Paylaş
Son 15 günde tanık olduklarımız da bu türden. Merkez Bankası’na olağanüstü bir siyasal baskı, başka bir ‘hesaplaşmanın’ parçası olarak politik nedenlerle bir banka yönetimine pek de uygun olmayan yöntemlerle atama yapılması gibi gelişmeler, sadece ekonominin kur-faiz dengelerini değil, dışarıda Türkiye’nin gelişmiş ekonomilere doğru olan yolculuğunda itibar kaybına, içeride de hane halkının beklentilerinin bozulmasına yol açıyor.
İşte bu çalkantılı noktada gözler, kabine içinde ‘sağduyulu’ olduğu izlenimi bırakan Ali Babacan’ı arıyor; tam da Babacan’a “bağlı, İlgili veya İlişkili Kurum ve Kuruluşlar” şeması altında yer alan BDDK, TMSF ve Merkez Bankası ile ilgili gelişmeler olurken. BDDK’nın hukuken de tartışmalı politik kararı, Merkez Bankası’na olağanüstü bir politik baskının göbeğinde; O, son birkaç yıldır, tanık olduğumuz hali ile ihtiyaç olan anlarda olduğu gibi ortaya çıkmadı.
Londra’daki bir yatırım bankası analisti; “Babacan’ın sessizliği istifa yolunda olduğunu mu gösteriyor?” sorusunu soruyordu. Öyle ya, ‘iyi zamanlarda’ yol gösterirken, zor zamanlarda da aynı işi yapıyor olmanız beklenir.
Ekonomide büyümenin yüksek seyrettiği, sermaye akışıyla varlık fiyatlarının adeta patlama yaptığı günlerde tüm arenalarda boy gösterip ‘sancağı’ en yüksekte tutan Babacan, her ne olduysa bu çalkantılı dönemde ortaya çıkıp kamuoyuna iki çift sözü esirgiyor. Şuna hiç şüphe yok ki; sular durulduğunda ortaya çıkıp ‘hukuk herkese lazım’, ‘birinci sınıf ekonomi için birinci sınıf demokrasi olmamız lazım’ sözlerinden oluşan felsefi bir söylev verecek; oysa kamuoyunun ihtiyacı olan, Babacan’ın bunları ‘doğru zamanda, doğru yerde’ söylemesi ve yapması. Siyaset dışındakilerden farkı ve o koltukta bulunuş nedeni, bunları yapma iddiası ve hevesi değil miydi?
Ama hep Ankara’dan bize sunulan tablo şu oldu; ‘Ali Babacan’ın olan bitenden rahatsız olduğu, bunlara karşı çıkıp odasına kapandığı, kimseyle görüşmediği’ haberleri. Artık bu tür ‘iletişim manevraları’ çalışmıyor.
Babacan, Ak Parti’nin hem kurucusu, hem de ekonomi politikası çerçevesini hazırlayan ekibin içinde yer alıp, bunları kamuoyuna ilk sunan sözcülüğü de yürütmüştü. Başlarda hem kendi duruşu, hem Derviş reformları ve IMF programı ile 25 milyar dolarlık IMF parasının desteği sayesinde ekonomi iyi performans gösterdi. Devamında da küresel likidite yardım etti. 2013 ortasından itibaren, konjonktürün sağladığı payanda ortadan kalkmaya başladı. İşte o noktada, zor günlerde ekonomik bir ‘yokuşta’ ustalığı sergilemesini beklediğimiz bir dönemde, Babacan’ın duruşu dışarıdan bakanlardan, bizlerden farklı olmadı; adeta ‘FİFA gözlemcisi’ bir duruş sergiliyor.
Geçmişte biriktirdiği siyasi itibarı nedeniyle, bugün sözün ötesinde icraat boyutu olan doğru duruşu sergilemesi halinde Babacan’ın, tüm ekonomik çevrelerden destek alacağı çok açık. Babacan’ın seçildiği 2002’den bu yana siyaset vitrininde geçirdiği 342 aylık sürede kazandığı itibarı, parti tüzüğü gereği görevi bırakacağı son birkaç yılda hele ki son 3 ayda, bu çalkantı içindeki sessizlikle heba etmesi üzücü.
Paylaş