Paylaş
Bugün sizi, yaklaşık üç yıl öncesine götürerek, bir intiharın ardındaki sırlara tanık etmek istiyorum.
Tarih; 31 Ocak 1995... Yer; Antalya'daki Ofo Oteli kumarhanesi...
Öğle saatlerine doğru, Ömer Lütfü Topal'a ait Emperyal kumarhanesinin önünde, gözleri adeta kan çanağına dönmüş bir kişi beliriyor. O sırada hava almak için kumarhane önüne çıkan Müdür Mahmut Doğan, davranışlarından bir kumar kurbanı olduğu anlaşılan genç adama, sigara ikram ediyor. Sigaradan derin bir nefes çeken bu kişi, ‘‘Ben artık yaşamak istemiyorum!’’ diyerek, ansızın belindeki tabancasını şakağına dayıyor.
KORKUNÇ İHMAL
Şaşkınlık içinde kalan Müdür Doğan, hemen içeriye geçip, durumu Lara Polis Karakolu'na bildiriyor. Çok geçmeden bir başkomiser yönetimindeki üç kişilik polis ekibi, olay yerine ulaşıyor.
Ve insanın tüylerini ürperten, ‘‘umursamazlığın bu kadarı da olmaz!’’ dedirten korkunç ihmal dakikaları da böylece başlıyor.
Kumar kurbanı 32 yaşındaki Yaşar Avcı, Demre'de galericilik yaparken, insanın elinde avucunda ne varsa alıp götüren bu illete yakalanıyor. Bir buçuk ay içinde bugünün değeriyle yaklaşık 150 milyar lirayı tek kollu makinelere kaptıran Avcı, gözlerini kan çanağına çeviren son gecesinde de, üç milyar lira kaybediyor. Ayrıca ölüm yolculuğunun ilk durağı olan Sera Oteli kumarhanesiyle daha sonra geldiği Emperyal kumarhanesinde, sağa sola bir yığın çek kesiyor.
Ailesinin iddiasına göre, Yaşar Avcı, o uğursuz gece boyunca tüm parasını yitirdiği gibi, ağır hakaretlere maruz kalıyor. Ablası ve eniştesi, ‘‘Kumarhanede hem parasını aldılar, hem de onuruyla oynadılar. Kardeşimiz bu nedenle hayatına kıydı’’ diyorlar.
Kazanma umuduyla her seferinde hırsla asıldığı tek kollu makinelerde hayat söndüren oyunun sonuna geldiğini anlayan Yaşar Avcı, sabah saat 09.00'da, kendisine bir taksi çağrılmasını istiyor. Parasını kaybeden, artık borçlanacak gücü de kalmayan kurbanlara, bir an önce süpürülüp atılması gereken bir çöp gözüyle bakan kumarhaneciler, bu isteği hemen kabul ediyor.
Demre'den kente geldikçe konakladığı Nokta Oteli'ne dönen kurban Avcı, eşyalarını toplayıp başka bir taksiyle ailesine gönderiyor. Bu arada onları telefonla arayarak, artık yaşamak istemediğini ve Ofo Oteli önüne gideceğini söylüyor. Neye uğradıklarını şaşıran abla ve enişte, Antalya Emniyet Müdürlüğü'nü uyararak ‘‘Aman kardeşimiz bir çılgınlık yapmasın, önlem alın!’’ diye yalvarıyor. Bu arada enişte, yıldırım hızıyla Antalya'ya hareket ediyor.
ÇILDIRTAN TEKLİF
Onlar Antalya'ya doğru yol alırken, Emperyal kumarhanesinin önündeki tüyler ürperten sahneler devam ediyor. Kurban Avcı'nın yaklaşık yarım saattir süregelen kararlı davranışlarına karşın, onu intihardan vazgeçirmek için ciddi hiçbir uğraş sergilenmiyor. Örneğin, çevrede güvenlik önlemleri alınmıyor, Avcı'yı lafa tutarak etkisiz hale getirmek için çaba sarf edilmiyor.
Polisin adeta seyirci gibi davrandığı olayda, bir gece önce hem parasını alıp hem de onuruyla oynayanlar, Yaşar Avcı'ya bir miktar kaybını iade etme sözü veriyorlar. Polisin aylardır katil zanlısı olarak tüm yurtta aradığı Topal'ın has adamı ‘‘Muhteşem Süleyman’’ lakaplı Süleyman Çığılıoğlu'ndan gelen sadakaya benzer bu teklif, kurban Avcı'yı çılgına çeviriyor.
Herkesin adeta bir an önce intihar etmesini beklediği gencecik adam, onları daha fazla üzmüyor(!), tetiği çekip, kanlar içinde yere yığılıyor.
Olayın bundan sonrası ise dayanılacak gibi değil.
Yaşar Avcı'nın dakikalarca can çekişmesine karşın, hiçbir müdahale yapılmıyor. Yaklaşık 10 dakika sonra içeriden bir kişi çıkıp, getirdiği masa örtüsünü yere seriyor ve Avcı'nın ‘‘öldü’’ sanılan bedeni, adeta bir hayvan leşi gibi, kumarhanenin minibüsüne atılıyor.
Oysa hastane kayıtları, Yaşar Avcı'nın acil bakım ünitesinde bir saat süreyle yaşadığını gösteriyor.
Şimdi size soruyorum:
Buna intihar mı diyelim, yoksa cinayet mi? Karar sizin...
Paylaş