Paylaş
Yeni yılın ilk günlerinde, Mardin’e gittim, hava soğuk olmasına rağmen, arada çıkan güneş, hem keyif verdi hem kentin muhteşem taş binalarına renk kattı, altın sarısına boyadı. Güneşsiz bir Mardin düşünemiyorum. Doğu masallarından biri olan bu kent; görkemli taş konakları, daracık nemli sokakları, abbaralar, kentin en önemli silüeti cami minareleri, rüzgarlı teraslar, içince sizi kendinize getiren mırra, fırından yeni çıkınca kokusu heryere yayılan Süryani çörekleri, harire, safran sarısı ve…daha neler neler.
Mardin’i anlatmak düşüncesiyle yola çıkmadım bu yazıda, Kasımiye Medresesine götüreceğim sizi öncelikle... Kimi bu tarihi medresenin sabah güneşi için en iyi yer olduğunu kimi de güneşi batırmak için en iyi yer olduğunu söylüyor. Tarihi kentin yanıbaşında, ama bir o kadar uzak, köşesine çekilmiş geçmişten günümüze yaşanmışlıklarını taşıyor avlusunda, duymak isteyen ziyaretçilere fısıldıyor. Ben sabah güneşli bir güne uyandığımda soluğu orada aldım, çok güzel fotoğraflar çektim. Yakında Mardin’e tekrar gideceğim, beni takip edin belki birlikte gideriz.
Türk İslam geleneğinde doğru, düzenli bir eğitim verilmesi, meslek edinmek ve farklı alanlarda eğitim almak isteyen insanların ihtiyacını karşılamak için medreseler kurulmuştur. Özellikle önemli alanlarda ilim adamları yetiştirilmesi için medreseler önemli bir yere sahiptir. Medreseler sayesinde orta ve yüksek seviyelerde ihtiyaç duyulan eğitim ve öğretimin verilmesi de amaçlanmış.
Medreselerde verilen eğitimler ile beraber öğrenciler mezun olduklarında müftü, kadı, hekim, matematikçi ve astronom olabiliyordu. Özellikle Osmanlı devletinde verilen medrese eğitimleri sayesinde pek çok bilim insanı ortaya çıkmıştır. Medreselerde sosyal bilimler, fen bilimleri, fizik, kimya ve felsefe alanında pek çok ders verilmekteydi. Bu dersler sayesinde alanında uzman birçok insan yetişmiştir.
Türk İslam devletlerinde medrese geleneği Karahanlılarla başlamış. F. Reşit Ünat’a göre ise İslam’da ilk medrese Büyük Selçuklu Devleti zamanında Alparslan’ın veziri Nizamülmülk tarafından açılan ve yine onun ismiyle anılan Nizamiye Medreseleriymiş. Necdet Sakaoğlu ise ilk medresenin kurucusu olarak, Nişabur hâkimi Emir Nasır bin Sebüktekin’i göstermekte. Medreseler, Selçuklu döneminde zirve yapmış. Selçuklular Anadolu’ya geldikten sonra çeşitli şehirlerde çok sayıda medreseler inşa etmişler. Anadolu’da açılan ilk medrese Danişmentliler tarafından Tokat Niksar’da açılan Yağbasan Medresesi. Osmanlı döneminde ilk medrese Orhan Bey zamanında 1330 yılında İznik’te kurulmuş. Daha sonra devletin sınırlarının genişlemesiyle beraber Bursa ve Edirne başta olmak üzere pek çok şehirde medreseler açılmış. İstanbul’un fethinden sonra üst seviyedeki eğitim kurumları başkentte yoğunlaşmış.
KASIMIYE
Kasımiye ‘nin girişinde küçük bir kızla karşılaşıyorum, güneşli havayı görüp, ziyaretçiler olabileceğini düşünerek boncuklardan yaptığı el emeği bilezik ve kolyelerini satmak üzere medrese girişine küçük bir tezgah kuruyordu. Ona siftah yaptım. Sonra yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladım. Yapımına Artuklu Hükümdarı Sultan İsa zamanında başlanan Kasımiye Medresesi’nin inşası, Timur dönemindeki Moğol saldırıları sebebiyle yarım kalmış ve Akkoyunlu Sultanı Kasım İbn Cihangir döneminde 1469 yılında tamamlanmış. Kapıdaki görevliye selam verip, sabırsızlıkla avlusuna giriyorum, en güzel fotoğraf karelerinin çekildiği o meşhur ovaya bakan demir parmaklı pencereleri, büyük eyvanı görmek istiyorum. Aktif olduğu dönemde bölgenin en önemli eğitim merkezlerinden olan medresede bir türbe, bir çeşme ve 23 derslik var. İki teras üzerine, iki katlı olarak inşa edilmiş olan medrese, cami ve türbe ile birlikte külliye şeklinde imar edilmiş. Kesintisiz 400 yıl hem dini ilimler hem fenni ilimler verilerek binlerce âlimin yetiştirildiği Kasımiye Medresesi duvarlarında astronomi ve tıp bilimine ait simgelerin izlerini görmek mümkün.
