Paylaş
Bütçe olanakları ile yapılan altyapı projeleri giderek “yap-işlet-devret” modeline döndü. Çünkü bütçe olanakları çerçevesinde orta vadede yapılabilecek bu projelerin, oya tahvil edilebilmesi için kısa sürede bitirilmesi ve hayata geçmesi istendi. Özetle, bugünkü oy hesabı için gelecekteki bütçe gelirleri bugünden “temlik” edildi, rehin edildi. Bu da geçiş, yolcu ve hasta sayısına verilen garantilerle oldu. Yetmedi ilk ihale koşullarına göre işi alan müteahhitlere finansman garantileri de verildi.
24 Haziran Cumhurbaşkanı seçiminde de köprü tartışması en önde gelen gündem maddesi. Muharrem İnce ve Recep Tayyip Erdoğan arasındaki söz düellosunda “köprü yapabilme” konusu tartışılıyor.
İnce’nin Erdoğan’a yanıtı dikkatimi çekti; “Demirel’in yaptığı köprüden 11 TL’ye geçiliyor da senin yaptığın köprüden neden 114 TL’ye geçiliyor?” diyordu. İnce, 2. Sınıf araç geçişine, yani minibüs geçiş ücretine işaret ediyor.
Habertürk TV’de de aynı konuyu dile getirirken bir gazeteci aradaki farkın “amortismandan” kaynaklanabileceği gerekçesini ortaya atınca İnce “Demirel’in köprüsü ilk açıldığında da 114 TL gibi yüksek bir bedel mi ödüyorduk?” diyerek karşıladı.
Sahi nasıldı?
1973’te İstanbul’un iki yakasını bağlayan Boğaziçi Köprüsü hizmete açıldığında alınan geçiş ücreti 10 TL imiş. Bu bedeli aradan geçen yıllardaki enflasyonu ve 6 sıfır atılmasını dikkate alarak bugünkü değere taşıdığımızda 12.76 TL ediyor. Bugün ise aynı köprüden geçiş ücreti en düşük 8.25, minibüs geçiş ücreti ise 11.25 TL. Aradan geçen 45 yılda köprünün çoktan kendini amorti ettiği hesaba katılırsa bugünkü ücretin çok daha düşük olması gerekirdi.
Yeni yapılan Yavuz Sultan Selim (YSS) Köprüsü’nden geçiş ise yine paralı otoyola girmeden olanaksız. Bunun en düşük ücreti de tek yönlü olarak otomobil için 19.75, minibüs için 28.10 TL.
Demirel’in ve Özal’ın yaptığı köprülerden “gidiş dönüş” otomobiller için 8.25, minibüsler için 11.25 iken, YSS Köprüsü’nden gidiş dönüş bedeli 39.50 ve 56.20 ediyor. Bu geçiş, “Demirel’in yaptığı köprünün” ücretinin de 4.5-5 katı.
Asıl Osman Gazi Köprüsü, iktisat fakültelerinde “ekonomide dışsallık” konusu anlatılırken kötü örnek olarak okutulacak türden çarpıcı bir proje.
Köprü ve Gebze-İzmir otoyolu aynı “paket” içinde olmak üzere, yapımcı ve işleticilere “köprü ücret ve geçişlerine taahhüt edilen gelir ile otoyolu finanse etme” gibi tuhaf bir model. Böylece önce köprü hayata geçiriliyor; verilen çok yüksek bir geçiş bedeli ve yüksek sayıda geçiş taahhüdü ile uzun süreli bir gelir garantisi sağlanıyor. Bununla “ön yüklemeli köprü geliriyle” otoyol finansmanına fon akışı sağlanıyor.
Osman Gazi Köprüsü’nden bir otomobil geçişi 71.75 TL, minibüs geçişi ise 114.80 TL’de, indirimli biçimde tutuluyor. Sözleşmeye göre 40 dolarlık bir otomobil eşdeğeri fiyattan, yılbaşındaki kurlara göre tek yönlü geçiş için işletmecilere taahhüt edilen ücret 150 TL, minibüs için 240 TL. Aradaki fark devlet bütçesinden, vergi mükelleflerinin cebinden ödeniyor. Daha kötü haber; yılbaşındaki kurlara göre kabaca yüzde 20 yukarıda olan bugünkü kurlar kalıcı olursa 2019 başında kamu tarafından garanti edilen “tek yönlü” ücret sırasıyla 180 TL ve 288 TL olacak.
Özetle; İstanbul’da Demirel ve Özal’ın yaptığı iki boğaz köprüsünden “gidiş-dönüş” otomobiller için 8.25 TL, minibüsler için 11.25 TL ödenirken, Osman Gazi’den geçen araç sürücülerine “gidiş-dönüş” otomobiller için 143 TL ve minibüsler için 229 TL ödenmektedir. Osman Gazi Köprüsü’nden “gidiş-geliş” geçen bu sürücüler için ilave olarak bir de devlet vergi mükelleflerinin cebinden ayrıca fark olarak 157 TL ve 251 TL ödemektedir.
Bugünkü kurlar kalıcı olursa yılbaşından itibaren de “gidiş dönüş” bedeli otomobiller için 360 TL, minibüsler için 576 TL olacaktır. KDV’sini saymıyorum bile. Böyle bir köprü modelinin ekonomik dışsallığı tartışılmaz biçimde yoktur. Demirel’in 45 yıl önce açtığı köprünün geçiş bedelinden 40 kat daha pahalı olacaktır.
Paylaş