Keskinok'un ardından

Bugün Türk resim sanatının en önemli isimlerinden, Cumhuriyet’in kurulduğu 1923 yılında doğan Kayıhan Keskinok’un ölümünün birinci yıldönümü.

Haberin Devamı

Galerici eşi Semra Sancak’a desteğini hiç esirgemeyen ve Keskinok’u yakından tanıyan Ali Kemal Sancak’tan bir yazı rica etmiştim. Sağolsun Keskinok’la ilgili duygularını oldukça uzun bir yazıda dile getirmiş Ali Kemal bey. Bu nedenle aşağıda okuyacağınız yazıyı yerimize sığacak şekilde ben kısalttım. Ayrıca bugün Cinnah Caddesi 19/2 adresinde saat 16.00’da Keskinok Sanat Vakfı’nın açılışı var. Aramızdan ayrılışının birinci yılı nedeniyle Keskinok’un, yıllarını geçirdiği, atölyesinin bulunduğu Galeri Sanat Yapım’da (Şenyuva) bir sergi açıldığını da duyurayım. Sergide, çoğunlukla Keskinok’un son dönem eserlerini görebilirsiniz. Şimdi sıra Ali Kemal Sancak’ın Keskinok için kaleminden dökülenlerde:
“Öğretmen olarak ilk görev aldığı ve aralıksız olarak 10 yıldan fazla yaşadığı Karadeniz bölgesi ve özellikle Trabzon, yaşamında önemli yer tuttu. Bu nedenle de resimlerindeki konular önceleri Karadeniz düğünleri, düğün karşılama ve kız kaçırma olarak çıkar karşımıza. Mavi suları ile özgürlüğü ifade eden deniz sadece bir resimsel unsur değil, aynı zamanda yoldaştır, arkadaştır Keskinok için. Türk bayrakları ile süslenmiş semaların altında uçuşan, sevgilisine kaçan, yeri geldiğinde omuzundaki top mermisi ile cephede savaşanlara destek veren, gerektiğinde cepheye silah taşırken vurularak düşen boğanın yerine sabana kurulan genç kızlar ve sevgilisine sarılır gibi mavzere sarılan oğlanlar hep Cumhuriyetin ve özgürlüğün coşkusu olarak çıkarlar karşımıza.
Keskinok’un resimlerinde nalbant ve atlar sanayileşmenin getirdiği yabancılaşmanın karşısında, sevgi ve bağlılığın sembolüdürler. Yunan Mitolojisinin en büyük tanrısı Zeus ile halktan biri olan Europe birlikteliği resimleri arasında önemli bir yer tutar. Aşk serüvenlerinde değişik kılıklara giren tanrıların tanrısı Zeus kimi kez kuğu ya da sevimli bir boğa olarak yaklaşır güzellere. Keskinok resimlerinde figürleri ile öne çıkar, figürler görsel belleğe kazınmıştır, fırça ve kalem kullanmaya da gerek yoktur bazen. Doğrudan eli ve parmağı ile boyanır tuval ve hatlar bir el kıvrımıyla çıkar ortaya, tam bir usta dokunuşuyla. Bir başka meydan okuma da Köroğlu destanıdır; “Düşman geldi tabur tabur dizildi, alnımıza kara yazı yazıldı” dizelerinin de yer bulduğu Köroğlu Destanı resimlerinde, düşmanın tabur tabur dizilen askerleri karşısında açık göğsü ve sıkılmış yumruğu ile meydan okuyan bir Köroğlu’dur o. Ve elbette Kuvayı Milliye Destanı resimleri; şiire yazılmış resimler, şiir gibi resimler. Ya da şiir ve resmin birlikte anlatım gücü. Şiir ve resmin birlikte anlatım gücünü sözcüklerle anlatmanın yetersizliğini söylemeye gerek yok. Ayrıca, ucuz yoldan para kazanma kültürünün konu edildiği sirk resimleri, madencileri konu alan resimler, sevgiye ithaf edilmiş resimler, futbol maçlarını konu allan resimler gibi, her toplumsal dönemin özelliklerini yansıtan çok sayıdaki çalışmalar sanat tarihçileri ve eleştirmenleri tarafından mutlaka değerlendirilecektir.
Kayıhan Hoca 92 yıllık yaşamı boyunca sanatın içinde oldu, hep üretti, yazdı, anlattı. Toplumsal sorunlar hep kendi sorunları oldu. Sorunlar karşısında asla yılmadı, sadece eleştirmekle kalmadı. Araştırdı, çözümler üretti, seçenekler sundu. Resimlerinde ağırlıklı olarak sosyal konulara değindi. Resmetmekle yetinmedi; yaşamının son aylarında ulusal gazetelere güncel siyasi konular üzerine makaleler ve Türkiye ekonomisi üzerine araştırma yazıları yazdı. Toplumsal gelişmişlik düzeyinden kaynaklanan olumsuzlukların zirve yaptığı dönemlerde bile hep topluma umut verecek kıvılcımlar aradı. 92. doğumgününü kutladığımız son kişisel sergisinin ismini de bu nedenle ‘Diriliş’ olarak belirledi. İlerleyen yaşı nedeniyle gezi eylemleri sırasında sokaklarda olamamanın üzüntüsünü yaşadı ama ‘Barikatların Yıkılışı’ isimli, gezi eylemlerinin konu alındığı başyapıt niteliğindeki tablosuyla gezi eylemlerine tarihsel bir katkı sunmuş oldu.
2015 yılının ilk günlerinde, Çanakkale Zaferlerinin 100. Yıl dönümü nedeniyle düzenlenecek olan sergi için Bedri Baykam kendisini arayarak resim istenmişti. Bu konuda yapılmış, sergilenmeye hazır resmi yoktu, bu nedenle sergiye resim veremedi. Ama, Kuvayı Milliye ressamının Çanakkale’yi resmetmemiş olmasının eksiklik olduğunun farkındaydı. Hemen Çanakkale savaşlarını bir kez daha okumaya ve yapacağı resimlerin eskizlerini hazırlamaya başlamıştı bile. Tam da bu sıralarda yeniden hastane günleri başlamıştı. Hastanede olmak hiçbir şeye engel değildi. O, utku, Cumhuriyet ve Atatürk sözcükleriyle yoğrulmuş ve şekillenmişti. Hastanedeki yatağında elinde kalem tutacak güç bulduğunda eskiz çizmeye çalışıyordu. Çizmezse savaş kaybedilecekti. Yaşamı böyle algılamış, böyle yaşamıştı...”