DUVARDAKİ KAN İZLERİ
En çok anlatılan rivayete göre; Akkoyunlu hükümdarı Cihangirin oğlu Sultan Kasım, medresede amcası tarafından katledilmiş. Kasım Paşa’nın kız kardeşi, Kasım Paşa öldüğünde kanını ağıtlar eşliğinde bu eyvanın duvarlarına sürmüş. Aradan geçen 548 yıla rağmen kan izleri olduğu gibi duruyor ve gizemin koruyor. Medresenin avlusundaki havuzda akan su tasavvufi bir betimlemeyi saklarken, suyun akışı ile doğumdan ölüme kadar insan hayatı ve sonrası simgelenmiş. Çeşmeden çıkan su doğumu, döküldüğü yer gençliği, ince uzun oluk ihtiyarlığı ve suların bir havuzda toplanması ölümü temsil ediyor. Daha sonra bu su kanallarla toprağa aktarılır ve bu da toprakta tekrar can bulur.
400 YIL BOYUNCA KESİNTİSİZ EĞİTİM VERMİŞ
Kasımiye Medresesi 700 yıllık tarihe sahip mükemmel mimari yapısıyla, nakış nakış süslenmiş, her köşesi ilim kokuyor. Burada hem dini ilimler hem fenni ilimler icra edilmiş. Medrese duvarlarında astronomi ve tıp bilimine ait simgeler mevcut. Artukoğulları zamanında yapımına başlanmış, Akkoyunlu Hükümdarı Cihangirin oğlu Sultan Kasım tarafından tamamlanmıştır. 400 yıl boyunca kesintisiz eğitim vermiş. Medresede 23 tane oda ve odaların üstünde hangi fakülte olduğunun simgesi var.
Sabahın sakin saatlerinde gittiğim medrese gayet sakindi, hatta tek ziyaretçi bendim.. Görevliden fotoğrafımı çekmesini rica ettiğimde önce nazlandı, sonra bana “şurada, dur böyle bak” diyerek , ardı ardına farklı noktalarda fotoğraflarımı çekti, aslında en güzel fotoğrafların nerede çekildiğini belli ki ezberlemiş ve çalışmış.
Ve ben sormadığım halde Medreseyi ziyarete gelen turistlerin en çok duvardaki kan izleri hakkında bilgi almaya çalıştığından bahsederek, “Kasımiye Medresesi eyvanında rivayetlere göre, medreseyi yaptıran Kasım Paşa medresede abdest alıp namaz kılarken amcası Hasan Paşa tarafından kafası kesilmiş. Kasım Paşa’nın kız kardeşi Esma Hatun, kanı avuçlayıp ağıtlar eşliğinde bu eyvanın duvarlarına sürerek, “Ya Rabbi bu medrese ayakta kaldıkça bu kan Müslümanlara ibret olsun. Kimse kimseyi öldürmesin” diye dua ettiğini anlattı. İzler ıslatıldığında daha iyi ortaya çıkıyormuş , ben öyle bir şey istemedim.
45 YILDA TAMAMLANAN MEDRESE
İki katlı, kubbeli, tek ve açık avlulu medresenin inşasında düzgün kesme taşlar kullanılmış. Bu arada her zaman üst katlara çıkmakta mümkün değil. Plan özellikleri, taş işçiliği ve süsleme motifleri bakımından ilgi çeken yapı, cami ve türbe ile birlikte külliye içerisinde yer alıyor. Medresenin avlusunda günümüzde de akan ve huzur veren bir çeşme ve büyük bir havuz bulunuyor. Güneyde ovaya açık bir cepheye sahip olan medrese, Mardin yapılarının en büyüklerinden. Açık medrese tipinde, tek bir avlu etrafında düzenlenmiş, iki katlı ve tek büyük eyvana sahip. Medreseye Güney cephesinden, bir taç kapının bağladığı etkileyici beşik tonozlu bir koridordan geçilerek giriliyor. Batısında diğer kısımlarla girişi aynı olan, bir mescit var. Doğu kısmında iki kat boyunca yükselen camisi mevcut. Burası tek başına bir medrese olarak değil de bir külliye olarak düşünülmüş olmalı.
ARTUKLU BEYLİĞİ’NE 300 YIL KADAR BAŞKENTLİK YAPAR
Mardin’de 7. yüzyılla beraber İslam Devletleri egemenliği başlamış. Mardin, XII. yüzyılda Artuklu Beyliği’ne 300 yıl kadar başkentlik yapmış. Artukluların yıkılmasından, Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in bölgeyi fethettiği döneme kadar; Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevi devletleri Mardin’de hüküm sürmüşler. Akkoyunlular yaklaşık 160 yıl hüküm sürdükleri Mardin’de Artukluların bayındırlık faaliyetlerini devam ettirmişler. Sanırım Mardin’e kazandırmış oldukları en önemli eser Kasımiye Medresesi. Kasımiye Medresesinin mimari bütünlüğü bozulmadan günümüze kadar özgün olarak gelebilmiş Anadolu’daki ender eserlerden biri olmasının sebebi, işlevini uzun süre sürdürmüş olması. Artuklu ismi günümüz Mardin’in de yaşıyor, tarihi Mardin Artuklu olarak geçiyor.
Paylaş