Başçı Nisan’a gün sayıyor

Temmuz sonundan bu yana para politikasını sadeleştireceğini ‘davul zurna’ ilan eden Merkez Bankası, dün herhangi bir faiz kararı almazken sadeleştirmenin ‘s’sinden bile bahsetmedi.

Haberin Devamı

Oynaklığın görece düşük olduğu bir dönem olan geçen ay yapılan toplantıda vurguladığı, ‘oynaklık azalırsa para politikasında sadeleştirmeye başlanabileceğine’ dair cümleler metinden çıkarıldı. Zira sadeleştirmeyi bağladığı, ABD borsasının ve tahvil piyasasının oynaklık endeksleri neredeyse ikiye katlandı.

 

Banka enerji fiyatlarındaki düşüşün iyi yönde etkilerini vurgularken, asgari ücret kaynaklı ücret gelişmelerinin de olumsuz yönde etkileri ile küresel piyasalardaki gelişmelerin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışı üzerine etkilerini de dikkate alarak para politikasında ‘sıkı’ duracağını söylüyor.

 

Bankanın ‘sıkı duruş’ dediği, piyasaya verdiği paranın ortalama faizinin yüzde 8.90’da olması. Oysaki parasal aktarım mekanizması ile etkileyeceği buna en yakın finansal araç olan kısa vadeli mevduatların faizleri yüzde 14’e vurmuş durumda, ticari kredi faizleri de yüzde 16-17’de. Enflasyonda ise çekirdek enflasyonun yüzde 10’a yaklaştığını, eğilim olarak da yüzde 11-12’lerde olduğu gözleniyor. Bankanın kısa vadeli faizleri, ekonomi için bir referans olmaktan giderek uzaklaşıyor.

 

Haberin Devamı

Banka Temmuz sonunda ilan ettiği ve de ilerleyen aylarda FED’in faiz artırımı sonrasına tarihlediği, ancak Aralık ayı toplantısında birden bire ortaya attığı ‘oynaklık azalırsa yaparım’ şartına bağladığı sadeleştirmeyi eline yüzüne bulaştırdığı gibi, bunu iletişim metinlerinden çıkarırken bir açıklama yapma ihtiyacı bile hissetmiyor. Mevcut kayıp kredibiliteye bir çentik daha atıyor.

 

Ayrıca, dünkü açıklamada enflasyon bekleyişlerindeki bozulmayı da fiyatlama davranışındaki bozulmayı da ‘küresel piyasalardaki belirsizliklere’ bağlaması tam bir skandal. Yani içeride her şey ‘güllük gülistanlık’ ama kötü olan ne geliyorsa küresel belirsizlikten geliyormuş.

 

Haberin Devamı

Şurası doğru; evet küresel koşullar kötüleşiyor, oynaklık artıyor, ancak Merkez Bankası uzun süreden beri ön almakta geride kalıyor, bu değişen koşullara karşı sadeleştirmeyi bile yapamıyor. Nedeni iktisat birinci sınıf öğrencileri bile biliyor; tabeladaki faizi bile değiştirme konusundaki politik baskı.

 

Geride kalmanın en iyi örneği, 2015’teki 13 milyar dolarlık yüksek döviz rezervi kaybı. Tabii ki siyasi belirsizlikler, jeopolitik gelişmeler, küresel çalkantılar söz konusu oldu. Sorun, buna karşı aldığınız önlemlerin etkili, yeterli ve zamanında olup olmadığında.

 

Bir süredir, Ankara’da en çok seslendirilen gelişme şu: ‘Cari açık daralıyor’. Oysa finansman tarafına bakılsa ‘Türkiye’ye para gelmiyor’ yüzü var bu madalyonun. Cari açık daralıyor, çünkü Türkiye’ye gelen finansman daralıyor, rezerv kaybediyoruz. En çarpıcı tarafı, 2009 küresel krizi sonrasında ‘kurtarıcı’ olan sıcak paranın yani portföy yatırımlarının çıkıyor olmasında. Ödemeler dengesinin hatırı sayılır bir finansman kalemi olan portföy yatırımları, son 12 ayda 13 milyar dolar azaldı, yani çıktı. Bu, 2001 krizinden bu yana en yüksek çıkış demek.

 

Haberin Devamı

İşte bu koşullarda bile Ankara’da Merkez Bankası faizin kendisi bir tarafa, fiiliyatta gerçekleşen ortalama faizi tabelaya yazmakta bile ‘top çeviriyor’.

 

Uzun bir süredir, kur artışına adeta zımni olarak kapı açılmış durumda. 2009 sonrasındaki devasa cari açığın sürdürülemez olduğu, bunun da ‘acısının’ çıkacağı yani düzeltmesinin geleceği biliniyordu. Şimdi bu düzeltmenin, şoke edici sert kur zıplamaları biçimde olmasındansa yumuşak çıkışlar halinde olması, ‘merdiven biçiminde’ olmasının tercih edildiği görüntüsü veriliyor. Yani ‘sert kopmalar olmadığı sürece, Merkez memnun’ resmi veriliyor.

 

Bu tabloda çok açık ki; bu ‘top çevirmenin’ sonsuza kadar devam edemeyeceğini bilen Erdem Başçı, görev süresinin dolacağı 19 Nisan’a kadar, ‘ne şişin ne de kebabın yanmaması’ için gün sayıyor. 

Haberin Devamı

ugurses@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları