Paylaş
Şişli Belediyesi'nin kaçak başkanı Gülay Aslıtürk'ün babası İlyas Çokay, bir süre önce silahlı saldırıda ayağından yaralanmıştı.
İlyas Bey'in Nişantaşı'ndaki işyerinin önünde gerçekleşen saldırının sanıkları, henüz yakalanamadı. Bu nedenle yaralama dosyası, kapanmak üzere.
Ancak ARENA'ya ulaşan bilgiler, saldırının belediyedeki vurgunla bağlantılı olduğunu ve uzun süre karanlıkta kalamayacağını gösteriyor.
KİM, NİÇİN KURŞUNLADI?
İddialara göre, İlyas Çokay'a kurşun sıkan tetikçi, bir arkadaşıyla olaydan bir gece önce, işadamının evine gitti. Ziyaretin nedeni, lokanta işletmeciliğinin yanı sıra, at yetiştiriciği de yapan İlyas Bey'in değerli bir atını satın almaktı. Fiyatta anlaşma sağlandı ve peşinatın ertesi sabah ödenmesi konusunda el sıkışıldı.
Gülay Aslıtürk'ün babası, ertesi sabahki randevuyu, lokantasında vermişti. Tetikçi, randevu yerine ondan önce gitti ve Çokay'ın gelmesini bekledi. Saatler 10.30'u gösterirken, işadamı göründü... Tetikçi de bu anı bekliyordu. Tabancasını çekip, ayaklarına doğru ateş etmeye başladı. Ayağından yaralanan İlyas Çokay, yere düştü. (Oysa ifadesinde kendisini vuranı kovaladığını söylüyordu.) Tetikçi de kalabalığın arasına karışıp, izini kaybettirdi.
SUSKUNLUK SÜRÜYOR
Peki İlyas Çokay'ı kimler, niçin vurdurdu?
Dedik ya, iddialar bu işin belediyedeki vurgunla bağlantılı olduğu doğrultusunda... Haydi, bunları da biraz açalım:
Tetikçiyi kiralayanlar, belediyeye iş yapan bir inşaat şirketinin sahipleri. Onlar işi bir taşerona havale ediyor, o da tetikçiye... Anlaşmazlığın nedeni, Gülay Aslıtürk'ün üstüne yattığı bir milyon dolar! Gülay, parayı vermemekte direnince, inşaatçılar belediyeye bir adam gönderiyor. Ancak bu kişi, orada müthiş bir dayak yiyor. Bunun üzerine babasına gözdağı verme kararı alınıyor. Kurşunu yiyen İlyas Çokay, hemen uzlaşma masasına oturuyor. Alacak bir milyon dolardan, 600 bine iniyor, aylık taksitler halinde ödemeyi kabul ediyor.
Ödemelerin şu sıralar bitmiş olması gerekiyor.
Sanıkları yakalanamadığı için kapanmak üzere olan bu yaralama dosyasından, pis kokular geliyor... Son dönemde büyük başarılara imza atan Türk polisinin, bu olaydaki bilinmezleri karanlıkta bırakması mümkün değil.
Kaçak belediye başkanı Gülay Aslıtürk'ün babası İlyas Çokay ise bu iddiaları şiddetle reddediyor. O halde polis soruşturmasının sonuçlanmasını bekleyelim ve görelim.
Kalemini yalana adayanlara...
Durmadan yazıp çiziyorlar... Önce, bir siyasi partiden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı yaptılar. Adımı anketlere koyup, Recep Tayyip Erdoğan'a karşı en şanslı aday olduğumu ilan ettiler.
Bunlar olup biterken bana kimse bir şey sormadı, ben de büyük bir şaşkınlık içinde gelişmeleri izledim!
Şimdi de kendilerini benim yerime koyup, ekip arkadaşlarımla birlikte, bir başka TV kanalına transfer oluşumuzun öyküsünü yazıyorlar.
Hayrettir, yine kimse bir şey sormuyor.
Oysa bir telefon açma zahmetine katlansalar, onlara neler anlatmazdım ki!
Örneğin, bırakın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday olmayı, yaşamım boyunca politikaya atılmayı hiç düşünmediğimi...
İşimi çok sevdiğimi, insanın meslektaşlarını kıskanmadan, sadece kendisiyle yarışarak başarıya ulaşabileceğini...
Bazılarını kıskançlıktan çatlatacak rüya gibi transfer teklifleri alabilmenin yolunun, şantajdan değil, başarıdan ve uyumlu ekip çalışmasından geçtiğini...
Anlattıklarımdan belki onlar da etkilenir, yalan yanlış haberler yazıp, iftiralar atmak yerine, enerjilerini başarıya ulaşmak için harcamayı denerlerdi.
Sadece bir yıl içinde aralarında uluslararası ödüllerin de bulunduğu 30 başarı ödülüne ulaşmanın başka yolu yok.
Tabii eğer aynaya baktıklarında, içlerinden oraya tükürmek gibi bir duygu geçmiyorsa...
Bankazedelere Banker Kastelli çözümü
Banker Kastelli olarak bilinen Cevher Özden'den bir mektup aldım. Özden mektubunda ‘‘bankazede sorunu’’na ilginç bir çözüm önerisi getiriyor. İlgililerin dikkatine sunuyorum:
‘1994 yılında batan 3 bankanın zedeleri son zamanlarda yine gündeme gelmeye başladı.
Bu zavallı insanların bankaya güvenmekten başka bir günahları yoktu. Çünkü, bankayı devlet güvencesi altında sanıyorlardı ve tasarruflarına aldıkları nema ile yaşamlarını sürdürüyorlardı. 1994 krizinde bu bankaların batmasına müsaade eden devlet, geride buna benzer birçok facianın daha yaşanacağını görünce, hemen diğer bankaları devlet garantisinin altına aldı. Peki, bu üç banka mudilerinin günahları ne idi? Onbinlerce kişinin milyarlarca doları aşan servetleri mahvoldu. Ama, banka sahipleri trilyoner aynı hayatlarını yaşıyor ve umurlarında değil.
Sayın Dündar, bu konuyu size aktarmamdaki asıl sebep şudur:
Bu zavallıları kurtarmak için Banker Kastelli'ye tatbik edilen 35. sayılı kanun hükmündeki kararnamenin, bu banka sahiplerine de tatbikini istememdir. O zaman göreceksiniz ki herkes parasını alacak ve kurtulacaktır. Çünkü bu kararname, banka sahiplerini, yöneticilerini ve denetçilerini ve tüm yakın akrabalarının mal varlıklarını tasfiyenin içine almaktadır. Böylelikle olay kolay çözümlenebilir.
‘Yani senin anlayacağın devlet, Kastelli'ye yapılanın aynısını bu zalimlere yapsın ve iş bitsin.’
Saygılarımla.
A. Cevher Özden’
Paylaş