Haberin Devamı

KENTTE NE VAR?

Haberin Devamı

Nevnadir-22 Nisan’da açılacak (Galeri Nev/GOP), Büyük ustalardan karma-31 Mayıs’a kadar (RC Art/Bilkent AVM), Dünya Sanat Günü Karma Sergisi (Galeri Akdeniz/Yıldızevler), Cengiz Savaş-29 Nisan’a kadar (Sevgi Sanat/Çankaya), Ömer Eken-Binnur Yücebaş-Selçuk Yılmaz-Hüseyin Sönmez-27 Nisan’a kadar (Galeri Soyut/Yıldızevler), Osman Akbay-Bahar Akçura-3 Mayıs’a kadar Fırça Sanat/Hilal Mah.), Saadet Gözde-30 Nisan’a kadar (Gözde Sanat/A.Ayrancı), Hülya Canbaz-30 Nisan’a kadar (Galeri M/Armada AVM), Hazal Aksoy-İkbal Özpınar-24 Nisan’a kadar (Stillife/Yıldızevler), Ayşe Arkün-4 Mayıs’a kadar (Medya Sanat/Çankaya), Gazi Sansoy-Deniz Pireci-23 Nisan’da açılacak (Platform A/Taurus AVM), Hüseyin Sartaş-5 Mayıs’a kadar (Emin Antik/Kale), Elif Şenel-25 Mayıs’ta açılacak (Çağdaş Sanatlar Merkezi/Çankaya), 23 Nisan çocuk ressamlar sergisi-23 Nisan’da açılacak (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej).

Yazarın Tüm Yazıları