Uğur Dündar: Dilipak'ın mumu

Uğur DÜNDAR
Haberin Devamı

Arena'nın ekrana getirdiği ‘‘Abdurrahman Dilipak kaseti’’nin yankıları sürüyor. Atatürk'le ilgili her iddiasında bir önceki palavra rekorunu kıran Dilipak'a çok sert bir yanıt da, Avustralyalı bir gazeteciden geldi.

Çanakkale Savaşı konusunda araştırmalar yapan gazeteci-tarihçi Bill Sellars, Dilipak'ın öne sürdüğü yeni gerçekleri(!) duyunca kendisini hakarete uğramış gibi hissettiğini söylüyor.

AVUSTRALYALI'DAN TARİH DERSİ

Sellars'ın ‘‘Geçmişle Oynamak’’ başlığı altında kaleme aldığı mektubu, aşağıda özetleyerek sunuyorum:

‘‘Öncelikle söyleyeyim ki, bu konuda siyasal bir gündemim yok. Ben gazeteciyim, tarihçiyim, Avustralyalıyım. Gazeteci olarak karşıma çıkan gerçeğe saygı duyarım. Tarihçi olarak geçmişte gerçeği ararım. Avustralyalı olarak, Türkiye kadar, benim ülkemin kimliği için de önem taşıyan Çanakkale Savaşı hakkında, gerçeğin söylenmesini isterim.

Bu nedenle Dilipak'ın Mustafa Kemal'in, Çanakkale Savaşı'ndaki rolü ve önemi konusunda öne sürdüğü ‘‘yeni gerçekleri’’ duyunca, gazeteci-tarihçi ve Avustralyalı olarak hakarete uğramış gibi bir duyguya kapıldım...

Kendimi onun ARENA Programı'nda söylediği birçok şeyi tartışmaya yetkili görüyorum. Ama 15 yıldır araştırdığım Çanakkale Savaşı için bunu yapabilirim:

Abdurrahman Dilipak, Mustafa Kemal'in Çanakkale Savaşı'ndaki rolünün cephe gerisindeki bir telgraf subaylığından ibaret olduğunu söylemiş. Dilipak, tarihi yeniden yazmak için kendince birtakım nedenler bulabilir!.. Onları burada tartışmak istemem. Ama tarih diye öne sürdüklerinin yanlış olduğunu ve bunu kanıtlamanın hiç de zor olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

TARİHİ RÖPORTAJ

Avustralyalı askerler, 25 Nisan sabahı Arıburnu'na çıktıktan hemen sonra, 19. Tümen'in birlikleriyle karşı karşıya geldiler. Şu anda önümde duran ve Osmanlı Erkanı Harbiyesi'nce yazılmış olan belgeye göre, bu tümenin komutanı Mustafa Kemal'den başkası değildi. Karaya çıkan Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerleri durduran kuvvetler de, 19. Tümen ile 9. Tümen'in 27. Alayı idi.

Avustralyalı bir tarihçi, 1919 yılında 19. Tümen, 57. Alay Birinci Tabur Komutanı Zeki Bey'le bir röportaj yapmıştı. Bu görüşmede Zeki Bey, birliğinin savaşa hazırlanışını şöyle anlatmıştı:

‘Emir üstüne alayımız toplandı. Mustafa Kemal, alaya bizzat gelerek hem bize, hem de bir topçu bataryasına, karaya çıkan İngilizler'i durdurma emrini verdi. Arıburnu tepelerine ulaştığımızda Mustafa Kemal'in önde iki, arkada ise bir taburu vardı. Orada bana, bir dakika bile kaybetmeden sıra tepelere tırmanan düşman kuvvetlerine taarruz ederek, onları denize dökmemizi emretti.

Evet, Arıburnu'nda müttefik birliklerini durduranlar Zeki Bey komutasındaki askerlerle, 19. Tümen'in diğer kuvvetleriydi. Müttefik birliklerinin denize dökülmesi, ancak yedi ay sonra gerçekleşecekti, ama savaşın o ilk dakikaları, aynı zamanda Çanakkale Zaferi'nin de başlangıcı olacaktı. O zaferi kazanan komutan ise Abdurrahman Dilipak'ın orada bulunmadığını söylediği Mustafa Kemal'di.

Dilipak konuşmasının bir yerinde Mustafa Kemal'in ‘‘Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum!’’ diyerek, 300 bin kişiyi ölüme gönderdiğini söylüyor ve onu eleştiriyor. Çanakkale'de kaç Osmanlı askerinin öldüğü tartışmasını bir kenara bıraksak bile, bu sözleri karşımıza çeşitli sorular çıkartıyor.

Eğer Atatürk, Dilipak'ın iddia ettiği gibi, telgraflardan sorumlu, küçük rütbeli bir subay idiyse, nasıl olup da cephedeki askerlere bu emri verebiliyordu? Telgraf subayı olduğu iddia edilen kişi, Sultan'ın ordusuna komuta ederken, saltanat hükümetince atanmış Alman ve Osmanlı paşaları acaba ne yapıyorlardı?..

GERÇEKLER SAPTIRILIYOR

Abdurrahman Dilipak, Fevzi Paşa'nın komutasındaki birliklerin Mustafa Kemal'in emrine verilmesini de ‘‘bir başka kişinin kabul etmemesi’’ gerekçesine dayandırıyor. Oysa Çanakkale'deki Osmanlı Orduları Komutanı Liman Von Sanders Paşa, anılarında hiç de öyle demiyor. Sanders, gerçek gerekçeyi açıklarken Mustafa Kemal'in cesaretine ve yeteneğine güvendiği için bu görevlendirmeyi yaptığını söylüyor. Liman Von Sanders haklıydı. Mustafa Kemal, 1915'te Anafartalar'daki muharebeyi kazanarak, müttefiklerin zaferine bir kez daha engel oldu. Sanders Paşa aptal biri değildi. Müttefik generallerince de takdir edilen bir komutandı. Onun, cephenin en önemli bölgesindeki birliklerin komutasını, deneyimsiz bir subaya bıraktığını iddia etmek, hem ona hakarettir, hem de tarihsel delillerle çelişkiye düşmektir.

Korkak mı, hain mi, telgraf dairesinde küçük bir memur mu? Kuşkusuz hayır!..

Asker mi, milliyetçi mi, gerçekçi mi, devlet adamı mı? Kuşkusuz evet!..

Anlaşılan birisi (Abdurrahman Dilipak) gerçeklerle oynuyor...’’

Dilipak, Türkiye’de yaşayan Avustralyalı gazeteci-tarihçi Bill Sellars'ın mektubunu tekrar tekrar okumalı. Kamera önüne geçip, ipe sapa gelmez iddialarla sahte tarih yazmaya kalkışanlar, mumların dünyanın öbür ucundan gelen bir solukla sönebileceğini asla unutmamalı. Öyle değil mi, Abdurrahman Efendi!..



Yazarın Tüm Yazıları