Sanatçı ve siyaset

Türkiye, geçen hafta siyasi partilerin 7 Haziran’da yapılacak genel seçimlerde kimleri milletvekili adayı gösterdiklerini içeren listeyi Yüksek Seçim Kurulu’na sunmalarının ardından, tam anlamıyla seçim havasına girdi.

Haberin Devamı

Gerçi sağ olsunlar, çoğunlukla Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan televizyon ekranlarından hiç eksik olmadıkları için Türk halkı neredeyse yılın 365 günü sabah, öğle, akşam birer doz tek taraflı söylem alıyor. Artık bu durum halkta öylesine alışkanlık yaptı ki, ekranlarda bir gün siyasetçi görmediğimiz zaman tuhaf oluyoruz. Normal olan durumu anormal gibi karşılayıp, kendi kendimize, “Allah Allah...Ne oldu ki, bugün kimse konuşmuyor” diye söyleniyoruz.
Biz gazeteciler için ise durum çok daha vahim. Sizin kafanız attığında, “Yeter artık” deyip, televizyon veya radyoda başka kanalı seçme hakkınız var. (Gerçi basın öyle bir hale getirildi ki, istemediğiniz konuşmadan kurtulup bir başka yayına geçmek için birbiri ardına 14-15 kanalı geçmeniz gerekiyor.) Bizim bırakın böyle bir hakkımızın olmasını, birçok meslektaşımız işleri gereği canlı canlı bu işkenceyi yıllardan beri çekiyorlar. Allah hepsine sabır versin.
Yazımızın başlığı olan “Sanatçı ve siyaset” arasında 7 Haziran sonrası nasıl bir ilişki ortaya çıkacak, bunu biraz olsun irdelemek için partilerin aday listelerine baktığımda maalesef büyük bir hayal kırıklığı ile karşılaştım. Çünkü ben listelerde hem ülke içinde, hem de ülke dışında bilinen, tanınan; emeğiyle, ürünleriyle önemli bir yere gelmiş, insana “Aaa...Ne güzel bak liste de kim var” dedirtecek bir sanatçı ismine rastlamadım. Eğer gören, duyan varsa bana bildirsin.
Bir kere şunu belirteyim ki, bizde sanatçı denilince siyasi partilerin aklına çoğunlukla “şarkıcı” geliyor. Gazetelerin magazin eklerine baktım. Oralarda yer alan bazı yazılarda da, şarkıcılardan bahsediliyor. Şarkıya, türküye ve bunları icra edenlere karşı değilim ama ressam, heykeltraş, roman yazarı, orkestra şefi, balerin vs. sanatçı değil mi?

TBMM’DE EN RENKLİ ODA


Gerçi benimkisi safça bir düşünme. Hobi olarak ilgi duyduğum resimle ilgili birçok galeriyi geziyorum, sergi açılışına gidiyorum, inanın bu etkinliklerde karşılaştığım siyasetçi sayısı bir elin parmakları kadar değildir. Ancak bir ismi zikretmek zorundayım. O da AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç. Domaç, vakit buldukça Ankara’da resim ağırlıklı sanat etkinliklerini kaçırmamaya çalışan bir isimdi. Bana göre Meclis’te en renkli oda da Domaç’a ait. Odasının duvarlarını birçok sanatçının eserleri süslüyor. Domaç yeni dönem için AKP tarafından aday gösterilmedi. Büyük ihtimalle İstanbul’a dönecek olan Domaç, Ankara’daki sanat etkinliklerine verdiği destekten dolayı teşekkürü hak eden bir siyasetçi. Umarım Ankara’daki sanatsever dostlarını unutmaz.
Peki gerçek sanatçıların siyaset içinde yer alması şart mı? Bana sorarsanız, Türkiye gibi tuhaf bir dönemden geçen ülkelerde evet, şart demeyeyim ama gerekli. Neden derseniz, her şeyden önce sanatçı ruhuyla yaplan bir siyaset, yıllardan beri şikayetçi olduğumuz artık toplumu bölünmeye götüren hırçın söylemli siyaseti ortadan kaldıracaktır da ondan. Bir diğer gerekçe de topluma artık kaybolmayı yüz tutmuş sanatseverliği aşılamak, Cumhuriyet’in o ilk günlerinde olduğu yeniden sevdirmek için. Bu gerekçelerin sayısı elbette artırılabilir.

ATATÜRK’ÜN SÖZLERİ

Bakın, “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız” diyen büyük Atatürk, sanatın toplum için önemini nasıl dile getirmiş:
“Bir milleti yaşatmak için birtakım temeller lazımdır ve bilirsiniz ki, bu temellerin en önemlilerinden biri sanattır. Bir millet sanattan ve sanatkârdan yoksunsa tam bir hayata sahip olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve hasta bir kimse gibidir. Hatta kastettiğim manayı, bu söz de ifadeye yeterli değildir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur. Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felakete mahkumdur. Birçok unsurlar o felaketin derecesini farketmez. Farkettiği gün de ne kadar müthiş bir etkinlikle çalışmak gerektiğini tahmin edemez.”
Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilan edildiği 1923’de söyledikleri ne yazık ki, bugün başkentinin yollarına saçma sapan robot heykeli dikilen 2015’in Türkiye’sini tarif eder gibi. Ne kadar acı değil mi? Ama unutmayın bu gidişatı değiştirmek sizin elinizde. Bilmem anlatabildim mi?

İLKBAHAR MÜZAYEDESİ

Haberin Devamı

Ankara Antikacılık birisi ilkbahar, diğeri sonbaharda olmak üzere yılda iki kez büyük müzayede düzenler. Gönderilen katalogdan ilkbahar müzayedesi zamanının geldiğini öğrenmiş oldum. 19 Nisan Pazar günü saat 14.00’de başlayacak olan müzayedenin adresi yine her zaman olduğu gibi Swiss Otel. Müzayedede çok sayıda çağdaş Türk resminin önemli isimlerinden eserler ile birbirinden değerli objeler sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Müzayedeye çıkacak eserleri önceden Ankara Antikacılık’ta (Doğukent Bulvarı) görme imkanınız da var. Kentteki diğer bazı etkinlikler de şöyle: İlhan Berk (2 Mayıs’a kadar-Galeri NEV/GOP), İlban Ertem-26 Nisan’a kadar (Cer Modern/Sıhhiye), Seyit Mehmet Buçukoğlu-18 Nisan’da açılacak (Platform A/ Taurus AVM), Zeki Serbest-25 Nisan’a kadar Sevgi Sanat/Çankaya), Güzin Akdemir-14 Nisan’da açılacak (Galeri Valör/Yıldızevler), Turhan Ekinci-18 Nisan’da açılacak (Emin Antik/Kale), Hikmet Karabulut-17 Nisan’da açılacak (Arda Sanat/Yıldızevler), Hülya Yalçın-15 Nisan’da açılacak (Galeri Gözde-Y.Ayrancı), Neş’e Saraç-Bugün açılacak (Galeri Kara/Kızılay), Erkan Geniş-25 Nisan’a kadar (Medya Sanat/Çankaya), İbrahim Al Hassoun-21 Nisan’da açılacak (Jan Sanat/Yıldız), Karma naif sergi-14 Nisan’da açılacak (Nurol Sanat/Güvenevler).

Yazarın Tüm Yazıları