Paylaş
Aykut Kocaman böylesine gayretli bir “Başkan-sportif direktörle” çalıştığı için, kendisini çok şanslı addetmeli. Eğer bir benzerine filmlerde rastlanan aksilikler olmazsa, Fenerbahçe şampiyon olacak.
- Fenerbahçe’nin ikinci yarıdaki müthiş çıkışını hangi faktörlere bağlamak lazım?
Fenerbahçe büyük çıkışta... Takım, şampiyonluğa doğru koşuyor... Müthiş çıkış, tabii ki kendiliğinden başlamadı. Operasyonun düğmesine, Başkan Aziz Yıldırım’ın, devre arasında “Sportif direktörlüğü” üstlenmesiyle basıldı. Yıldırım hem başkan, hem de sportif direktör olarak, önce oyunculara özgüven aşıladı, onları cesaretlendirdi ve kimliklerini hatırlattı. Bu seansların ardından kesenin ağzını açtı. Primler futbolcuları yerinden zıplatacak düzeye çıkarıldı. Forma aşkı için oynama alışkanlığının Lefter’lerin, Can Bartu’ların top koşturduğu dönemde kaldığını düşünürsek, yeni “prim” uygulamasını yadırgamamak gerekir. Profesyonel futbolcunun, kısa süreceğini bildiği aktif sporculuk yaşamında mümkün olan en fazla parayı kazanmak istemesi, onun doğal hakkı... Aziz Yıldırım’ın ikinci yarı başlangıcından bugüne kadar sergilediği çabaları yazsam, roman olur. Aykut Kocaman da böylesine gayretli bir “Başkan-sportif direktörle” çalıştığı için, kendisini çok şanslı addetmeli. Eğer bir benzerine filmlerde, romanlarda rastlanılan aksilikler, sürprizler yaşanmazsa, Fenerbahçe şampiyon olacak ve Kocaman da stajyerliğini bitirip, o gün tarihe, Fenerbahçe’yi şampiyon yapan teknik direktör olarak geçecek.
Tehdit edeceklerine Bursa’yı örnek alsınlar
- Önce Beşiktaş Asbaşkanı Serdal Adalı çıktı, “Biz de mi hakem odası basalım” dedi. Arkasından Adnan Polat, “Ben soyunma odası mı bastım, küfür mü ettim” diyerek, tıpkı Adalı gibi Aziz Yıldırım’ı işaret etti. Her iki kulübün de Fenerbahçe’yi hedef almış olmasının sebebi ne olabilir? Bir tesadüf mü, yoksa “Biz şampiyon olamıyorsak, ezeli rakibimiz de olmasın” düşüncesinin ürünü mü?
Beşiktaş Yöneticisi Serdal Adalı’nın, “Hakem odası basmayı herkesten iyi biliriz!”şeklindeki sözleri, hakem odası basmaktan daha beter bir tehdit içeriyor. Dinlerken kulaklarıma inanamadım. Aba altından sopa göstermenin, hakem hatalarını daha da arttırmaktan başka bir etkisinin olacağını sanmıyorum! Hafta sonu oynanan Beşiktaş-K.Karabükspor maçının hakemi Kamil Abitoğlu ve yardımcılarının, hakem hatasını aşıp, skandal boyutuna varan berbat yönetimi, sadece Beşiktaşlıları değil, futbola gönül veren herkesi çileden çıkarttı. O gün, hakem hatalarının kitabı yazıldı! Ama bu kötü yönetimin mağduru sadece Beşiktaş değil, her iki takımdı! Yöneticiler amigo olmadıklarını, sorumluluk taşıdıklarını asla unutmamalı. Aksi takdirde kışkırtıcı konuşmalar, altından kalkılamayacak olayları tetikleyebilir. Ortaya çıkacak vahim tablonun hesabını da kimse veremez. Sorumlu mevkideki herkes aklını başına toplamalı. Ayrıca hakemleri tehdit etmek yerine, Trabzonspor, Bursaspor ve Manisaspor gibi Anadolu takımlarının, küçük bütçelerle büyük başarıyı nasıl yakaladıklarına kafa yormalı.
Trabzonspor’u küçümseyen yanılır
- Trabzonspor son 3 maçta 7 puan kaybederek avantajını tümüyle yitirdi. Bu düşüşün sebepleri ne olabilir?
Trabzonspor puan avantajını yitirdi ama şampiyonluktaki iddiası devam ediyor. İkinci yarıyla birlikte başlayan puan kayıpları, Egemen’in bu takım için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu ortaya koyuyor. Lider kişiliğinin yanısıra, bitmez tükenmez enerjisiyle takımını ateşleyen, formasına aşık Egemen’in dönüşüyle birlikte, Trabzonspor’un yeniden yükselişe geçeceğini düşünüyorum. Trabzonspor’u küçümseyenler, büyük yanılgıya düşerler...
Seyircilerden para almasınlar!
- Yıldırım Demirören, “Spor kulüpleri kamu yararına derneklerdir. Dolayısıyla vergi vermemelidir” dedi. Diğer taraftan Beşiktaş ve G.Saray kulüpleri Maliye Bakanlığı ile pazarlık yaparak vergilerini rekor miktarlarda düşürdü. Kulüpler vergi vermeli mi, vermemeli mi?
Türkiye’deki futbol piyasası, yaklaşık 1 milyar Dolarlık bir piyasa. Yayın gelirleri yarım milyar Dolar civarında... Böylesine büyük paraların döndüğü bir faaliyetin sadece kamu yararına olması mümkün mü? Devlet zaten spor kulüplerine tesis yapmaları için hazine arazisi tahsisi, vergi indirimi veya ceza affı gibi bir yığın kolaylık sağlıyor. Bunların üstüne bir de “Hiç vergi alınmasın!” demek, akılcı ve adil bir yaklaşım değil. Madem kamu yararından söz ediliyor, o halde maçlara giden seyirciden de hiç para almasınlar!
Alex gibisini bulamazsınız
- Fenerbahçe Yönetimi, Alex’in sözleşmesini 2 yıl daha uzatmakla doğru mu yaptı? Alex bu kadar alternatifsiz bir oyuncu mu? Fenerbahçe o ayarda, daha genç bir oyuncu bulamaz mıydı?
Alex sadece bir futbol ustası değil, aynı zamanda lider. Üstelik Türkçe’yi de çok iyi konuşuyor. Yabancı futbolcuların sorunlarıyla yakından ilgilenen yönetici Murat Özaydınlı’ya yolladığı cep telefonu mesajlarının hepsi Türkçe. Hiç kuşkusuz aynı yeteneklere sahip, hatta daha becerikli genç bir futbolcu bulunabilir. Ama onun Alex olması zaman ister. Alex tıpkı kaliteli şarap gibi! Yıllandıkça değeri artıyor... Fenerbahçe de, bu kalitenin hakkını veriyor.
Her takımda bir Arda olmalı
- Hagi, “Arda Turan ve Milan Baros gelince her şey düzelecek” diyor. Ne dersiniz, haklı mı, yoksa, “Bu Galatasaray’ı Arda ve Baros da düzeltemez” görüşünde misiniz?
Hagi’ye hak veriyorum. Arda ve Baros’un katılımıyla G.Saray’ın güçleneceği muhakkak. Zaten Arda’nın yokluğunda oynanan Eskişehirspor maçında gelecek için umut veren bir G.Saray gördük. Keşke her takımın Arda gibi bir veya birkaç büyük futbolcusu olabilse!..
O zaman maçların seyrine doyum olmazdı.
Paylaş