Paylaş
Bugün size bir ihale öyküsü anlatacağım. Buna ‘‘Kızılay Usulü İhale’’ de diyebiliriz.
Efendim ihaleye konu olan arsa, Tarsus'un merkezinde bulunuyor. Adana-Mersin yoluna cepheli 55 dönümlük bu arsa, yaklaşık 30 yıl önce Şefika Alper isimli hayırsever tarafından Kızılay'a bağışlanmış.
DÜZMECE İHALE
Kızılay, hastane, huzurevi ya da aşevi yapılması koşuluyla bağışlanan arsaya 1996 yılına kadar hiç dokunmamış. 1996 yılına gelindiğinde, Tarsus Kızılay Başkanlığı arsayı satma kararı almış. Gerekçe olarak da sağlık merkezinin finansman gereksinimi gösterilmiş. Tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra Kızılay Genel Merkezi'nden gelen iki ekspere değer tespiti yaptırılmış. Kızılay eksperleri arsaya 110 milyar lira civarında değer biçmişler. Ancak Kızılay Genel Merkezi, bu rakamın, rayiç değeri yansıtmadığı düşüncesiyle ihaleyi iptal etmiş.
Şimdi işin en ilginç aşamasına geliyoruz.
Kararın iptalinden birkaç ay sonra Tarsus Kızılay Başkanlığı'na getirilen Seyfi Zeyrek'in yaptığı ilk iş, altın değerindeki bu arsayı, 1998 yılı içinde Kombassan'a 127 milyar liraya satmak olmuş.
ARENA'ya ihalenin düzmece olduğu yolunda ihbarlar yağmaya başlayınca, araştırmacı gazeteci Hasan Cebeci, Tarsus'un yolunu tuttu. Cebeci'nin araştırması kısa sürede sonuç verdi ve ihalenin gerçekten düzmece olduğu ortaya çıktı. Çünkü ihaleye Kombassan'ın yanı sıra, Kızılay Tarsus Başkanı Zeyrek'in sekreteri Melek Karataş'ın akrabası olan iki kişinin katıldığı ve düzmece teklifler verdikleri belirlendi. Bunlardan Ahmet Nergis kaportacılık, Süleyman Yasavul ise turist rehberliği yapıyor. Her ikisinin de böyle bir teklif verebilecek maddi güçleri yok. Bu gerçek, yüzleşme ile belgelenince, Kızılay Tarsus Başkanı Seyfi Zeyrek, düzmece katılımcıların bu işi Allah rızası için kabul ettiklerini söyledi.
TRİLYONLUK RANT
Peki Allah rızası için yapılan satış, acaba Kızılay'a hak ettiği kazancı sağlamış mıydı? Hasan Cebeci, bu sorunun da yanıtını aradı. Onun araştırmasına göre, Kızılay okkalı bir kazık yemişti. Çünkü arsanın Kombassan'a metrekare maliyeti yaklaşık 2.5 milyon lira civarında. Oysa belediyenin emlak vergisi için belirlediği fiyat 6 milyon lira. Bilindiği gibi belediyelerin öngördüğü fiyatlar, rayiç değerin çok altında kalıyor. Emlakçılar, satılan arsanın gerçek değerini trilyonlarla ifade ediyorlar. Nitekim ihalenin ardından, Kombassan arsanın 22 dönümlük bölümünde dev bir alışveriş merkezi inşa etmeye başlamış. Arazinin geri kalan bölümünü ise Milli Eğitim Bakanlığı ve belediyeye bırakmış.
TARLA, ARSA OLUYOR
Bu ihalede dikkat çekici bir ayrıntı da şu: Satıştan önce arsa, tapuda tarla olarak görünüyor. Satıştan bir ay sonra ise imar planı değiştiriliyor ve 9 kat inşaat izinli sanayi arsasına dönüştürülüyor. Tabii bu değişim, arsanın değerini füze gibi tırmandırıyor.
Tarsus Kızılay Başkanı, Hasan Cebeci ile görüşürken, satıştan önce bu konudaki pazarlığın Kombassan'la yapıldığını ağzından kaçırıyor.
İşte Kızılay usulü ihalenin öyküsü. Ne diyelim? Ah Kızılay'ım, vah Kızılay'ım, ben sana nasıl yanmayayım!
Hıncal Ağabey
HINCAL Uluç, yazarlıktaki ustalığının yanı sıra, sevdiğim, saydığım ve değer verdiğim bir insandır.
Hıncal Ağabey'in üzerimdeki emeği büyüktür.
SERT ELEŞTİRMEN
Gençlerin çoğu bilmez, Hıncal Ağabey 1970'li yılların ilk yarısında, Cumhuriyet Gazetesi'nde haftada bir gün televizyon eleştirileri yazardı. Ben de o yıllarda TRT'de hazırlayıp sunduğum TV programlarıyla meslekteki başarı merdivenlerini tırmanmaya çalışıyordum. Eleştirilerinin yayınlandığı pazartesi sabahlarını iple çeker, hatta ‘‘Acaba bu hafta hakkımda neler yazdı?’’ diye düşünerek, pazar gecelerini uykusuz geçirirdim.
Eleştirmen olarak kalemi kıldan ince, kılıçtan keskinceydi.
Cumhuriyet okurlarına büyük keyif verdiğine inandığım köşesinde ufkumu açan, bana başarı yolunu gösteren unutulmaz eleştiriler yaptı. Başarılarımı görüp yazması özgüven duygumu geliştirdi ve mesleği sevmemde büyük rol oynadı.
Emeğini hayatım boyunca unutamayacağım bu dürüst ve erdemli insan, günün birinde, görüşlerini hiç paylaşmadığı bir meslektaşının hakkını savunurken, bacağına kurşun yedi. Haberi duyar duymaz hastaneye koştum, ARENA'da bu saldırıyı lanetledim.
‘‘BACAĞINI KAŞIRIZ’’
Türkiye'nin en gözü kara kabadayısına bağlı adamların sanık sandalyesine oturduğu mahkemede yapayalnız bırakıldığı için, saldırganlardan davacı olmadığını söylemek zorunda kaldı.
Ama o, düşüncelerini ve doğruları korkusuzca söylemeyi sürdürdü. İşte bu nedenle birkaç hafta önce, diğer bacağının da kurşunlanabileceği ima edildi. Trabzonspor Kulübü Başkanı Mehmet Ali Yılmaz bir televizyon konuşmasında, ‘‘Öbür bacağını da kaşırız!’’ dedi.
ÖZÜR DİLEMEDİ
Bugüne kadar Sayın Mehmet Ali Yılmaz'ın Hıncal Ağabey'den özür dilemesini bekledim. Ama olmadı. Sanırım Mehmet Ali Yılmaz, özür dilemenin yiğitliğin şanına yakışmadığını düşünmüş olmalı. Biz gazeteciler, yazdıklarından dolayı terör kurşunlarına hedef olan değerli meslektaşlarımızın ardından övgü dolu sözler söyleme yarışına girişiriz. Ama nedense bu değerlere en gerekli olan yerde sahip çıkmayı unuturuz...
Hıncal Uluç'a yönelik tehditleri, mesleğe yapılmış olarak kabul ediyor ve bir kez daha lanetliyorum.
Paylaş