Paylaş
Malum gözler Brezilya’daki Dünya Kupası’nda. Turnuvanın iki Portekizce konuşan ülkesi de elendi; Portekiz ilk elemelerde ayrıldı, Brezilya ise yarı finalde. Ama Brezilya’nın şaşırtıcı biçimde elenmesinin ardından, endişe verici bir başka haber dün Portekiz’den geldi. Portekiz milli takımının başarılı futbolcusu Cristiano Ronaldo’nun yıllardır reklam yüzü olduğu banka zor durumda. Bu haber, Avrupa’da eski kaygıları su yüzüne çıkarıverdi.
Önceki gün Portekiz’in en büyük bankası olan Banco Espirito Santo’nun (BES) çoğunluk hissedarı olan Espirito Santo Financal Grubu’nun zorluğa düştüğünün açıklanması ile dün borsada hisselerinin işlemi durduruldu. Yüzde 25 hisse ile bankanın çoğunluk hissedarı olan grubun, daha önce yaptığı tahvil borçlanmasından vadesi gelen kimi ödemelerini yapamadığı anlaşılıyor. Bunun da bankanın durumunu etkilemesi söz konusu. Dereceleme şirketi Moody’s, grubun kredi notunu üç kademe aşağı çekerek ‘Caa2’ seviyesine düşürdü.
Haberin yayılmasıyla, eski ‘kâbusun’ geri dönmesinden de korkuluyor. O kâbus, 2011 sonrası Yunanistan’la başlayan ve devamında Portekiz, İspanya, İtalya’yı sarsan mali çalkantı ve ekonomik durgunluk süreci.
Portekiz’de yeniden bir banka kriziyle başlayabilecek bir kıvılcım, bu ülkeden en çok alacaklı olan ve de hassas durumdaki İspanyol bankalarına atlayabilir, buradan da yeniden 2012 çalkantısına geri dönmek işten bile değil.
Dün bu haberle birlikte, tüm Avrupa borsalarında sert düşüşler olurken, fonların ‘güvenli liman’ varlıklara kaydığı gözlendi; ABD tahvillerinin faizi düşerken, altın fiyatları yükseldi.
İşin doğrusu, Avrupa’da son 2 yıldır bir Akdenizli şovu vardı ve bu Kuzeylilerin de çok hoşuna gitmişti. O Akdenizli Avrupa Merkez Bankası (ECB) başkanı Mario Draghi idi. Bankanın başına geçtikten sonra bolca likidite verdi piyasaya ve ‘ne gerekiyorsa yapacağız’ dedi. Sonrasında ise İtalya, İspanya ve Portekiz gibi tüm çevre ülkelerin kamu tahvillerine alım geldi, faizleri düştü; bu da o ülkeler üzerindeki finansal piyasa baskısını azalttı.
Draghi liderliğindeki Avrupa Merkez Bankası’nın manevrasına bankacılık birliği kurulmasına dönük adımlar da eşlik edince, Avrupa’nın sorunlu bankacılık kesiminin yeniden sermayelendirilmesi, zayıf olanların tasfiye edilmesi yönünde beklentiler de kuvvetlendi. Ancak hala görülüyor ki; Avrupa’da mali sistem sağlığına kavuşmadan çoğu kuruluş bilanço borçlarına yenisini eklemek bir tarafa, azaltamaya devam ediyor.
Euro Bölgesi’nde bankalar batıklarını temizlemeden, sağlıklı bir sermaye yapısına ulaşmadan sadece orada değil, küresel ekonomi için rahat bir uyku olamayacak. Portekiz’deki gibi her küçük bir sarsıntı, kabusu geri getirmek için yetebiliyor.
Banco Espirito Santo’nun Ronaldo’lu reklamlarında “Ronaldo son 10 yılda çok değişti ama bankasını değiştirmedi” deniliyordu. Ronaldo, 2012 krizi sırasında da, bankanın uzun vadeli kaynak sağlayabilmesi için potansiyel müşterilere “kendinize yatırım yapın” sloganıyla 5 yıl vadeli mevduat açmalarını öneriyordu. Son 3 yılda hiçbir şey değişmedi, sadece Avrupa’daki sorunlar uyutuldu. Evet; her bakımdan Portekiz küçük, ama Euro Bölgesi’ndeki bankacılık krizini tetiklemek için yeterince büyük dalga yaratabilecek bir konumda.
ugurses@hurriyet.com.tr
Paylaş