Paylaş
Tepemeizde yazdan kalma, insanı avareliğe çağıran, sımsıcak bir güneş... İki yanı ulu serviler ve asırlık çamlarla çevrili, uzun ince bir yolda ilerliyoruz... Etrafta mis gibi çam kokusu, yanımda ortaokul ikinci sınıf öğrencisi küçük Serkan var.
Aslında Serkan sizin de yabancınız değil!
Hani iki yıl kadar önce, TV'lerde yayımlanan bir şehit cenazesinde, bayrağa sarılı tabuta yapışarak ‘‘Bana ağabeyimi verin!.. Ağabeyimi geri verebilir misiniz?..’’ diye haykıran, kavruk tenli, zayıf bir çocuk vardı ya, şimdi birlikte yürüdüğümüz Serkan, işte o çocuk...
Hıçkırarak ağlarken, hepimizi ağlatan, en katı kalplimize bile iç geçirten Serkan'la, uzun ince yolda ilerlerken gözlerine bakamıyorum.
Çünkü baktığım anda, görsel hafızama bir mıh gibi yerleşen görüntülerin, tekrar tekrar gözlerimin önünden geçeceğini ve kulaklarımda hep o yakarışın çınlayacağını biliyorum.
‘‘Bana ağabeyimi verin!.. Ağabeyimi geri verebilir misiniz?’’
Servilerin ardına kayan güneşin önümüze düşürdüğü gölgelerimizi izleyerek, çiçek kokuları arasında yaz bahçesi gibi rengârenk bir yere geliyoruz! Burası Gaziantep Şehitliği...
Günlerden cuma olduğu için şehitlik, analar, babalar, bacılar, eşler ve belki de kahraman babaları şehit düştüğünde, ana karnında olduklarından onları artık hiç göremeyecek minicik bebelerle dopdolu.
GÖZÜ YAŞLI ANALAR
Sonbahar bu şehitliğe uğramamış sanki. Hele güller... Güllerdeki gonca coşkusu görülmeye değer. Rengârenk güller, kasımpatıları ve yörenin tüm çiçekleri şehitliği adeta festivale hazırlanan bir çiçek serasına çevirmiş.
Serkan'ın terzilik yapan babası Kadir Kayalı, annesi Teslime Hanım, kızkardeşi Özlem de şehitlikte. Teslime Hanım, Sıvas'ın Karayün Jandarma Karakolu'nda nöbet tutarken bölücü teröristin 8 kurşunuyla şehit düşen evladı Salman'ın mermer mezarını öpüyor, kokluyor ve gözyaşlarıyla mezar taşının üzerindeki toz zerreciklerini bile yıkıyor.
Şehitlik, insanın yüreğini yakan öykülerle dolu. Aslan gibi evladını toprağa verdikten sonra aklını yitiren analar mı istersiniz, yiğitlerin acısına dayanamayıp tez zamanda bu dünyadan göçüp giden babalar mı?
‘‘Bana ağabeyimi verin! Ağabeyimi geri verebilir misiniz?..’’ diye bağıran, haykırdıkça gözlerimizi yaşartan Serkan'ı ve ailesini merak edip durmuştum.
Kimdi bu çocuk, hangi kentte yaşıyordu, babasının işi neydi, annesi ne yapardı, başka kardeşleri var mıydı, evleri nasıldı, bu insanlar ne yerler, ne içerlerdi?..
Gaziantep Şehitliği bizi bir araya getirdi. Şehitlikten sonra, onların kentin arka semtlerinden biri olan Çamlıca Mahallesi'ndeki gecekondu bozması evlerine gittim.
Şehit Jandarma Er Salman Kayalı'nın öyküsünü onlardan dinledim.
Şehit anası Teslime Hanım, bana yavrusunun çocukluğunu anlattı, şehit düştükten sonra evine gönderilen giysilerini, çamaşırlarını gösterdi... Yüreği yanık Teslime Hanım, yiğidinden kalan her şeyi, hatta kullanılmış tıraş bıçaklarını bile saklamış. Onları her sabah sandığından çıkarıyor, öpüp sevdikten sonra ertesi gün yeniden okşamak için özenle yerine koyuyor.
Şehitlik, onların ikinci adresi olmuş.
‘‘FEDA OLSUN’’
Şehit Salman'ın babası evi zar zor geçindiriyor. Şehitlikte konuştuğum diğer şehit anaları, babaları da geçim sıkıntısının tüm ağırlığını omuzlarında taşıyan insanlar...
Edirne'den Ardahan'a kadar şehit ailelerinin öyküleri birbirine benziyor. Türkiye ekonomisinin kötü yönetilmesinden kaynaklanan yükü de onlar sırtlıyor, vatan savunmasına da onlar koşuyor. Tüm savaşlarda hep onlar önde oluyor. Vatan için vurulup, vatan için ölüyorlar. Hem de seve seve... Şehitlikten ayrılırken oğlunun mezar taşındaki fotoğrafını öpen bir ana ardımdan şöyle bağırdı:
‘‘Bir evlat verdim, geride yedi tane var. Onlar da vatana feda olsun. Yeter ki bu Apo denilen insan kanıyla beslenen canavarı devlet bize teslim etsin...’’
Peki ya küçük Serkan? O da İtalya'ya sesleniyor:
‘‘Ağabeyimi geri veremezsiniz, ama terörist başı Apo'yu verebilirsiniz.’’
NOT: Bu yazı, canavardan insan yaratmaya kalkışan İtalyan Hükümeti'ne ve Türkiye'de devleti soyup soğana çevirmede hep önde olan, ama sıra vatan görevine geldiğinde bir yolunu bulup kaytaran saygın(!) vatandaşlarımıza ithaf olunur.
Paylaş