Paylaş
Günlerdir kendimi bir kâbus gördüğüme inandırmaya çalışıyorum. Çünkü Susurluk'taki kazadan bu yana, inanılması güç olaylar yaşıyoruz.
Önce Refah'ı ele alalım.
Refah Partisi, inişe geçerken rüzgârı hiç hesaplamayan acemi bir pilota benziyor. Uçağı indirmeye çabalarken, hızla çakılmaya doğru gittiğini fark edemiyor. Onu iktidara taşıyan temiz toplum rüzgârından yararlanacağı yerde, Tansu Çiller'in ‘‘beyaz at''ına oynayarak, temiz toplum bayrağını Mesut Yılmaz'a kaptırıyor.
Oysa Refah Partisi yetkilileri, günlük politik çıkarlara yatırım yapmaktan vazgeçip, şöyle bir geriye baksalar, gerçeği görecekler.
UNUTULMAYANLAR
Onlar göremediklerine göre, biz hatırlatalım: ARENA arşivinden çıkardığımız Karayolları eski Genel Müdürlerinden Atalay Coşkunoğlu'nun, Çiller Ailesi'nin, Engin Civan'ların, Halil Bezmen'lerin, Ergun Göknel'lerin, SHP-DYP koalisyonu sırasında rüşvet alırken suçüstü yakalanan belediye başkanlarının, vurguncu politikacı ve bürokratların görüntülerini, bir film şeridi gibi yeniden oynatalım.
İşte seçmen, bu ünlü (!) portreler arasında Refah Partililer bulunmadığı ya da küçük bir azınlık oluşturduğu için bu siyasi kadroya iktidar yolunu açtı. (Mercümek ve Beşir Darçın olayları iktidara bir adım kala gerçekleştiği için halkın eğilimini etkilediğini sanmıyorum.) Refah Partisi'ni iktidara radikal tabandan çok, yolsuzluklardan, vurgunlardan bunalan geniş kitleler taşıdı.
Toplum onlardan bu pisliklerin hesabını sormalarını beklerken, tam tersi oldu. Refah Partisi, kendi elleriyle verdiği yolsuzluk önergelerini, yine aynı ellerle Çiller Ailesi'ni koruyan birer kalkan yaptı.
Refah Partisi'nin yarattığı çelişkiler, kavramların anlam değiştirmesine neden oldu.
Temiz toplum isteyenler, ‘‘vatan haini'', temizlikten yana olan siyasetçileri döven asker kaçakları ‘‘kahraman'' ilan edildi.
Gırtlağına kadar şaibeye batmış Tansu Çiller, ‘‘Temiz Toplum-Temiz Siyaset'' sloganıyla meydanlara yürüdüğü için, dövülen bir eski başbakanın uğradığı saldırıyı ‘‘ilahi takdir'' olarak nitelemekle kalmadı, ‘‘Dövmek yetmez, kurşun sıkın!..'' çağrışımları yaratan korkunç konuşmalar yaptı.
FELAKET ÇIĞIRTKANLIĞI
Düzen partilerinden hiçbir farkı bulunmayan Refahlılar durur mu? Onlar da hemen ‘‘ilahi takdir'' çığırtkanlarının kervanına katıldı.
Cinayet, eroin kaçakçılığı, askerden ve kanundan kaçmak suç olmaktan çıktı, neredeyse vatanseverlikle özdeş anlama getirildi.
Devletin asker kaçağı olarak aradığı saldırgan, bu eylemi ‘‘Devleti çok sevdiği için'' yaptığını söyledi. Beş yıldızlı otelde başbakan döven asker kaçağı ‘‘kahraman'', dağda eşkıyaya göğsünü siper eden isimsiz Mehmetçik ‘‘enayi'' ilan edildi.
Kışlalarda, sınır karakollarında homurtular göklere yükseldi, bu sesler sağır sultanların bile kulaklarına ulaştı. Laik Cumhuriyet'in temeline dinamit lokumları yerleştirildi.
İktidarda kalabilmek için her türlü değeri bozuk para gibi harcamaya alışmış yoz politikacılar, hiç çekinmeden ‘‘ülkücülük, kahramanlık ve vatanseverlik'' gibi kavramları paspas yapıp çiğnemeye koyuldular.
Yasadışı işlere bulaşmamış gerçek ülkücüler ‘‘aptal'', eroin kaçakçısı katiller ‘‘lider'' oldu. Siyasi geleceklerini kana ve ölüme endeksleyen ölüm tezgâhtarlarının kaleme aldıkları senaryolarda ülkücü sömürüsü, inanılmaz boyutlara ulaştı.
Bakalım kâbusun bundan sonraki bölümlerinde neler göreceğiz?
Dileriz demokrasi, acemi pilotların elinde yere çakılmaz.
***
Okuduğunuz yazının tarihi, 1 Aralık 1996.
Refahyol iktidarının sonunu daha o günlerde görmüşüz.
Ancak Refahyol kâbusundan sonraki gelişmeler, iktidar ortaklarının tarihten ders almaya hiç niyetleri olmadığını gösteriyor. Baksanıza; Necmettin Erbakan, Müslüman düşmanı, kafatasçı, faşist Le Pen'le gizli görüşmeler yapıyor, Tansu Çiller ise eğitim reformuna karşı çıkarken, ‘‘Yeraltına inerler!..'' diyerek, teröre davetiye çıkarıyor.
Gerek bazı Refah Partisi yetkililerinin, gerekse Tansu Çiller'in son günlerdeki konuşmalarında terör tahrikçiliği apaçık görülüyor.
İktidarı kaybetme hezeyanıyla yapılan ataklar, tıpkı suya atılan bir taş gibi, teröre uygun psikolojik havayı radikal kesimlere doğru dalga dalga yayıyor.
Bazıları, Türkiye'nin başına şimdi de İslami terör belasını musallat etmek istiyor.
Dikkatli olmak ve terör tezgâhtarlarının son senaryosuna geçit vermemek zorundayız.
Paylaş