Paylaş
Seramik sanatının önde gelen isimlerinden Atila Çakır ile birlikteyiz. Çakır ile yaklaşık bir yıl önce, bir çerçevecide kuşlar serisinden güvercinlere “sır” yaparken tanışmıştım. Bundan sonra da birçok sanat etkinliğinin açılışında karşılaştık. En sonunda davetini kıramayarak, Batıkent’te fırın ve sırlama tezgahı dahil kendisinin kurduğu butik atölyesine gittim.
İlk kez profesyonel bir seramik sanatçısının atölyesini görmek benim için ilginçti. Kalıplar, kil ve alçı kovaları, talaşlar, elektrikli ve gazlı fırın...Çakır, seramik sanatına aşık bir isim. 1998’de girdiği Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nü 2002 yılında birincilikle bitirmiş. 2005’de başladığı tasarımcı yanı 2007’de kurduğu atölye ile artık başka bir yola, kendi deyimiyle “ulaşılabilir sanat” boyutuna girmiş. Ne demek istediğimi anlatabilmem için internette herhangi bir arama motoruna “Seramik sanatçısı Atila Çakır” diye yazdığınızda, eserlerinin Türkiye’nin hangi ünlü mağazalarında satıldığını göreceksiniz. Sadece Türkiye’de değil, Çakır’ın eserleri yurtdışında birçok yabancı koleksiyonerin de evini veya ofisini süslüyor.
Çakır’ın tanınmasını sağlayan kuşlar serisi “Güvercin, serçe, sülün, tavus kuşu, ördek, kübik güvercin ve kanat çırpan soyut kuş çalışmalarını” içeriyor. Özellikle, soyut kuş çalışması gerçekten nadir yapıtlarından. Keza İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) için hazırladığı kübik kuş çalışması da. Sanatçının kuş koleksiyonunda, minimalist tarzını çok renklilikle biraraya getirerek kuş formunu modern bir çizgide yeniden yorumladığı görülüyor. Sanki rengarenk kuşlarıyla, hayatın
monotonluğuna karşı çıkıp bizlere küçük mutlu anlar yaşatmayı amaçlamış gibi. Kuşlarında kullandığı seramik pişirim tekniği olan “Raku”nun da dördüncü yüzyıl öncesinde Japonya’da keşfedildiğini, bu teknik sayesinde her eserde elde edilen sonucun kendine özgü olduğunu dinledim Çakır’dan. Seramikte de “desen”in son derece önemli olduğunu vurgulayan Çakır, eserlerde iz görünmemesinin desen bilgisinden kaynaklandığını belirtiyor.
Atilla Çakır’ın çalışmalarını anlatırken, “sır”la ilgili söyledikleri, belki ben ilk kez duyduğum için çok ilginç geldi. Meğerse “sır” tabiri Osmanlı’da çini ve seramik çalışmalarının doruk noktada olduğu bir dönemden gelmeymiş. Bir usta yaptığı bir işi süslerken kullandığı malzemenin formülünü en yakınındaki oğluna bile söylemeden ölmüş. Artık ne ise o formül, “sır” kalmış. Bugün seramiklerin üzerinde gördüğümüz o renklilik değişik formüller denenerek bulunmuş. O zamandan beri de adı “sır” olarak kammış. Anlayacağınız “sırlama” tanımı, Osmanlı ustasının formülünü sır gibi saklayıp oğluna bile söylememesinden geliyormuş.
Peki Çakır’ın, oldukça zahmetli ve her zaman kırılma tehlikesi olan seramik sanatıyla bilinip tanınmasındaki pay ne? Bu soruyu yönelttiğimde anlattıklarından süzdüğüm kadarıyla, eserlerini sunmada İstanbul’a öncelik vermesi önemli paya sahip. Çakır imzalı seramiklerin İstanbul’un cemiyet hayatında tanınmış ailelerin evlerine, işyerlerine girmesi başarıyı sağlamasında oldukça etkili olmuş. Çakır, “Kesinlikle Ankara’yı küçümser bir tavır takınmak istemem. Ama sanatın geneline baktığımızda İstanbul’un açık ara önde olduğunu söylemek durumundayım” diyor. Çakır, Ankara çıkışlı seramik sanatçılarının başkentteki galerilerde, “Eserler sergilenirken kırılır” korkusuyla yeteri kadar ilgi görmemelerine sitem ettiklerini söylerken, “Galeriler madem bu korkuyu yaşıyorlar, İstanbul’daki gibi cam fanuslar içinde seramik sergilenebilir” hatırlatmasında bulunuyor.
Dağcılıkla da ilgilenen Çakır aynı zamanda sosyal projelere de destek veren bir sanatçı. Doğu Anadolu Turizmi Geliştirme Projesi ve Erzurum-Uzundere Kadın Emeğini Değerlendirme Derneği bünyesinde özellikle Çoruh Havzası’nda yerleşik kadınların seramik sanatına teşvik edilmesi için yaptığı çalışmalar, Çakır’ın öncülük ettiği işlerden sadece birkaçı.
Çakır, şimdilerde “Kutuplar” olarak tanımladığı yeni bir seri üzerinde yoğunlaşmış durumda. Kutup ayısı ve yavruları ile penguenler bu serinin ana figürleri olacakmış. Çakır’ın atölyesine yaptığım kısa süreli ziyaret benim için ilginç olduğu kadar seramik konusunda biraz olsun bilgilenmemi sağladığı için de çok faydalı oldu. Bu nedenle başkentteki sanat turunuzu sadece resimle değil seramik ve heykelle de süslemenizi öneririm.
MOBİLYA VE SANAT
ATO Congresium’da 8 Nisan günü başlayacak olan Ankara Mobilya Fuarı’nın bu yıl ayrı bir özelliği daha var. Fuarda yeni tasarım mobilyalarla birlikte, evnizi veya işyerinizi donatırken duvarda ne tür resimleri tercih etmeniz gerektiği yönünde sizi aydınlatıcı ve kafanızda ışık uyandıracak tablolar da sergilenecek. Bu kapsamda fuarda duvarları RC Sanat’ın değişik sanatçılardan derlediği tablolar süsleyecek. Merkezi Bilkent Center’da olan RC Sanat, başkentteki müzayede etkinliğini Dedeman oteller zincirinde de gerçekleştirecek. RC, Türkiye’nin 10 ayrı değişik kentindeki Dedeman otelinde belirli zamanlarda müzayede düzenleyecek. İlk müzayede 26 Nisan’da İstanbul Dedeman’da yapılacak. RC’nın İstanbul öncesi Ankara müzayedesi ise 12 Nisan’da Bilkent Center’da olacak.
BRHD 45 YAŞINDA
Birleşik Ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği (BRHD) bu yıl 45. yılını Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açılan ve 14 Nisan’a kadar sürecek bir karma sergi ile kutluyor. BRHD’nin 45. yılı nedeniyle Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, Oya Kınıklı, Sabri Akça ve Nazan Sönmez’e dernek üyeliğinde 35. yılı doldurmaları nedeniyle birer plaket verdi. Diğer etkinlikler de şöyle: Mehmet Ali Doğan-9 Nisan’da açılacak (Peker Sanat/Yıldız), “Mart” Karma sergi-14 Nisan’a kadar (Bilkent Üni. Kütüphane Sanat Galerisi), Turan Üstünel-22 Nisan’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mah.), Türkan Özden-Bugün sona erecek (İnciart/Anıttepe).
Paylaş