Uğur Dündar: Eşi görülmedik RTÜK rezaleti

Uğur DÜNDAR
Haberin Devamı

Bugün size eşi görülmedik bir RTÜK skandalını belgeleriyle sunacağım. Önce kelimenin tam anlamıyla ‘‘skandal’’ niteliğindeki RTÜK kararını birlikte okuyalım:

SKANDAL KARAR

‘‘Kuruluşunuzun 23 Mart 1999 tarihinde yayınladığı ‘ARENA' adlı programda, Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel tarafından kapatılan Refah Partisi ile Necmettin Erbakan ve 32 arkadaşı ile ilgili idam istemiyle hazırladığı belirtilen iddianame konu edilmiş, iddianamede geçtiği belirtilen konuşmalar ve bunlarla ilgili kasetler ekranda gösterilmiş ayrıca yasadışı olarak nitelenen Milli Görüş Teşkilatı'nın kurucusunun da Necmettin Erbakan olduğu ifade edilmiş, program sonunda sunucu iddianameyi hiçbir yorum yapmadan sunmaya çalıştık. Ancak halen Fazilet Partisinin Diyarbakır milletvekili olan Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun Türk Silahlı Kuvvetlerine attığı iftiralar karşısında isyan etmemek mümkün değil. Silahlı Kuvvetlerimizi Bosna'da müslümanlara soykırımı uygulayan Sırp ordusuyla bir tutuyor... Güneydoğu'dan daha fazla oy almak uğruna söylenen bu sözleri yorumlayan Savcı Nuh Mete Yüksel son sözü söyledi bile, 'idam' şeklinde ifadelere yer verilmek suretiyle... 'Aksi yargı kararıyla kesinleşmedikçe, hiç kimsenin suçlu olarak ilan edilemeyeceği ilkesine' aykırı yayın yapıldığı Üst Kurulca tesbit edilmiştir...’’

Bir yığın yazım hatasıyla dolu metnin sonunda Kanal D’nin bir gün süreyle kapatılmasına karar verildiği belirtiliyor.

İŞTE BİZİM SÖZLERİMİZ!

Gelelim kararın dehşet verici boyutlarına. Şimdi sıkı durun, bu kararda, benim ağzımdan çıkmamış sözcükler, sanki kullanmışım gibi gösteriliyor! İşte yayın sırasında yaptığım konuşmanın kelimesi kelimesine deşifre edilmiş şekli:

‘‘Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Nuh Mete Yüksel'in, kapatılan Refah Partisi ve Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan ile 32 arkadaşı hakkında idam istemiyle hazırladığı iddianameden bölümler izlediniz. İddianameyi hiçbir yorum yapmadan sunmaya çalıştık. Ancak halen Fazilet Partisi'nin Diyarbakır Milletvekili olan Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne attığı iftiralar karşısında isyan etmemek mümkün değil. Çünkü Ömer Vehbi Hatipoğlu, yurdu ve büyük önder Atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti, bölücü terör örgütüne karşı korurken, binlerce şehit veren silahlı kuvvetlerimizi, Bosna'da Müslümanlar'a soykırım uygulayan Sırp Ordusu'yla bir tutuyor!.. Bosna'daki Müslümanlar'a yardım için bağışta bulunan saf ve temiz vatandaşlarımızın verdikleri paraları, seçim kampanyalarında harcayanlara ve gerçek bebek katillerine arka çıkıp, ordumuzu bebek katili olmakla suçluyor. Şehit kanıyla sulanmış topraklarımızın Yahudiler'e ve Ermeniler'e satılacağı iftirasını hiç utanıp sıkılmadan atabiliyor... Bunları da oy avcılığı için yapıyor!.. Pes doğrusu!.. Bu değerlendirmeyi yaparken Fazilet Partisi'ndeki birçok değerli, saygın politikacıyı tabii ki ayrı tutuyoruz.’’

