardan yüzde 1 pay alan Türkiye, 2013’de gelen 778 milyar doların yüzde sadece 1.7’sini alabiliyor. Türkiye ile aynı grupta değerlendirilen diğer gelişen ülkelerin ise paylarını 2’şer puana yakın artırdıkları görülüyor.
Hep beraber soralım; kalıcı finansman sağlamada başka ülkelerin neden gerisinde kaldık?


Büyüme ve bölüşüm sorunlu ekonomik model sürdürülemez

Haberin Devamı

ugurses@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları