Paylaş
Neden mi dikkatimi çekti? Ekonomik krizler en başta genç kesimi vuruyor. Hem de onların hayallerini, geleceğe bakışını. İşte Akdeniz kuşağında yer alan İtalya, 2008 küresel krizinin en sert yan etkilerinden biriyle yüz yüze; genç kesimde yüksek işsizlik ve tek başına hayat kuramama, geçinememe olgusu.
Bakın önce o sayılara bakalım. İtalyan Ulusal İstatistik Enstitüsü’nün yayınladığı 2017 raporunda, 35 yaş altındaki 10 İtalyan yurttaşından 7’sinin ailesi yani ana ve babası ile birlikte yaşadığı yer alıyordu.
İstatistikler, İtalya’da 2008 öncesinde her yıl 250 bin evlilik yapılırken, kriz sonrası bunun hızla 200 bini altına düştüğünü gösteriyor. En çok Avrupa’yı, burada da en çok Akdeniz kuşağını etkileyen küresel ekonomik kriz, toplum yaşamını ve refahını etkiliyor. Bunun da geleceğe bakışı değiştirdiği, siyasal sonuçları olduğuna da tanık oluyoruz.
İtalya’daki krizin en belirgin yansıması, anne babası ile yaşayan bireylerin oranında hissediliyor; bu oran 15-29 yaş arasında yüzde 80’de. Türkiye’de ise aynı yaş diliminde bu oranın yüzde 60.4 olduğunu not edelim. 2007’deki yüzde 61.7’ye bakarak, çok az bir düşüş olduğu görülüyor.
15-29 yaş grubunda aileleri ile yaşayanların oranında belli ülkelerdeki artış 2008 krizinin etkilerini gösteriyor; ‘kuşlar yuvada kalıyor, yuvaya geri dönüyor’. En yüksek Fransa’daki gençlerde görülmüş; 2007’de bu yaş dilimindeki gençlerin yüzde 41’i aileleri ile birlikte yaşarken, 2015’te yüzde 53.5’e çıkmış. Macaristan, İtalya ve Yunanistan ‘eve dönüşte’ ilk sıraları paylaşıyor.
Dün 19 Mayıs; Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramı idi, kimi illerde kutlama yasakları vardı. Gerekçe yine bildik; güvenlik. Ama siyasetçiler gençliğe ve onların geleceğine dair hamasi konuşmalar yaptılar. Mealen gençlere söylenen ise hep “sen dur, senin için neyin doğru olduğunu biz söyleriz” tonunda.
Büyük ülke sayılmak istiyoruz ama ‘atıl gençliğe’ yasaklı bir ülke sunmaktan öte adım atmıyoruz. ‘Atıl gençlik’ çünkü 2015 itibariyle; ne işte ne de okulda olmayan gençlerin (15-29 yaş dilimi) oranında yüzde 29.8 ile OECD şampiyonuyuz. Bu oran 2007-2015 arası dönemde düşüyor olsa da çok yüksek.
Türkiye’yi izleyen OECD ülkeleri; 2008 sonrasında derin bir ekonomik krize giren ve pek de toparladıkları söylenemeyen İtalya, Yunanistan ve İspanya geliyor. Sırasıyla yüzde 26.9, yüzde 24.7 ve yüzde 22.7 ile. Tamamı da işsizlikteki artıştan geliyor. İşini kaybeden ana babası ile yaşamaya başlıyor.
Örneğin 2015 itibariyle Türkiye’de 15-29 yaş dilimindeki gençlerin yüzde 6’sı işsiz iken, yüzde 23.8’i ne işgücünde ne de okul ya da eğitimde. Türkiye’deki yüksek oran, işgücüne katılımın da düşük olduğunu gösteriyor. Oysa yüksek oranda Türkiye’yi izleyen ikinci ülke olan İtalya’da; yüzde 11.4’ü işsiz, yüzde 15.5’i ne işgücünde ne de okulda.
Bu oranlara sadece erkeklere bakılsaydı; Türkiye yüzde 15’lik bir oranla, diğer OECD ülkeleri içindeki sıralamanın içinde ‘normal’ biçimde kaybolup ‘arazi olacaktı’. Ama öyle çarpıcı bir tablo var ki; OECD’nin grafikleri de tabloları da ‘bağırıyor’. O da Türkiye’de 15-29 yaş grubunda olup da ne işte çalışan, ne de okul ya da eğitimde olmayan kadınların oranında: Yüzde 42.8 ile yüz kızartıcı bir ‘şampiyonluk’ var orada.
Genç bir kuşağın yarısı olan kadınların da neredeyse yarısı ‘boşta’ demek. Kadınlarını evlendirip, eve mahkum eden bir toplumun geleceğe bakışı parlak olabilir mi? Böyle bir toplumun erkekleri özgüvenli olabilir mi?
İtalyanların sorunu derin bir ekonomik kriz. Bu yüzden ana babaları ile aynı eve kapanmışlar. Bizim derdimiz ne? Neden genç kuşak kadınların yarısı; ne işgücünde, ne de okulda ve eğitimde değil?
Genç kuşağın geleceğe bakışı umutla olur; umudunu kaybeden toplum bireylerini umutsuzlukla çevrelemek bizatihi toplumun kendisine, gelecek hayallerine zarar veriyor.
Paylaş