Paylaş
Rusya bir süredir uygulanan ambargolara ek olarak son sıralarda petrol fiyatlarının düşüşü ile de sarsılıyor. Petrol düştükçe, bütçe gelirinin yüzde 45’ini oluşturan petrol bağlantılı gelirleri de düşecek. Yılda 280 milyar dolar petrol ihracatı, fiyatlar varil başına 65 dolarda kalırsa yılda en az 100 milyar dolar düşecek. Kabaca 30 milyar dolar cari fazla verirken, en az 60-70 milyar dolar cari açık verecek. Buna 2015’de vadesi gelecek olan 150 milyar dolarlık borç ödemesini de ekleyin; 2015’de 220 milyar dolar dövize ihtiyacı olacak. Kimden bulacak? Ambargo koyan Batı’dan? Tabii ki zor; bu görünüme 420 milyar dolara düşen döviz rezervleri yetmeyecek. İşte bu hesapları yapanlar, Rublenin değer kaybını kaçınılmaz görüyorlardı; nitekim yaz aylarında dolara karşı 30 ruble olan parite, Rus Merkez Bankası’nın önceki gece faizleri yüzde 10.5’tan yüzde 17’ye çekmesine rağmen dün 75’e dayandı.
Böylece otokratik yönetim tarzının olumsuz sonuçlarını, yüksek petrol geliri ile perdeleyen Putin için son perde başladı; gücüne güç katan elindeki kandilin yağı bitmeye yüz tuttu.
Rublenin hızlı değer kaybı, TL dahil diğer gelişen ülke paralarında da değer kaybı yarattı. Gelişen ülke paraları aynı ‘bileşik kap’ içinde bulunduklarından, biri hapşırdığında diğerleri de hapşırıyor.
Küresel piyasalarda risk iştahının kaçışının iyi bir göstergesi; Fed’in faiz artırım patikasının belirginleşeceği bugünkü toplantı öncesinde, Amerikan devlet tahvili faizlerinin düşmesidir.
Türkiye ne yapacak?
Gelişen ülkelerin paraları da değer kaybederken Türk Lirasında da değer kaybı birkaç günde kabaca yüzde 6 oldu. TL’deki değer kaybı, diğer gelişenlere göre biraz daha fazla oldu; nedeni, içerideki gelişmeler ve AB ile kırılma eşiğine gelen karşıt açıklamalar.
Kur artışı, yine enflasyon kaygılarını gündeme taşıyacak, beklentiler bozulacak. Merkez Bankası faizleri yukarı çekerken, hane halkında son iki çeyrekte durgunluk görülen tüketim eğilimi iyice derinleşecek. Yine uzun süredir ‘sıfıra çapa atan’ özel kesim yatırımları da aynı eğilimi koruyacak. İşsizlikteki yükseliş devam edecek.
Merkez Bankası, geçen yıldan aldığı dersle bu yıl daha doğru bir yoldan ilerliyor; birincisi, petrol fiyatları düşüyor diye faiz indirimine koşmamasının avantajı ile girdi. İkincisi de kur artışını gördüğünde, TL likiditesini kısarak, yüzde 8.25’le verdiği parayı azaltıp, efektif faizleri gecelik vadede yüzde 11.25’e doğru itiyor. Ayrıca, döviz likiditesi yolu olan döviz satım ihalelerindeki miktarı büyütüyor. TL’yi sıkarak pozisyon alırsa ileride anlık yüksek kur artışlarında yapacağı olası doğrudan döviz müdahaleleri daha etkili olacaktır. Önemli olan, içerideki kur artışının hane halkında ve şirketler kesiminde ‘merdiven’ biçiminde yükselen bir beklenti biçimine dönüşmemesi. İşte aranan krizi yönetme mahareti de burada.
Geçen yıl, kısa vadeli faizleri beklenen enflasyonun bile altında politik baskıyla sürekli düşük tutup, yüklü döviz müdahaleleri yapmış, bir günde 5 milyar dolar satarak dahi kuru tutamamıştı. Sonunda faizleri 5 puan artırınca, yükselen kuru dizginleyebilmişti.
Dolar cinsi 2014 milli gelirimiz düşecek
2013’de milli gelirimiz tam olarak 822 milyar dolardı. İçinde bulunduğumuz çeyrekte enflasyonda olağanüstü bir değişiklik olmazsa bu zayıf ekonomik büyüme tablosu ile cari fiyatlarla milli gelirin yüzde 10 artış göstereceği varsayımıyla 2014’deki milli gelirin kıl payı 800 milyar dolar civarında olacağını hesaplıyorum. Nedeni, dolar bazında milli geliri daha önce yükselten parametreden, yani dolar kurundan geliyor. Geçmişte düşük seyrettiği için ‘milli gelir üç kat arttı’ nutuklarına yansıyan kur etkisi, şimdi yükseldiğinden milli geliri dolar bazında azaltıcı etki yapacak. Geçen yıl 822 milyar dolar olan milli gelir, bu yıl için kıl payı 800 milyar doların altına olabilir.
Paylaş