Paylaş
Arena İstihbarat Servisi'nin haber toplama gücü malum. Servisin hiç durmaksızın çalan telefonlarının başında birkaç gün duran bir kişi, Türkiye'de hangi dolapların dönmekte olduğunu kolayca anlar.
Yaklaşık 10 gün kadar önce, bu servise ilginç bir haber ulaştı. Arayan kişi, 14 aylık hapis cezası kesinleşen eski Karayolları Genel Müdürü Atalay Coşkunoğlu'nun bir hastanede krallar gibi ağırlandığını bildiriyordu. Seyircimiz, hastanenin adını da veriyordu! Koşuyolu Kalp Araştırma Hastanesi... Coşkunoğlu'nun kaldığı yer ise, hastanenin otel kısmında bulunan lüks ikiz odalardan biriydi.
Ekiplerimiz hemen yola koyulup, iddianın doğruluk derecesini ve Coşkunoğlu'nun bu hastaneye niçin sevk edildiğini araştırmaya başladılar.
LÜKS HAPİSHANE
Araştırmamız sürerken aklıma, bir süre önce görevinden ayrılan Bayrampaşa Cezaevi'nin eski Savcısı Necati Özdemir'in kamuoyunu sarsan açıklamaları geldi. Özdemir, medyada geniş yer bulan röportajlarında acı gerçeklerin altını çizerek özetle şunları söylüyordu:
‘‘Bayrampaşa Cezaevi'ndeki yaşam koşulları dayanılmayacak kadar kötü... Koğuşlarda sarılık ve AIDS kol geziyor, hasta hükümlü ve tutuklular, yetersiz sağlık hizmetleri nedeniyle peş peşe ölüyor. İnsanlık dışı bu tablo mutlaka değiştirilmelidir.’’
Savcı Özdemir'in tespitlerindeki haklılığı iki yıl önce, TV röportajları için gittiğim bu insan deposunda gözlerimle görmüş ve o gün insanlığımdan utanmıştım.
Özellikle yabancı uyrukluların kaldığı koğuşların durumu yürek paralayıcıydı. Verem hastası bir tutuklu, aylardır doktor ve ilaç yüzü görmediğini söylüyordu. Haberi hazırlarken cezaevindeki polikliniğe başvuran 517 kişiden 78'inin vereme yakalandığını öğrendik. Bize verilen bilgiler arasında, sağlık taraması sırasında, 426 tutuklu ve hükümlüden 418'inin sarılık geçirdiği, 36'sının ise halen taşıyıcı olarak cezaevindeki yaşamını sürdürdüğü yer alıyordu.
Bu dehşet verici görünümüyle Nazi Almanyası'nın toplama kamplarını andıran Bayrampaşa Cezaevi'nde durum böyleyken, acaba Koşuyolu Kalp Hastanesi'nin lüks odasında tedavi gören Atalay Bey'in içinde bulunduğu koşullar nasıldı?
Çok geçmeden arkadaşlarımız, bu soruya yanıt niteliğindeki görüntüleri çektiler. Ekrana yansıyan atmosfer, ARENA'ya gelen haberi doğruluyordu. Hükümlü Coşkunoğlu'nun kaldığı lüks ikiz odada iki yatak, televizyon, telefon, gömme banyo, misafir koltukları ve gerektiğinde refakatçinin kalabileceği bir bölüm yer alıyordu. Odanın gecelik çıplak yatak ücreti ise 10 milyon liraydı. Eski Karayolları Genel Müdürü'nün yemekleri dışarıdan geliyordu. Aldığımız duyuma göre emekli devlet memuru olan Coşkunoğlu'nun yemek dışındaki hastane masrafları, buradaki ikameti bittikten sonra Emekli Sandığı'na fatura edilecekti.
Peki, Anayasa'mızın ‘‘Herkes kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz’’ diyen kesin hükmüne karşın, kaynağını açıklayamadığı serveti nedeniyle, 14 ay hapis ve yaklaşık 15 milyar liralık para cezasına çarptırılan Coşkunoğlu'na bu ayrıcalık nasıl sağlanmıştı!
TORPİLLİ MAHKUM
Yanıt bu kez hastanenin değerli Başhekimi Sayın Cevat Yakut'tan geliyor:
‘‘Ankara Numune Hastanesi Başhekimi Dr. Osman Müftüoğlu, Cumhurbaşkanımızın Kuveyt gezisi sırasında beni aradı ve ricacı oldu. Biz de kendilerini kırmadık. Hastamızı burada tedaviye aldık.’’
Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde yatması gereken Atalay Coşkunoğlu'nun evinin bulunduğu İstanbul'daki kalp hastanesine, hangi büyüklerimiz sayesinde geldiğini anladınız değil mi?
Amacımız, hükümlü hastaların tedavi görmelerini eleştirmek değil. Aksine, tüm tutuklu ve hükümlülerin, çifte standart olmaksızın, eşit koşullara ve sağlık hizmetlerine kavuşmalarını sağlamak.
Çünkü ‘‘suçlu’’ deyip geçtiğimiz insanların çoğu, çifte standart üzerine kurulu bu kokuşmuş sistemin kurbanları...
Bayrampaşa'da veremden ölenlerin de ‘‘insan’’ olduklarını unutmayalım.
Paylaş