Paylaş
Başbakan Erdoğan ağır biçimde Merkez Bankası’nı ve Başkan Erdem Başçı’yı eleştirip ‘kendine çeki düzen versin’ diyeli, şunun şurasında sadece 15 gün geçti. Merkez Bankası’nın yönetim kurulu olan Banka Meclisi’nin 5 üst düzey yöneticiyi görevden alarak Başçı’nın altından ‘halıyı çekmesi’ de aynı zaman dilimine sığdı. Para politikasının artık ‘topal ördek’ olduğu çok açıktı. Cuma itibariyle Başbakan Erdoğan istediğini kısmen aldı; Merkez Bankası, likidite politikasıyla gecelik piyasada faizlerin yüzde 9.5’e düşmesini sağladı.
Oysa Cuma günü, o saatlerde Başkan Erdem Başçı “TCMB hem hukuken hem fiilen bağımsızdır. Herkes görüşlerini belirtebilir, biz herkesin görüşünü alarak yedi üye ile karar alırız” diyordu. ‘Lafa değil icraata’ bakıyorduk değil mi?
28 Ocak’ta piyasaya yaptığı haftalık repo fonlamasının faizini yüzde 10’a çeken Merkez Bankası, gecelik faizlerin de yüzde 12’ye yakın seyretmesini sağlamıştı. Döviz kuru artışını frenleyen de bu olmuştu. Kur gerilemesi ile birlikte gecelik faizlerin de yüzde 11 seviyesine gerilemesine izin vermişti.
Merkez Bankası, 22 Mayıs’taki Para Politikası Kurulu toplantısında yüzde 10’luk ana fonlama faizini yüzde 9.50’ye indirirken, gecelik faizlerin de yüzde 10.50 inmesine izin vermişti. 28 Mayıs’tan itibaren Başbakan’ın bu faiz indirimini yeterli bulmayıp ağır biçimde eleştirmesi sonrasında, görevden almalarla birlikte geçen hafta gecelik faizleri hızla indirmeye başladı. Cuma günü, gecelik faiz oranının daha da düşmesine izin verilerek yüzde 9.50’lik haftalık fonlama faizi ile eşitlenmesi sağlandı.
Bankanın, 22 Mayıs’ta yüzde 10’luk fonlama faizini yüzde 9.50’ye indirirken açıkladığı temel gerekçesi şuydu; “azalan belirsizlikler ve risk primi göstergelerindeki iyileşme”. Yani piyasa oyuncuları döviz satıp tahvil aldıkça uzun vadeli faizler düşüyor, bu olduğu için de Merkez Bankası kısa vadeli faizleri indiriyordu. “Enflasyonla ilgili ne oluyor?” diye sormayın; çünkü faiz indirimi ile ilgili Merkez Bankası da enflasyona dair bir perspektiften bir şey söylemiş değildi. Tek söylediği her zamanki retorikten farklı değildi; enflasyonun ne zaman tavan yaptıktan sonra inmeye başlayacağı idi. Kendisinin enflasyonu ne zaman yola getireceğini, tepki fonksiyonunu söylemiyordu.
İşin doğrusu; Başbakan Erdoğan’ın Merkez Bankası’nın itibarını sarsacak biçimde eleştirmesi sonrasında, mali piyasalar ‘Merkez Bankası, iktidardan aldığı darbe ile faizi indirir’ beklentisine girdiği için 28 Mayıs sonrasında faizler geriledi. Mali piyasa faizler düştükçe para kazanıyor. Kısa vadeli bakışla, kazanç olduğu sürece, Merkez Bankası bağımsızlığını öne çıkaracaklarını sanmam. Siyasetçiler memnun olacaktır. “Aman bir tatsızlık çıkmasın” bakışı ile yürütülen para politikası da.
Çeşitli internet kaynaklarında Merkez Bankası’ndaki 5 yöneticinin adı afişe ediliyor ve sonunda bu kişiler Banka Meclisi’nce görevden alınıyor. Adli ve idari bir soruşturma da yok. Ama Merkez Bankası’nda hükümet temsilcisi pozisyonundaki Banka Meclisi’nce 5 yöneticinin gerekçesiz görevden alınmasıyla Merkez Bankası bağımsızlığına ikinci darbe gelmiş oldu. Başçı’nın Cuma günü katıldığı bir toplantıda ‘hiçbir şey olmamış’ gibi, bağımsızlık kalmış gibi bahsediyor olması bir tarafa, gecelik faizlerin de 1 puan inmesini sağlaması ‘lafa değil icraata bak’ dedirtiyor.
Gecelik faizler, Merkez Bankası’nın gecelik borç alma faizi olan yüzde 8 ile gecelik borç verme faizi olan yüzde 12 arasında seyredebiliyor. Banka, bankalara yaptığı fonlamada haftalık faizi belirliyor. Ancak piyasaya verdiği para miktarını ayarlayarak gecelik faizlerin yönünü de tayin ediyor.
Paylaş