Paylaş
Günay’ın sergisinde doğup büyüdüğü ve “Sevgili” diye tanımladığı memleketi Çanakkale’den peyzajlar yer alıyor.
“Peyzajlarım büyük kentlerin beton yığını merkezlerinden değil, hep kırsal alanlardan, varoşlardan ve yalnızlığımdan doğdu. Peyzajlarım çoğunlukla insansız. Bu benim kişiliğimden yansıyor. Doğanın özümsediğim dinginliği bozulmasın, onunla arama hiçbir şey girmesin istiyorum...”
Bu sözlerle açıklıyor, Türk resim sanatının peyzaj ustalarından Lütfü Günay, eserlerinde neden çok az insan figürüne rastlanıldığını. Belli bir doğa görüntüsüne sadık kalınarak yapılmış olsa da, Günay’ın peyzajları bir çeşit ayıklamayı, soyutlamayı ve kendine özgü bir yorumu içeriyor.
Zaten Günay’ın ilk dönem resimleri soyut çizgide. Sanatçı 1980’e kadar sürdürdüğü soyut çalışmalarında graffiti estetiğinin Türkiye’deki erken örneklerini vermiş bir isim. Günay, Çanakkale peyzajlarını dengin ve yumuşak renk lekeleri eşliğinde 1980’den sonra ele almaya başlamış.
Günay 90. yaşını Armoni Sanat Galerisi’nde (Hilal Mah.) açılan bir sergiyle kutluyor. 30 Kasım’a kadar sürecek olan sergide, yine doğup büyüdüğü, yeşil ve maviyle bütünleşmiş, onun “Sevgili” diye tanımladığı memleketi Çanakkale’den manzaralar karşımıza çıkıyor. Günay, tuvale yansıttığı Çanakkale tutkusunu, söze de şöyle döküyor:
“Kilitbahir’in üzüm bağları, zeytinlikleri, koyu gölgeli yeşil atmosferi, çocukluğumu ve ilk gençliğimi özgürce yaşayabileceğim, toprakla bütünleşebileceğim ve doğayı doğrudan keşfedebileceğim bir ortam sundu bana. Daha küçük bir çocukken yamaca yaslanmış ve denize tepeden bakan bağımızın toprağından kardığım çamurlarla, boğazdan gelip geçen gemilerin modellerini yaparken, belki de hiç farkında olmadan denizin mavisini, gökyüzünü, zeytinlerin yeşilini içime çeker özümserdim.
Sonradan elim kalem tuttuğunda da yine kağıda aktardıklarım, gemiler, ağaçlar, deniz kısacası hep doğaydı. Koca bir ömür, doğayı sevmekten hiç vazgeçmedim. Tanıdıkça daha çok sevdim onu. Doğa ve ben, kalabalıklardan uzak, sessiz ve dingin çalıştık durduk. Doğduğum kentin ve köyümün doğası, beni ömür boyu besledi. Başka bölgelerde, baka ülkelerde ve coğrafyalarda da resimler yaptım. Ankara’nın varoşları, geçekonduları, kırsalı da girdi resimlerime. Ama dönüp dolaşıp hep beni vareden köyüme geldim.”
Günay’ın 90. yaş kutlama sergisinin sürprizi ise biricik eşi Ülkü Yalım Günay’dan gelmiş. Bu güzel serginin davetiyesini Ülkü Hanım’ın şu sözleri süslemiş:
“İçinde bunca coşkuyu, yaşama sevincini ve sanat tutkusunu taşıyan birinin asla yaşlanmayacağını kanıtlarcasına sessizce girdi 90 yaşına...Başbaşa kutladık doğum gününü. Boyalar, fırçalar, tuvaller ve o bildik atölye kokusu eşliğinde. O hep böyle alçak gönüllüdür. Oldum olası tantanalı kutlamaları sevmez. Akademiden mezun olduğu 1949’dan bu yana tam 65 yıldır, ‘hayatta vazgeçemeyeceğim tek şey’ dediği resimle iç içe yaşıyor. Bir başka deyişle sanatla nefes alıyor, sanatla gençleşiyor. Gençleşiyor evet, bu bir gerçek. Çalışmak ona oksijen sağlıyor, ruhunu, duygularını ve beynini tazeliyor. Resmi de bu nedenle genç, içten, özgün ve riyasız...Bu sergi sevgili Lütfü Günay’ın 107. kişisel sergisi, sevenlerine 90. yıl armağanı.”
Bu güzel sözlere ben de katılıp “Daha nice yıllara Lütfü hoca” diyorum.
KENTTE NE VAR?
Eye Wonder-Bank of America Koleksiyonunda kadın fotoğraf sanatçıları (20 Kasım’da açılacak-CerModern/Sıhhiye), Işıl Özışık (2 Aralık’a kadar-Dışişleri Bakanlığı/ Balgat), Hüseyin Şahbudak (4 Aralık’a kadar-Sevgi Sanat/Çankaya), Sevil Yalım (29 Kasım’a kadar-Galeri Sanatyapım/Beştepe), “Kent” isimli karma sergi (11 Aralık’a kadar-Bilkent Üniversitesi Sanat Galerisi), Alaybey Karoğlu (19 Kasım’da açılacak-Mustafa Ayaz Müzesi/Balgat), Atilla Işıksun (7 Aralık’a kadar-Altanay Sanat/Kavaklıdere), Eda Su (3 Aralık’a kadar-Antigone Sanat-Çayyolu), Günay Arıtman (Bugün açılacak-Ziraat Kuğulu), Ülkü Türker (Yarın açılacak-TBMM Kültür Evi/Kızılay), Canan Onural (22 Kasım’da açılacak-Kore Kültür Merkezi/Çankaya), Aykut Tanrıseven (24 Kasım’a kadar-CerModern/Sıhhiye), Nezih Çavuşoğlu (4 Aralık’a kadar-Mart Koleksiyon/GOP)
Paylaş