Paylaş
Mustafa Kemal Atatürk hakkında yalanlar, yanlışlar ve iftiralarla dolu bir kaset hazırlayan Abdurrahman Dilipak, cuma günü gazetesindeki köşesinde bakın neler yazmış:
‘‘Orijinal kasetteki o iddiaların hepsi yasal, kendi başına ciddi kabul edilen kaynaklardan derlendi. Kaldı ki o televizyonun yayınladığı kaset, tahrifler çarpıtmalarla doluydu!..’’
Dilipak, ARENA'yı montajcılıkla suçluyor, kasette anlattığı sahte tarihe sahip çıkıyor. Dilipak gibilerin böyle konuşmalarına alıştık. Ne diyecekti ki? ‘‘Keşke bu kaseti doldurmayıp, sahte tarih yazmaya çalışanların saçma sapan iddialarına ortak olmasaydım!’’ mı diyecekti?
PALAVRA REKORTMENİ
Anlaşılan Abdurrahman Dilipak, son yılların günümüze ışık tutan en çarpıcı araştırmasını okumaya henüz cesaret edememiş. Eğer değerli bilim adamı ve araştırmacı yazar Turgut Özakman'ın ‘‘Vahideddin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele’’ adlı kitabını okumuş olsaydı, kasette anlattıklarının birer palavradan öte gitmediğini öğrenirdi. Özakman, yüzlerce yerli ve yabancı objektif kaynaktan yararlanarak hazırladığı araştırmasında, Vahideddin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele konularında ortaya atılan yalanları, yanlışları ve yutturmacaları gün ışığına çıkarıyor. Hem de dört dörtlük belgelerle. Dilipak'ın büyük önder Atatürk hakkındaki iddiaları için de şunları söylüyor:
‘‘Dilipak yine atma rekoru kırmış!..’’
Abdurrahman Dilipak'ın bir palavra atma rekortmeni olduğunu ortaya çıkaran diğer bilim adamı ise, 9 Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ergün Aybars... İstiklal Mahkemeleri konusunda tez hazırlayan bu değerli bilim adamı, Hulki Cevizoğlu'nun ‘‘Ceviz Kabuğu’’ programında, palavra rekortmeniyle karşı karşıya gelmiş ve onu stüdyodan kaçırtmıştı. Dilipak, toplumda infiale neden olan kasetinde İstiklal Mahkemeleri'nin 120 bin kişiyi astığını iddia ediyor. Ve böylece bir rekorun altına daha imzasını atıyor. Zira Ergün Aybars'ın bilimsel araştırmasında ortaya çıkan kesin rakamlar şöyle:
GERÇEK RAKAMLAR
‘‘İstiklal Savaşı sırasında 14 İstiklal Mahkemesi, toplam 1.350 kişiyi idam etmiştir. Hükümlülerin çoğu casus veya asker kaçağıdır. Cumhuriyet döneminde ise Şeyh Sait İsyanı ve Atatürk'e İzmir'de düzenlenen suikastın davaları ile Şapka Kanunu'nu bahane ederek silahlı ayaklanmaya kalkışan, ya da halkı isyana teşvik eden 360 kişi idam edilmiştir.’’
Hani 120 bin kişi asılmıştı? Bu rakamlar arasındaki korkunç uçurum, Dilipak'ın ciddi(!) kaynaklarının ne kadar üfürükçü olduklarını gözler önüne seriyor.
Dilipak, ipe sapa gelmez zırvaları yüzünden özür dileyeceği yerde, kaseti yayınlayan ARENA'yı suçlamayı yeğliyor ve köşesinde bakın neler yazıyor:
‘‘Bu olay medya, mafya, sermaye, siyaset ve bürokrasi arasındaki karanlık ilişkiyi gözler önüne seren niteliktedir. Yayın çarpıtmalarla doludur.’’
TİCARİ İLİŞKİLER
Herhalde bunları aynaya bakıp yazmış olmalı. Çünkü bize ulaşan belgelere göre, Abdurrahman Dilipak, gıda maddeleri satıcılığından bilgisayarcılığa, pazarlamacılıktan dış ticarete, stratejik araştırma-geliştirme işlerinden basın-yayın kuruluşlarına kadar birçok şirketin kurucu ortağı. Atatürk'e iftiralar yağdırdığı kaseti hazırlayan RTV firmasının sahibiyle de Görüş Video adlı bir şirkette ortaklar. Şirketlerin bir bölümü tasfiye edilmiş, bazıları faaliyetlerini sürdürüyor. Bunlardan yakın tarihe kadar yönetici hissedarı olduğu Lonca Organizasyon Medya Yayıncılık Şirketi, Mali Polis'in İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı yan kuruluşlara düzenlediği operasyonlar sırasında baskına uğramış ve sahibi Ahmet Hamdi Pınarcık gözaltına alınmıştı. Dilipak'ın kurucu ortaklık yaptığı şirketlerdeki diğer hissedarlar arasında Refah-Fazilet Partili siyasetçiler ve o İslami sermayenin önde gelen isimleri yer alıyor. Örneğin, 1997'de kurulan Spag Stratejik Araştırma ve Geliştirme Şirketi'nin yapısına bir göz atalım: Bu firma, Kombassan Holding'in finansörlüğünde faaliyete geçirilmiş. 10 hisseden 5'ini, Kombassan Holding'e bağlı 4 kuruluş ve holdingin sahibi Haşim Bayram temsil ediyor. Diğer ortaklar arasında MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu'nun adı dikkat çekiyor. Maliye ise tasfiye edilen bazı şirketlerin izini sürüyor. Çünkü bunların bir kısım vergi borçları, yıllar geçmesine karşın bir türlü ödenmemiş. Ticari ilişkiler ağı, Suudi Arabistan'a kadar uzanıyor.
Dilipak, ‘‘Bu olay medya, mafya, sermaye, siyaset ve bürokrasi arasındaki karanlık ilişkiyi gözler önüne seren niteliktedir...’’ derken, uzun süredir belki de ilk kez palavra sıkmıyor ve gerçeği anlatıyor.
Tam ARENA'lık değil mi?
Meraklısına not:
Dilipak'ın provokatör gazetesi bana milyarlarca liralık vergi cezası kesildiğini ve Maliye'ye borcum olduğunu yazmış. Yalan, hem de kuyruklu yalan... Tek kuruş vergi borcum yok. Düzmece belgelerle hayali vergi kaçakçılığı haberlerini yapanlar, daha önce birçok kez yargıdan hak ettikleri tokadı yediler. Anlaşılan derslerini almamışlar. O halde bu tokadı yine yemeleri, yüce yargı önünde hesap vermeleri gerekiyor.
Paylaş