DÜZMECE İBARELER

Hani nerede sunucunun, yani benim ağzımdan çıkan ‘‘Savcı Nuh Mete Yüksel son sözü söyledi bile: idam!..’’ sözleri... Hani nerede?.. Demek ki bazı RTÜK üyeleri, kafalarına koydukları kapatma kararını çıkartabilmek için, raporlara böylesine düzmece ibareler yazdırabiliyor! Kaldı ki, DGM Savcısı idam isteminde bulunmuş ise bunun haberini vermek, gazetecinin görevi değil midir?

KARARDAN HABERSİZLER

Aynı üyeler, iddia makamının ARENA olmadığını, bizim işlevimizin, Savcı Nuh Mete Yüksel'in hazırladığı iddianameyi, topluma yansıtmaktan öte gitmediğini görmezlikten geliyor. Basın özgürlüğünün ve kamunun gerçekleri öğrenme hakkının varlığından bihaber görünüyor. Eleştiri hakkımıza ipotek koymaya çalışıyor.

Onlara göre biz, mahkemenin programla ilgili tedbir kararını hiçe sayarak yayını tekrarlamışız. Hem de aynı yorumlarla!.. Ayıptır efendiler, ayıp!.. Mahkemenin tedbir kararına karşı hangi güç direnebilir?.. Gözlerinizi ARENA'yı cezalandırma hırsı bürümemiş olsa, mahkemenin bu kararının çoktan kaldırılmış olduğunu görürdünüz!.. Üstelik programı aynen yayınlamak yerine, savunma hakkına saygı gösterip, Ömer Vehbi Hatipoğlu ile yaptığımız röportajı, virgülüne dokunmadan ekrana getirmiş ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan'a, canlı yayında konuşma çağrımızı bir kez daha yinelemişiz... Ama görüyorum ki, sizde bunları değerlendirecek iyi niyetten eser yok!..

Şimdi gelelim kararın en dehşetengiz yönüne:

Evet ben, Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne attığı iftiralar karşısında isyan ettiğimi söyledim. Yani ne yapacaktım? Askerin Şırnak'taki önemli kamu binalarını yaktıktan sonra kenti yağmaladığını mı kabul edecektim? Şehit kanıyla sulanmış vatan topraklarının Ermeniler'e ve Yahudiler'e satılacağı iftirasına onay mı verecektim? Güneydoğu'da bölücü terör örgütüyle mücadele ederken binlerce şehit veren Türk Silahlı Kuvvetleri'ni, Bosna'da Müslümanlar'a soykırım uygulayan Sırp Ordusu'yla bir mi tutacaktım? Ordumuzu bebek katili mi ilan edecektim?

SKANDALIN YARATICILARI

RTÜK rezaletine imza atanlar, bunları yapmadığım için beni cezalandırıyor... Böylece bir anlamda Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun iftiralarını onaylamış oluyorlar.

Bu tüyler ürperten skandalın yaratıcılarına gelince... Karar, 4'e karşı 5 oyla alınmış!..

Fatih Karaca (Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun ve onu Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO Genel Müdürü yapan Melih Gökçek'in ruh gibi arkadaşı), Emin Başer, Nedim Tekin, Mehmet Doğan ve Şevki Göğüsger... Evet işte bu beş RTÜK üyesi, iletişim tarihine geçecek skandalın yaratıcıları...

Neyse ki hukuk adına hareket ettiğini söyleyerek, guguk devletlerinin sansürünü uygulamaya kalkan bu 5 RTÜK üyesine yargı, hak ettikleri yanıtı verdi. Avukatımız Hasan Bıyıklı'nın girişimleri sonucunda Ankara 8. İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kararı aldı.

Onları, şehit yakınlarının, gazilerimizin, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, Atatürkçüler'in ve kalbi Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü için çarpan herkesin vicdanına havale ediyorum.

Türkiye, bölücü hainlere yurtiçinde ve dışında darbe üstüne darbe indiriyor, tarihe her gün yeni ibret belgeleri ekleniyor. İşte bu RTÜK skandalı da ibret belgelerinden biri... Skandal kararın altında imzaları olan Fatih Karaca, Emin Başer, Nedim Tekin, Mehmet Doğan ve Şevki Göğüsger'in, tarihin akışı içinde hak ettikleri yeri alacaklarına inanıyorum.



Yazarın Tüm Yazıları